Sen herkesi kötüledikten sonra, diyelim ki ağzın şeker doludur, peki sirkenin senin ağzında ne işi var. (M. 228)
Ağzın sirke ile doluysa,
senin namaz kılmayısın sana utanç olmaz. Namaz kılmak niçin sana utanç versin?
Gördün ki orada arıklar (Zayıflar)
vardır, utancın ne yeri var?Adamın biri, başka birisi için kötü şeyler düşünüyordu.
Öteki de onun hakkında aynı düşüncede idi.
Arada üçüncü bir adam vardı ki, hem onun hem de bunun dostu idi.
Dedi ki:
Şimdi bu iki hasım
karşılaşacak, bakalım ne olacak?
Oradan gitti, onların
karşılaşacağı bir yerde durdu ve bekledi ki dostu oradan geçsin.
Ama o dost ile göz göze
gelince onun ayağına kapandı
Öteki dost bunları görünce
bıçağını yere fırlattı, o da aracı dostun ayağına kapandı; vah, dedi, sen
dostumsun demek.
Ben şimdi dostumun dostunu
nasıl öldürebilirim?
Ali'nin düşmanı, Ebubekir'in
dostu.
Beni mi daha çok seviyorsun,
yoksa Seyid Burhaneddin'i mi?
Benden asla ay almayacaksan,
nasıl beni bırakır da kadınların aybaşı âdetleri ile meşgul olursun?
Sen yoktun, dedi, bana başka biri geldi.
Sen yoktun, dedi, bana başka biri geldi.
Dedi ki: Hazreti Peygamber,
yani kâinatın elçisi, şu duayı kimin için buyurmuştur?
"Allah’ım, beni yoksul olarak dirilt; yoksul olarak öldür, yoksullar
topluluğu ile birlikte haşr et (Bu topluluğun içinde kat)!”
Sen niçin kendini benlikten
kurtaramıyorsun?
Eğer o benlik davasından kurtulursan daha ileri gidersin. Bana açıkla diyordu.
Bir gün Hazreti Peygamber
yolda yürürken kendinden geçmiş; dervişin biri, Peygamberin arkasından su
sözleri mırıldanıyordu:
Allah’ım sen benim kulumsun,
ben de senin kerem sahibi Rabbinim." Bunu işiten Peygamber yoldaşları
hemen adamcağızı öldürmek istediler.
Kuran'da, "Rahman Arşın üstündedir, Arşa hâkimdir," (K. 20/3) buyrulmuştur.
Kuran'da, "Rahman Arşın üstündedir, Arşa hâkimdir," (K. 20/3) buyrulmuştur.
O Arş
denilen makam, Hazreti Muhammed'in kalbidir;
ondan önce bu makam yoktu da onun zamanında mı oldu?
Kuran'da Tâhâ suresi, Hazreti Muhammed'in hikâyesini anlatır. "İncinme; bu Kuran’ı sana zahmet vermek için indirmedik" buyrulmuştur.
Kuran'da Tâhâ suresi, Hazreti Muhammed'in hikâyesini anlatır. "İncinme; bu Kuran’ı sana zahmet vermek için indirmedik" buyrulmuştur.
Başka bir ayette, "Yerde ve göklerde ne varsa, Allah’ındır," (K.
2/206) buyrulmuştur.
Burada göklerden maksat, onun
dimağı (Beyni, aklı, şuuru); yerden maksat da onun vücududur.
Hep onun hikâyesi; Arş
üzerine hâkim olmakta onun halidir."Karanlıkta yürüyen yolunu sapıtır," buyrulmuştur.
Her kim, o yüce Peygambere
suret yönünden bakar da, mana yönünden bakmazsa sapkınlıkta kalır.
Beni ululayın, şanım ne yücedir!
Diyen adam Haktan bahsediyor.
(M. 229) Beni ululayın, şanım ne yücedir!
Ama Hak, nasıl olur da
hayrette kalır?
Hakka kendi mülkünde hayret ve şaşkınlık isnat
etmek nasıl caiz olur?
Bunu söyleyen bir sofiydi.
Ama Allah ondan bu sarhoşluğu
esirgemedi. Kendine geldiği zaman, ayıklık halinde derhal Allah’tan mağfiret dilerdi.
Benim için pek az ihtiyaç var.
Ama Mevlâna için öyle değil.
Onun hoş bir tabiatı vardır.
Eğer yeni bir şey olursa
şöyle der:
Bir şey görüyorum nasıldır o? Meseleyi (Sorulup karşılığı istenilen şeyi) açıkça anlat.
Siz, bana
inanç gösteriyor musunuz?
Ona başka türlü bakıyorsunuz.
O, bu kadar bilmez.
Kaç kere dedi ki: Biz bir
köşeye çekilelim de sizi böyle görmeyelim. Nefislerine uymazlardı, ürkerlerdi.
O halde anlat nasıl senin
yolunu isteyebilirler? Onlar, nasıl olurda Bayezid'in içtiği kâseden içmek isterler?
Eğer ona, ey İbrahim, sen Kerim'in ne halde olduğunu ne biliyorsun? Diye sorsam kendini küçük görür, gizlice gönül alçaklığı gösterir.
