5 Ekim 2012 Cuma

ŞEMSİ TEBRİZİ VE HER ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Ey efendi!
Ey efendi!
Hayır!
Hayır!
Sana hoş ve hararetli görünen her inancı korumaya bak!
Sana soğukluk veren inançtan da uzak ol!

Adam odur ki, sıkıntılı zamanında da hoş olur.
Gam içinde sevinç duyar.

Çünkü kim bilir ki, senin muradın o muratsızlık içinde birbiri ile sarmaş dolaştır.
O muratsızlıkta murat umudu vardır.

Belki o murat içinde de muratsızlık kaygısı gizlenmiştir.
O gün benim sıtma nöbetimin günüydü.
Ertesi günü sağlığıma kavuşacağım diye seviniyordum.

Sağlam ve sıhhatte olduğum gün de yarın yine sıtma tutacak diye üzülüyordum.
Söylediğin (M. 208) şeyi eğer dün yememiş olsaydım, bugün böyle ağrı çekmezdim.

Kendine bu hususta dikkat etmek gerek.
Mert odur ki, herkesi kendi başına yeterli bir hale getirir.
Onun olgunluğu bundan anlaşılır.
O zaman büyük adam olur.

O uygunsuz adam, eşekliği yönünden, Tebrizlilere eşek demiş.
O ne görmüştür ki?

Mademki bir şey görmemiştir, haberi de yoktur, bu sözü niçin söyler? Orada, Tebriz’de öyle insanlar var ki, ben onların en zavallısı kalırım.

Onlar benim gibilerini dışarı atmışlardır.
Sanki deniz toprağından bir köşeye atılmış gibiyim.
Ben öyleyim ya, onlar ne olmuşlardır?

Onlardan biri Herive idi.
Horasan’dan gelmişti.
Ona orada Şahap derler.

O Herive ki, hiç kimseye değer vermezdi.
Benim için:
 «işte bu Allah eri olgun kişidir.
Onunla oturmaktan çok huzur duyarım.
Gönül hoşluğu bulurum onda!» derdi.

Seyfeddin-i Zenganî kim oluyor ki, Fahreddin-i Razî’ye dil uzatsın. Onun gibi yüzlercesi ha var olmuş ha yok olmuş.

Ben onun mezarına, ağzına… desin.
Benim hemşerimdir, ama ne hemşeri.
Toprak başına olsun öyle insanların.

Şimdi gel şu sözleri dinle:
Her, cim be ile her be cim karşılaşırsa, bundan, «Bismillah’ın Allahın cim’i olduğu anlaşılır… Ne saçma sözler?

Mantık bilgisi inkârla, kapalı sözlerle uğraşır, hali perdeler.
Mantık kalmayınca hal meydana çıkar, imkânsızlık kavramı kalmaz.
O mantıki da (cihan farz et, çünkü kalkar.)
Bunlar ne tatsız sözler, ne zevksiz, soğuk lâflar!

Sözü o kocakarıdan dinle bakalım ne diyor:
Ey sen!
Her şey sen!
Nihayet aradaki odur.
Kocakarı ne, taze delikanlı ne?

Erkek ne?
Nerede Cebrail; onların tozu nü bulamaz.
Mikailin ne yeri var.

O avare akıl bulamazsa başka aklın ne yeri var?
Seni bu iş için getirdiler.
Burada sözün yeri yok.
Söz alanı dardır.
Genişlikten ölür.
«Evet, dardır,» dedi.

Dar demenin ne yeri var.
Halk zaman kazanmaktadır.
O vakit zaman nedir ki?

Eğer bilsen, kendi oğlunu iki parça edersin böylece ciğerini parçalar, dışarı atarsın.

Sofuya başını kaldır da, «Allah’ın rahmetinin eserlerini seyret,» anlamındaki ayeti düşün dediler.
Sofu dedi ki:

O eserlerin eseridir.
(M. 209) «Bir kişinin yiyeceği iki kişiye de yeter.» Ama öteki bir kişi kim?

Eğer o Muhammed Aleyhis-selâm ise onun yemeği, nimeti iki cihana da yetişir.
O, şey ki, yüzü hayra ve iyiliğe dönüktür.

O bütün bu şeylere inanırsa hayırdır.
Hayır, olur ama şüpheci olur ve insanı şüpheye düşürürse Hazreti Peygamber Aleyhissalam halkı kendisine uymaya davet etti.

