11 Ekim 2012 Perşembe

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE MEVLANA HAZRETLERİNE MEKTUP 5

Hazreti Yusuf da, dua ederken,

"Yarabbi!
Beni Müslüman olarak öldür ve Salih (Yararlı, elverişli, iyi, uygun, yakışır, yetkili ve haklı, dinin emrettiğine uygun davranan) kulların arasında bulundur!"
(K. 12/101) diye yalvardı.

Sen neden korkuyorsan ondan sakın!
Nefis, gönül kırıklığı yoluyla, biliyorsun ki, yemiyorsa da istemiyorum der.

Cefa görmüştür.
Ama nasıl bileyim kabul etmem.

Ama onu ilim ve anlaşma yoluyla elde etmek gerektir.
Yeter artık açıkladın, açıkça gördün.

Şimdi Mevlâna'yı gör.
Eğer yüce Peygamberin, "Âlimler, peygamberlerin mirasçısıdır," sözlerindeki manayı anlamak istersen ona dair bir şey açıklamayacağım.

O ibadet zevkini gördün, sanki kendi değerini buluyorsun.
Gerekirdi ki sen onu görmeden bulmadan ilâhi âleme dalıp gidesin; ondan daha büyük, daha yüksek birini bulasın.

Allahü Ekber! Diyesin.

İbadet bundan ibarettir.

Senin hayaline gelen düşünceleri, vehimleri söküp atmaya bak!
Bunlar senin düşüncelerindir.

Gözünü daha yüksek âlemlere çevir ki, O (Mevlana), bütün akla, hayale gelen şeylerden daha yücedir.
Peygamberlerin, kitapla gönderilmiş nebilerin de tasavvurlarına sığamayacak kadar büyüktür.

Bir aralık dediler ki, her şey haktır, halk yoktur.
Ama eğer halk olmasaydı söz harfsiz, sessiz bir şey olurdu.

Hakkın olduğu yerde harf ve ses yoktur.
Adamın sözüne güleceğim geldi.

Bana, mazur gör, arkam sana dönük, diye bir lahavle çekti.
O halde, senin önün de, arkan da aynıdır, yani yırtılmıştır, dedim. (M. 217)

Halktan bazıları, "Allahtan başka ilâh yoktur," diyerek bunda tartışmaya başladılar.
Bu her ikisi, bu her iki düşünce sahibi görüşsünler diye dergâha gittiler.

Ama oraya yüz yıl da gitseler ancak kapı halkası gibi daima dışarıda kalırlar.
Aciz ve zavallı bir halde geri döndüler.

Bu Şemseddin, ne çocukça bir adamdır!
Kendini çocuk yerine koyan adam başka, sersem insan daha başkadır.

(Gereği gibi düşünmeden, deneyimsizce, oyun oynar gibi hareket edene kendini çocuk yerine konmuş denir)

(Sersem: Anlama, bilme, akılda tutma becerisi karışmış, düşünmeden hareket eden, yaptığına dikkat etmeyen)

Nihayet kıyamete kadar hiç kimse sersemlik etmemelidir.
Mevlâna'nın hiç müridi yoktu.

Ancak oğulları hem evlât, hem de mürit idiler.

Eğer başka bir zaman, dün gece söylediğim hikâyeyi söylemiş olsaydım, bize gücenirdin.
Ama şimdi gücenmenin ne yeri var?

Bu gün aydınlık içinde aydınlık var.

Önce, âşık mıyım diye soruyorsun, uzun boylu ısrar ediyordun.
Ben onu öyle okşuyordum ki, sen, ne güzel yaptın diyordun.

Diyorum ki, Mevlâna ilimde, fazilette (iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye olan devamlı ve değişmez yetenek, özellik, iyi huy, iyilik, erdem) deryadır.


Ama asıl gönül alçaklığı ve cömertlik, zavallıların sözlerine kulak vermektedir.
Ben de biliyorum, herkes de bilir ki, o, düzgün konuşması, üstün bilgisi ile ünlü bir kişidir.

