18 Ekim 2012 Perşembe

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE MEVLANA HAZRETLERİNE MEKTUP 12

Eğer sen övüyorsan bu kötüleme ile ne işin var?
Sen herkesi kötüledikten sonra, diyelim ki ağzın şeker doludur, peki sirkenin senin ağzında ne işi var. (M. 228)

Ağzın sirke ile doluysa, senin namaz kılmayısın sana utanç olmaz. Namaz kılmak niçin sana utanç versin?
Gördün ki orada arıklar (Zayıflar) vardır, utancın ne yeri var?

Adamın biri, başka birisi için kötü şeyler düşünüyordu.

Öteki de onun hakkında aynı düşüncede idi.
Arada üçüncü bir adam vardı ki, hem onun hem de bunun dostu idi.

Dedi ki:
Şimdi bu iki hasım karşılaşacak, bakalım ne olacak?

Oradan gitti, onların karşılaşacağı bir yerde durdu ve bekledi ki dostu oradan geçsin.
Ama o dost ile göz göze gelince onun ayağına kapandı

Öteki dost bunları görünce bıçağını yere fırlattı, o da aracı dostun ayağına kapandı; vah, dedi, sen dostumsun demek.
Ben şimdi dostumun dostunu nasıl öldürebilirim?

Ali'nin düşmanı, Ebubekir'in dostu.
Beni mi daha çok seviyorsun, yoksa Seyid Burhaneddin'i mi?

Benden asla ay almayacaksan, nasıl beni bırakır da kadınların aybaşı âdetleri ile meşgul olursun?
Sen yoktun, dedi, bana başka biri geldi.

Dedi ki: Hazreti Peygamber, yani kâinatın elçisi, şu duayı kimin için buyurmuştur?

"Allah’ım, beni yoksul olarak dirilt; yoksul olarak öldür, yoksullar topluluğu ile birlikte haşr et (Bu topluluğun içinde kat)!”

Sen niçin kendini benlikten kurtaramıyorsun?
Eğer o benlik davasından kurtulursan daha ileri gidersin.
Bana açıkla diyordu.

Bir gün Hazreti Peygamber yolda yürürken kendinden geçmiş; dervişin biri, Peygamberin arkasından su sözleri mırıldanıyordu:

Allah’ım sen benim kulumsun, ben de senin kerem sahibi Rabbinim." Bunu işiten Peygamber yoldaşları hemen adamcağızı öldürmek istediler.

Kuran'da, "Rahman Arşın üstündedir, Arşa hâkimdir," (K. 20/3) buyrulmuştur.

O Arş denilen makam, Hazreti Muhammed'in kalbidir; ondan önce bu makam yoktu da onun zamanında mı oldu?

Kuran'da Tâhâ suresi, Hazreti Muhammed'in hikâyesini anlatır. "İncinme; bu Kuran’ı sana zahmet vermek için indirmedik" buyrulmuştur.

Başka bir ayette, "Yerde ve göklerde ne varsa, Allah’ındır," (K. 2/206) buyrulmuştur.

Burada göklerden maksat, onun dimağı (Beyni, aklı, şuuru); yerden maksat da onun vücududur.
Hep onun hikâyesi; Arş üzerine hâkim olmakta onun halidir.

"Karanlıkta yürüyen yolunu sapıtır," buyrulmuştur.


Her kim, o yüce Peygambere suret yönünden bakar da, mana yönünden bakmazsa sapkınlıkta kalır.
Beni ululayın, şanım ne yücedir!
Diyen adam Haktan bahsediyor. (M. 229)

Ama Hak, nasıl olur da hayrette kalır?
Hakka kendi mülkünde hayret ve şaşkınlık isnat etmek nasıl caiz olur?

Bunu söyleyen bir sofiydi.
Ama Allah ondan bu sarhoşluğu esirgemedi.
Kendine geldiği zaman, ayıklık halinde derhal Allah’tan mağfiret dilerdi.

Benim için pek az ihtiyaç var.

Ama Mevlâna için öyle değil.
Onun hoş bir tabiatı vardır.

Eğer yeni bir şey olursa şöyle der:
Bir şey görüyorum nasıldır o?
Meseleyi (Sorulup karşılığı istenilen şeyi) açıkça anlat.

Siz, bana inanç gösteriyor musunuz?
Ona başka türlü bakıyorsunuz.
O, bu kadar bilmez.

Kaç kere dedi ki: Biz bir köşeye çekilelim de sizi böyle görmeyelim. Nefislerine uymazlardı, ürkerlerdi.
O halde anlat nasıl senin yolunu isteyebilirler?
Onlar, nasıl olurda Bayezid'in içtiği kâseden içmek isterler?

Eğer ona, ey İbrahim, sen Kerim'in ne halde olduğunu ne biliyorsun? Diye sorsam kendini küçük görür, gizlice gönül alçaklığı gösterir.