Önce buna lüzum görmüyordu.
Şimdi de öyle oldu ki o çağrıya kimse gelmedi.

Nerede o Sofi ki, kaygısız yemek yesin, balığı balığa versin.
Adam odur ki, yüz adam onunla birlikte yokluk âlemine gitsin.

                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***

Neler öğrendik:

1.   Bize sıcaklık veren inandıklarımızı gönlümüzün, vicdanımızın kabul ettiğinden sıcak geldiğini öğrendik.

2.   Bize soğuk geleni aklımız kabul etse bile içimize sinmediğinden ret etmemiz ve uzak durmamız gerektiğini öğrendik.

3.   Olgunluğa ulaşmış kimselerin karanlıktan sonra aydınlık, kıştan sonra yaz, hastalıktan sonra sağlık geleceğini bildiklerinden başına her ne gelirse kabul edip tepki vermez ve bundan sonra gelecek güzelliği beklediğini öğrendik.

4.   Tanrı’nın bize gizli bir hediye vereceği zaman önce bir sıkıntı verdiğini, sıkıntı içinde de hediyesini verdiğini bilenler, doğum sancısı gibi kabul ederek nur topu gibi bir evladın gelişinin sevincini yaşadıklarını öğrendik.

5.   Nedenini bilmediğimiz bir korkuya (Kaygı) kapıldığımız zaman, isteğimizin bu sıkıntı ile birlikte verildiğini öğrendik.

6.   Yediklerimize içtiklerimize ve bunların vereceği sıkıntıyı bilerek dikkat etmemiz gerektiğini öğrendik.

7.   Bazı insanların önceki yediklerini taşımak için yediklerini, bazıların ise vücudunu ayakta tutmak için yediklerini öğrendik.

8.   Olgun insanların başkalarını sırtında taşımadığını, kendine bağlayarak kararsız hale getirmediklerini, özgür kılarak o kişileri kendi kendine yeterli hale gelmeleri için öğüt vererek yollarını aydınlattıklarını öğrendik.

9.   Kişilerin doğduğu yeri önemseyerek yargıda bulunmanın yanlış olduğunu öğrendik.

10.           Bir takım mantık sözleriyle kişinin davranışlarını kapatarak değiştirmenin geçici bir algı olduğunu, davranışlarına bakıldığı zaman söylediği mantıklı sözlerin hiçbir değer ifade edemeyeceğini öğrendik.

11.           Söz, mantık ve davranışın birbirini doğrulayan durumda olmasının gerektiğini öğrendik.

12.           İmkânsızlık olmadığını, ancak mantık sınırının dışına çıkamayanların imkânsızlıklar gördüklerini ve kendilerinin kendilerine engel koyduklarını öğrendik.

13.           Sözler yönünden düşünmenin dar bir alan olduğunu, Tanrı sanatını görmeye çalışmak lazım geldiğini öğrendik.

14.           Peygamber efendimizin bize sundukları manaların her iki cihan için (Dünya ve ahret) yettiğini çünkü yüzünün iyiliğe dönük olduğunu öğrendik.

15.           İnsanları şüpheye düşürenleri Peygamber yoluna ve sözlerine davet etmek gerektiğini öğrendik.

 İşte böyle yaren,

Kendimizi olgun hale getirirsek yüzlerce kişiyi yanlıştan, şüpheden kurtararak yokluk âlemine taşırız.

Kendimizi kurtarmakla kalmaz birçoklarını da kurtarırız.

Her okuduğumuz büyüklerimizin sözlerinden ve yaşanmışlarından bazı şeylerin ters, bazı şeylerin örtülü, bazı şeylerin açık, bazı şeylerin sırayla, bazı şeylerin zıddıyla birlikte anlaşıldığını, doğru anlayışın da böyle çoğaldığını ve oluştuğunu, olgunluğa bu şaşırtmaları anladıkça oluştuğunu öğrendik, anladık.

Aklımız doğru ve kaliteli bilgilerle doldukça sağlıklı görüş sağladığını öğrendik, anladık

RAVLİ YOKLUK yazarak Google den bu konuda yazılmış büyüklerimizin anlattıklarını öğrenmelisin.

                                        *
RAVLİ

Popüler Yayınlar