2 Ekim 2012 Salı

ŞEMSİ TEBRİZİ VE HARFLERİN DİLİ

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Kış geliyor Şemseddin’e bir kürk lâzım.
Evet, çetin iştir bu.
Hırkayı yırtmalı.

Evet, güzel söylüyorsun, bana uymak gerek.
Bu bana senden dilenmek demektir.

Konuk için, onunla daha çok vakit geçer.
Şimdi biraz düşünmek zamanıdır.

Her ne kadar yaya yürümek kuvveti vardır ama korkarım ki, bunu kabul etmezsin!
Ben Kaymaz mevkiine gelirsem, Aksaray’a varırım.
Yolda seni bırakır ve ayrılırsam, bu benim elimde değildir.

 Seni evde çocuklar arasında bırakayım.
Zaten yolda da bunu böyle istedim.
O zaman bizim aramızda yüz kat daha yakınlık olur.

Bugün ayrıldık ama bir zaman neler olacağını bilemem.
Eğer şimdi olduğu gibi araya bir karışıklık girerse:

«Bu hakkın gayretidir,» deme!
«Bu ne Müslümanlıktır?» dedi.
«Bunu da Müslümanlık say,» dedim.

O zaman bir şey söylemedin, bir kaç gün Saraç’ın bağına gittin.
O ayakkabı seni rahatsız etti.

Bir söz söyledin, bir kaç gün dolaştın, nihayet tekrar konuştun.
Sonra baştan savdık, ona ant içtik dedin.

Ben öyle insanlardan değilim ki, bir kimse ile bir gün selâmlaşmış olayım da, ona karşı öyle bir davranışta bulunayım.
Bunu uygun görmem. (M. 203)

Eğer yine bir karışıklık ve bozgunluk varsa, zannetme ki aramızda ayrılık kararı verilmiştir.

Ya bana senden bir gayret ister yahut da sana karşı benden.
Dedi ki:
«Allah kendi iradesi ile hükmeder.

Onda ihtiyar (Kendi arzusuyla hareket) yoktur.»
Bu sözü bütün peygamberler bile söylemiş olsa kabul edemem.
«Ben böyle bir Allah’ı istemem,» derim, isterim ki, Allah kendi arzusu ile iş yapsın.

Ben öyle bir Allah’ı arıyorum.
Cehenneme de görsem bu düşünceden utanmam.

Ona derim ki:
Benim aradığım Allah sensin.

Diyorsun ki:
«Ben, Allah için dilediği gibi yapmaz, (yani faili muhtar) değildir, demedim.»
Öyle ise sen faili muhtarsın, dilediğini yapan sensin!
Onu ortadan kaldır.

Onun en aşağı kullan, ona bir ışık ile gölge düşürmüşlerdir.
Dilediğini yapandır o (Tanrı).

Onu aciz kılacak, ona engel olacak bir varlık yoktur.
Her saatte binlerce cihanı mahveder.

Bu çok aciz ve güçsüz olan kimdir?
Ne iş yaparda o işte aciz kalır?

O işi çevirmeye gücü yetmez.
Nasıl olur da onun ihtiyarı yoktur diyebilir, içinden ona, «İhtiyarsız,» diyebilir misin?

Eğer bütün âlem Şahap’ ım bu sözlerini kabul etseydi, Firavun incinmezdi o sözden.
Ama ben kabul etmiyorum.
Size iyi günler!

Vakitler mübarek olsun!
Mübarek olan sizlersiniz.
Gelecek günler size mübarek olsun!

Kadir gecesi bize kader hazırlamıştır.

O dost başka sözleri de bilir; başka konuşanların sözünü de konuşur. Bin kelime mi söyledi; söyler, sonra sözü tükenir.
Boş mu oturur?

Musa Peygamber Allah ile konuşan bir söz bilgini idi.
Allah ona, «Beni göremeyeceksin,» dedi.
Musa bir kaç adım geri döner, sonra tekrar ona yönelerek bir daha gelir.
Ona başka zaman gel der, konuşmadan geri çevirir.

Günler bizim aramızdadır.

Ayette işaret buyrulduğu gibi denizin suyu tükenir de Rabbimizin sözü bitmez.
Elif harfinin manası tamam olmaz.
Ulu dergâhtan bir elif sıçradı, hangi hikmet için dışarı fırladı o elif harfi?
Onun hikmetinin iç yüzünü, yine o bilir.

«Akıl yanılmaz,» dedi.
Ama yanılıyordu, yine de, «Yanılmaz,» diyor.

Sonra be harfi geldi, elif harfinin ayağına düştü.
Elif sordu (ا = elif):
«Niye geldin?»
«Seni açıklamak için.
Bir noktam var, o senin mührünü canımın içinde saklıyorum.
Hemen Elifin manasıyım.

Ayrılığın, ayırmanın iç yüzünü söylüyorum.»

Te ت = te geldi, «Başımda iki noktam var,» dedi. Bunları dünya ve ahrete atarım.

Üç noktalı se ث = se harfi de kendini araya soktu.

Cim ج = cim daha uzakta idi.

Tevriye sanatı daha çok belirsin diye.
(Gizlenmiş isteğin, maksadın, niyetin anlaşılması)

Çünkü (M. 204) onda Kuran’ın manası vardır.
Cim, iki yönden eliften üstündür. (M. 204)

Ama elif yolunda beline kemer bağlamıştır, elife bağlıdır.
Dal د = dal harfine gelince, o da iki eliftir.
Bir topluluk, dal harfini düşman bilirler.