Ben, Elif harfinin dümdüz olduğunu görünce sırtım iki kat oldu.
Lam ( ل ) harfi dedi ki:
Bende elif (I) gibi doğruyum.
Sakın dedi, lâf atma!
Hiç öyle söyleme!
Sen Lamsın.
Kendini Lam bil!
Bu halkı tanımak, Hakkı
tanımaktan daha zordur.
Onu delil
getirme yolu ile tanıyabilirsin.
Yontulmuş bir ağaç görürsün;
bilirsin ki, herhalde onu yontan biri vardır.
Kendiliğinden yontulmamıştır
o.
Ama bu halkı, görünüşte, sen kendin gibi sanırsın; fakat içyüzü bambaşkadır.
Senin düşündüğünden, tahmin ettiğinden çok uzaktır.
Şimdi bu yontulmuş ağacı
tanımakta şaşılacak bir şey yoktur.
Ama onu yontan kimdir? Onun ululuğu ne mertebededir?
Onun sonsuzluğu nasıldır?
Bunu ancak bu kimseler bilir,
ama açıklamazlar.
Mademki sen bu kapıyı kendine
açtın, çare yoktur; varsa söyle bu kapıyı nasıl kapayabilirsin?
O kapı kendiliğinden
kapanmaz.
Bu zorluğu sen çıkardın!
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Övgü yapılan yerde kötüleme yapmamamız gerektiğini
öğrendik.
2. Hoşa giden sözler söyleyenin kendisinin de hoş duruma
geleceğini öğrendik.
3. Kötüleme yapanın bu utanmaz tutumuyla namaz kılmayışı
normal karşılanacağını öğrendik.
4. Tanrı sözlerinin söylendiği sözler ile kötü sözlerin
bir arada olmayacağını bilenler, kıldığı namazın da bir tatlılık vermeyeceğini
bildiklerini öğrendik.
5. Utanmayı bilmeyenlerin aklen ve ruhen zayıf kişiler
olduğunu öğrendik.
6. Dostumuzun dostu düşmanımız olsa bile ona düşmanlık
yapamayacağımızı öğrendik.
7. Ben ve ben merkezli davranışlardan uzaklaşarak yalnız
Tanrı’ya muhtaç kişilerin arasına katılmak için dua etmemiz ve bu uğurda
uğraşmamız gerektiğini öğrendik.
8. Benlik davasından kurtulanların daha ileriye
gideceğini öğrendik.
9. Kendisini Tanrı’dan daha üstün görenlerin benlik
davasına düştüklerini öğrendik.
10.
Tanrı’nın
Peygamber efendimizin varlığında bu âlemi şekillendirdiğini, şenlendirdiğini
öğrendik.
11.
Peygamberimize
sadece vücuduyla yaptığı ve söylediği sözler bakımından bilmenin ve taklit
etmenin yeterli olmadığını, onun işaret ettiği yolu ve manayı anlamaya
çalışmamız gerektiğini öğrendik.
12.
Tanrı’yı kendi
kafamıza göre şekillendiremeyeceğimizi, istediğimiz gibi kullanamayacağımızı
öğrendik.
13.
Tanrı erlerin
Tanrı sarhoşluğu sırasında garip, aykırı sözler söyleyebildiğini, bu sarhoşluk
geçince de tövbe edip af dilediklerini öğrendik.
14.
Mevlana
Hazretlerinin gördüğü bir şeyin nasıl olduğunu öğrenmeye, anlamaya çalıştığını,
önemini açıkça anlatılması gerektiğini ve istediğini öğrendik.
15.
İnançla daha
ileri gidebileceğini öğrendik.
16.
Düz gelen bir
çizginin sonunda eğrilmesiyle o çizgiye düz hükmü verilemeyeceğini öğrendik.
17.
Kendini
doğru kabul etmiş birine yanlışlığını kabul ettirmenin çok zor olduğunu öğrendik.
18.
Halkı ancak direk
söylenen söz ile değil, göstereceğimiz misallerle ikna edebileceğimizi
öğrendik.
19.
Halkı tanımanın
Tanrı’yı tanımaktan daha zor olduğunu, ancak delillerle halkı
tanıyabileceğimizi öğrendik.
20.
Bir konu açarsak
iyice anlaşılana kadar üzerinde durmamız gerektiğini öğrendik.
İşte
böyle yaren,
Benlik
konusunu RAVLİ BENLİK yaz Google den önemle incelemelisin.
Çünkü
yolumuza kendimizin oluşturduğu görünmez büyük engel benliktir..
Kişi istediği olduğu
zaman sanki Tanrı’yı kendi emrinde ve kontrolünde olduğunu sanır ve
büyük hataya düşerler.
Tanrı sarhoşu olmuş
kimselerin sözü Tanrı ile kendi aralarında olan işler olduğundan bizim bu konuda
söz söylememizin yanlış olduğunu öğrendik.
Bize en güzel örneğin
Peygamber efendimiz olduğunu, onu taklit yoluyla hareketlerini yapmamız ancak
onun hakikatini anlamaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.
*
RAVLİ