                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Yararlı, elverişli, iyi, uygun, yakışır, yetkili ve haklı, dinin emrettiğine uygun davranan kişiler olmak için Tanrı’dan izin vermesi için dua etmemiz ve bu amaca uygun çalışmamız, gayret etmemiz gerektiğini öğrendik.

2.   İçimizde bir korku varsa bu her ne ise sakınmamız gerektiğini, bu korkuyu ilim ve anlaşma yoluyla halletmemiz gerektiğini öğrendik.  

3.   Mevlana Hazretlerinin peygamberimizin mirasçısı olduğunu öğrendik.

4.   Kendimizden daha değerli birini bulup ibadet etmenin zevkini almamız, kendi değerimizi bulmamız, ilahi âleme dalıp gitmemiz gerektiğini öğrendik.

5.   Akıl ve hayale gelenlerden daha yüksek olan âlemlere gözümüzü çevirmemiz gerektiğini, peygamberlerin bile anlatmadığı birçok âlemi kendimizin görmesi gerektiğini öğrendik.

6.   Kişisel düşüncelerimize saplanıp kalmamamız gerektiğini öğrendik.

7.   Tanrı âleminde ses ve harf olmadığını, ses ve harfin dünyaya ait iletişim aracı olduğunu öğrendik.

8.   Tanrı âleminde bakmakla söz ve duyma olmadan konuşma ve anlaşılma yapıldığını öğrendik.

9.   Anlama, bilme, akılda tutma özelliğimizi düşüncesiz hareketlerle bulandırmamamız, sulandırmamamız, sağlıklı tutmamız ve bu konuda çok dikkat etmemiz gerektiğini öğrendik.

10.           Sadece ibadetin yeterli olmadığını, ibadetin aydınlığı içinde başka aydınlık aramamız gerektiğini öğrendik.

11.           Allah büyüktür dedik ve inandık ama o büyüklüğün neler olduğunu görmeye çalışmamız gerektiğini öğrendik.

12.           Dışarıdan öğrenilenlerin bizi yönlendirdiğini, bilgi verdiğini ancak yeterli olmadığını, bizim aşkla Tanrı isteyen olarak yola istekli olarak ve arayan olmamız gerektiğini öğrendik.

13.           Mevlana Hazretlerinin oğulları hem evlat olduklarını ve babalarına sevgi ve saygıyla bağlı olarak hizmet edenler olduğunu öğrendik.

14.           Mevlana Hazretlerinin düzgün konuşan,  üstün bilgiye sahip, ünlü ve gönül alçaklığı ile cömertlik göstererek bilgisini aşağıda olanlara verdiğini öğrendik.

 İşte böyle yaren,

Bu yol uzun ve gidilmesi gereken bir yoldur.

Kişi 5 duygusuyla uyum içinde ve hassas bir şekilde (Gönül kırıklığı içinde) kendisini geliştirirse his dünyasına adım atar.

His dünyasında yine 5 iç duyu ile yoluna devam eder.
İbadet ile de Tanrı kapısına varır.

(RAVLİ DUYU, DUYGU, HİS, HAYAL; VEHİM konusunu Google okumalısın)

Kapının açılması ve buyur edilmen Tanrı’nın kabul etmesine bağlıdır.

Bu işe yeni başlayanların MANTIK AL-TAYR 2 FERİDÜDDİN-İ ATTAR YEDİ VADİ HİKAYESİ Google bu yazıyı ve sonraki hikayelerini hemen anlamasan bile okumalısın, sonra anlarsın.

Tanrı’nın sonsuz âlemini görmek, tanımak, bilmek, fikir sahibi olmak ne güzeldir.
Sıradan biri olarak yaşamaktan sıyrılarak bu yola girmek ne kadar güzeldir, ne güzel.

                                    *
Şimdiki hayatı ve gelecekte ölümden sonra yaşayacağımız ahret hayatını ciddiye almamız ve hazırlık yapmamız gerektiğini öğrendik anladık.

                                   *

RAVLİ

Popüler Yayınlar