Aralarında, birbirlerinin gırtlağına sarılarak kavgaya tutuşurlar.
Sen, eğer harabat (meyhane) ehli isen hı خ = (hı) harfinin ne günahı var?

Kâfir küfürden bahseder; o, küfürden başka ne söyleyebilir?
Mümin imandan bahseder, kâfir de küfürden.

Mısra:
Testi, içinde ne varsa onu sızdırır.

Saf olur, saf küfür olur.
Onun kâfirliği saf olur.

Ona, bu yolda şöyle sorarlar:
«Diyelim ki, yolda seni köpek ısırmıştır.
Ona, kuduz köpek demek yaraşır mı?»

«Evet, o gün o köpekle onun kocaman beş tane yardımcısı aşağı indiler.
Fitne hiç yatışmadı.

Herkes bir tarafa kaçtı, onun ayağına düştüler.
O, yukarı çıktı ve onları ayırdı.»

Vaizden sonra aşağı iniyordu.
Minberin son basamağında durdu, şahadet getirdi.

Kendi işimizden çok fazla söz söyledik.
Şu ilâhi uyarma ile karşılaştık.

Kuran’da buyrulduğu gibi:
«Ey iman edenler!
Niçin yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz

 Yarabbi!
Bizi bağışla!» deyince minber yürümeğe başladı.
«Ey minber!
Sana söylemiyorum,» dedi.

Minber ağaç olduğu halde, onun gerçek sözlerinden harekete geçiyor; yani ağaç bile, kendi nefsinde öğüt kabul eder ve yürür, demek istemiş ve onu yürütmüştür.

Ulu Allah’ın, hem sen dilediğini hidayete erdiremezsin, hem de sen hidayet verebilirsin, sözleri arasında çelişki yoktur.
Hak sözde buna imkân yoktur.

Sen bir yol gösteriyorsun; işte, doğru yol budur diyorsun.
Ama daha fazlası elinden gelmez.

«Onu o yoldan çıkaran benim,» buyuruyor, yüce Allah.
Bize gerekli olan bunların her biri arasındaki inceliği ve derece farkını görebilmektir.

«Allah’a iyilikle ödünç verin,» anlamındaki ayet gelince, Hazreti
İbrahim dedi ki:,

«Ben Allaha ve Resulüne dedim, ben hangi yalanı söyledim de Allah onu doğru çıkarmadı?»  

                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***

Neler öğrendik:

1.   İhtiyaç baş gösterince konuşmayı bırakıp yapılması gereken işlerin yapılması gerektiğini öğrendik.

2.   Çetin günler için hazırlık yapmamız gerektiğini öğrendik.

3.   Allah’ın dilediği gibi hareket ettiğini, hiçbir sebebe bağlı olmadığını öğrendik.

4.   Kadir gecesi kaderlerin hazırlandığını öğrendik.

5.   Anlamak ve anlatmak için harflerden oluşan sözleri mananın hakikatini anlamak için kullanıldığını öğrendik.

6.   Söylenen sözlere dikkat etmemiz, Tanrı’ya inanmayanın her şeyi inkâr ettiğini sözlerinden anlaşılacağını öğrendik.

7.   Mümin kişinin hep imandan bahsettiğini çünkü kendisini böyle yapılandırdığını öğrendik.

8.   Gerçek sözleri dinlememiz, öğüt almamız, anlamaya çalışmamız ve kabul etmemiz gerektiğini öğrendik.

9.   Doğru yola getireninde, doğru yoldan çıkaranın da Tanrı olduğunu, insanların bu konuda gücü olmadığını öğrendik.

10.           Tanrı erleri ağzından yalan kaçırsalar bile Tanrı’nın bunu doğruladığını öğrendik.

11.           Harflerin bir tek anlamı olmadığını yer zaman ve kişiye göre farklı haberler verdiğini, manalar saçtığını, incelikle anlamaya çalışanlara fayda verdiğini öğrendik.

12.           Harflerin görünmeyen alemi anlamamız için görünür olduğunu ve bu görünürlükten görünmeyenin algılanmasını sağladığını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Tanrı doğru yola yönlendireceği kişiyi Tanrı erleriyle tanıştırır, onları sevdirir ve öğüt alan kişiler yaparak kendine yaklaştırır.

Tanrı kendisine yaklaştırmak istediği kullarına mal, para, şöhret, sağlık vererek kendisinin adını söylemesini bile istemez.

Tanrı’nın beğenisini isteyen ve kazanan elbette ki ödüllendirilir.
Tanrı’yı tanımayan, saygı ve hürmet göstermeyen elbette ki layık olduğu aşağı konuma getirilir.

Tanrı’nın istediği bir şeyi sebepli veya sebepsiz meydana geldiğini, bizim çoğu zaman sonradan anlayabileceğimizi anladık.

Tanrı’nın ne yaptığını, ne oyunlar oynadığını arif olanlar anlar, halkın anlayışına perdeler konmuş, o kişi o olayı yaşasa bile anlayamayacağını anladık.

Görelim Mevla neyler.
Neylerse güzel eyler.

                                           *

RAVLİ

Popüler Yayınlar