Ben, Elif harfinin dümdüz olduğunu görünce sırtım iki kat oldu.

Lam ( ل‎‎ ) harfi dedi ki:
Bende elif (I) gibi doğruyum.
Sakın dedi, lâf atma!
Hiç öyle söyleme!
Sen Lamsın.
Kendini Lam bil!

Bu halkı tanımak, Hakkı tanımaktan daha zordur.
Onu delil getirme yolu ile tanıyabilirsin.

Yontulmuş bir ağaç görürsün; bilirsin ki, herhalde onu yontan biri vardır.
Kendiliğinden yontulmamıştır o.

Ama bu halkı, görünüşte, sen kendin gibi sanırsın; fakat içyüzü bambaşkadır.
Senin düşündüğünden, tahmin ettiğinden çok uzaktır.

Şimdi bu yontulmuş ağacı tanımakta şaşılacak bir şey yoktur.
Ama onu yontan kimdir?
Onun ululuğu ne mertebededir?
Onun sonsuzluğu nasıldır?

Bunu ancak bu kimseler bilir, ama açıklamazlar.
Mademki sen bu kapıyı kendine açtın, çare yoktur; varsa söyle bu kapıyı nasıl kapayabilirsin?

O kapı kendiliğinden kapanmaz.
Bu zorluğu sen çıkardın!
                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Övgü yapılan yerde kötüleme yapmamamız gerektiğini öğrendik.

2.   Hoşa giden sözler söyleyenin kendisinin de hoş duruma geleceğini öğrendik.

3.   Kötüleme yapanın bu utanmaz tutumuyla namaz kılmayışı normal karşılanacağını öğrendik.

4.   Tanrı sözlerinin söylendiği sözler ile kötü sözlerin bir arada olmayacağını bilenler, kıldığı namazın da bir tatlılık vermeyeceğini bildiklerini öğrendik.

5.   Utanmayı bilmeyenlerin aklen ve ruhen zayıf kişiler olduğunu öğrendik.

6.   Dostumuzun dostu düşmanımız olsa bile ona düşmanlık yapamayacağımızı öğrendik.

7.   Ben ve ben merkezli davranışlardan uzaklaşarak yalnız Tanrı’ya muhtaç kişilerin arasına katılmak için dua etmemiz ve bu uğurda uğraşmamız gerektiğini öğrendik.

8.   Benlik davasından kurtulanların daha ileriye gideceğini öğrendik.

9.   Kendisini Tanrı’dan daha üstün görenlerin benlik davasına düştüklerini öğrendik.

10.           Tanrı’nın Peygamber efendimizin varlığında bu âlemi şekillendirdiğini, şenlendirdiğini öğrendik.

11.           Peygamberimize sadece vücuduyla yaptığı ve söylediği sözler bakımından bilmenin ve taklit etmenin yeterli olmadığını, onun işaret ettiği yolu ve manayı anlamaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.

12.           Tanrı’yı kendi kafamıza göre şekillendiremeyeceğimizi, istediğimiz gibi kullanamayacağımızı öğrendik.

13.           Tanrı erlerin Tanrı sarhoşluğu sırasında garip, aykırı sözler söyleyebildiğini, bu sarhoşluk geçince de tövbe edip af dilediklerini öğrendik.

14.           Mevlana Hazretlerinin gördüğü bir şeyin nasıl olduğunu öğrenmeye, anlamaya çalıştığını, önemini açıkça anlatılması gerektiğini ve istediğini öğrendik.

15.           İnançla daha ileri gidebileceğini öğrendik.

16.           Düz gelen bir çizginin sonunda eğrilmesiyle o çizgiye düz hükmü verilemeyeceğini öğrendik.

17.           Kendini doğru kabul etmiş birine yanlışlığını kabul ettirmenin çok zor olduğunu öğrendik.

18.           Halkı ancak direk söylenen söz ile değil, göstereceğimiz misallerle ikna edebileceğimizi öğrendik.

19.           Halkı tanımanın Tanrı’yı tanımaktan daha zor olduğunu, ancak delillerle halkı tanıyabileceğimizi öğrendik.

20.           Bir konu açarsak iyice anlaşılana kadar üzerinde durmamız gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Benlik konusunu RAVLİ BENLİK yaz Google den önemle incelemelisin.
Çünkü yolumuza kendimizin oluşturduğu görünmez büyük engel benliktir..

Kişi istediği olduğu zaman sanki Tanrı’yı kendi emrinde ve kontrolünde olduğunu sanır ve büyük hataya düşerler.

Tanrı sarhoşu olmuş kimselerin sözü Tanrı ile kendi aralarında olan işler olduğundan bizim bu konuda söz söylememizin yanlış olduğunu öğrendik.

Bize en güzel örneğin Peygamber efendimiz olduğunu, onu taklit yoluyla hareketlerini yapmamız ancak onun hakikatini anlamaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.

                                     *
RAVLİ

Popüler Yayınlar