15 Ekim 2012 Pazartesi

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE MEVLANA HAZRETLERİNE MEKTUP 9

Kuran'da ne güzel incelikler, sırlar var.
Nerede o güzel Muhammed ümmeti?
Yalan bile söylese, Allah onu doğruya çıkarır.

 Mümin yalan söyler mi? diyenlere, Hazreti Peygamber, evet yalan söyler, buyurdu.
Ama yalanın ne yeri var burada?

Hamam suyunu bir adamın üzerine dökersen helaldir; insanlıktan haberi olmayan birinin üzerine dökersen haram olur.
Buna, ne hamamcı razı olur, ne de hamamcıyı yaratan.

Bir kaç ahmak haram mal topladılar.

Biri dedi ki: Onu bana ver ki, helâl olsun!
Allah bilir, ama öteki niçin helâl olmasın, işi Allah bilir, demekle tamam olur.
(Kişinin hükmüyle haram mal helal olmaz)

Ey düğümler çözme uğruna ölüp giden zavallı!

(Düğümler çözme: Karışık bir durumu anlamak, anlaşılır bir açıklama yapmaya çalışan)

O hal buna göre bir zehirdir yahut zehir cinsindendir.
 Bu inceliklerden herhangi birinin düğümünü çözmek isteyenler nihayet ölmüşlerdir.
Bir adam oğlu da bütün cihanla karşı karşıya gelmiştir.

Hazreti Peygamber buyurdu ki:

"Eğer Ebubekir 'in imanı bütün halkın imanı ile karşılıklı tartılsaydı, onunki yine ağır basardı.

" Nihayet o ne idi ki, Hazreti Peygamber kendisi de ona getirdi?
O, başka bir hal, daha üstün bir hal idi.

Yine Peygamber, "Benim ümmetim İsrail oğullarının (Musevilerin) peygamberleri gibidir," buyurdu.
Ama ümmetimin fukarası demediler.

Peygamberlerin sığamadığı bir yerde ki o makamla öğünürler, o nasıl sığabilir?
Dindarlık (Tanrı’ya inanma ve bağlanma) öyle bir şeydir ki, onu Allah'ın bir lütfü bir ihsanı görür ve iman getirirler.
Hele hiç görmeden iman edenler daha başkadır.

Nihayet kıble tarafına namaz kılmasını emretti, çünkü her taraftan Kâbe yönüne doğru namaz kılmak gerekiyor.

Bu yönelişin farz olduğuna bütün dünya ufuklarında söz birliği etmişlerdir.
Müminler, Kâbe’nin çevresinde halka olup secde ederler.

Kâbe’yi aradan kaldıracak olursan acaba bunlar hep birbirlerine mi secde ederler?
Hâlbuki onlar kendi gönüllerine secde etmiş olurlar.
(M. 223) Tebliğ etti, beyan etti, bildirdi.


Gördüm, hep onu gördüm.
Ama hep onu değil.

Üstü kapalı söyleyeyim ki, Hallacı Mansur gibi olmayayım.
Hayır!
Hallaç gibi olmanın zamanı geçti.

Seyyid Hattat'ın dediği gibi, artık yazı öğrenmeyi senden kopya ettiğim zamanlar geçti.
O çağlar geri kaldı.
O eksik idi; şimdi o peygamberlik bunlara yaraşır.

Bütün o noksanlar Ebâyezid'in benzerlerindedir.
Tebrizli Zahid'e göre, bu böyledir.

Bir gün onunla müritleri kaplıcaya gitmişlerdi; çok da yiyecek götürmüşlerdi.
Ama ilk konakta hepsini yemişler, hiç bir şey geri bırakmamışlardı, ikinci konakta bineklerinden indikleri zaman köylüler aç olan Zahid'e koyun kesmekle uğraşırken Zahid hemen eve girdi.

Süzme yoğurt ile ekmek ve daha başka şeyler getirdiler; karnını doyurdu, koyun kebabını beklemedi.

Gece de kendisine getirilen yiyeceklerin hiç birine dönüp bakmadı. Dağıtın, dışarı götürün bunları dedi.

Gündüz akşama kadar uyursun ki, gece sevgili ile birlikte uyanık kalasın.
Ben bir vakit istedim ki, sevgili ile geceleri halvet olayım.
Vuslat geceleri olsun.

Gündüz uyumadım onunla.
Ama faydasız uyku gelince, hayal bozguna uğrar.
Gezip dolaşma belli olmasın diye.

Hadiste buyrulmuştur: "On iki türlü hayvan, evvelce insanken işledikleri günahlar yüzünden kılık değiştirmişlerdir.


(Hadiste sözü geçen hayvanlar şunlardır: Maymun, domuz, köpek, fil, kurt, fare, kertenkele, yengeç, kaplumbağa, tilki, kirpi, ayı!)

Acaba bu günahlar ne idi? dediler.
Ama halk onlardan daha büyük ve daha çok günah işler.

Bu hadisin dış anlamını ele alırlar.
Ne yazık ki, bu manada anlarlar.
                  ***


MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Peygamberimize bağlanan, yolundan gidenin niyeti ve istediği güzel olacağından sözüne yalan karıştırsa bile bu iyi niyetten dolayı o söze Tanrı’nın sahiplenip doğru çıkaracağını öğrendik.

2.   Temiz kişilerinde kirlenebileceğini, temizlik için kullanılan malzemenin helal ve doğru kabul edilebilir olduğunu öğrendik.

3.   Haram ve helal hükmünün Tanrı’ya ait olduğunu, insanların kendi anlayışına göre haram demesinin yanlış olduğunu, kararsız durumlarda bu iş Tanrı’nın işi diyerek bu kararı Tanrı’ya bırakmak gerektiğini öğrendik.

4.   İnce ve birbiri içine girip bağlanmış Tanrı kanun ve konularını herkesin anlayamayacağını, her insanın böyle sözler söyleyemeyeceğini öğrendik.

5.   Ebubekir Hazretlerinin Peygamberimize imanı, inancı aşk düzeyinde olduğunu, kendinin canını malını, tüm sevgisini Peygambere verdiğini, Peygamberimizin her sözünü tereddütsüz doğru kabul ettiğini öğrendik.

6.   Muhammed’e bağlı olan bir kişinin Musevilerden çok üstün olduğunu öğrendik.

7.   Musevilerin kendilerini yeryüzünde Tanrı’nın vekili olarak kabul ettiklerini ve inandıklarını, Peygamberlerden daha üstün bir yerde olduklarını sandıklarını ve yanlışa düştüklerini öğrendik.

8.   Tanrı’nın hak etmediğimiz birçok nimetleri bize verdiğini görenlerin, anlayanların ve verenin de Tanrı olduğunu anlayanların dindar olabileceğini öğrendik.

9.   Tanrı’nın emrettiği gibi yaptığımız takdirde bunun ibadet olacağını öğrendik.

10.           Kâbe’nin emirle insan tarafından yapıldığını, gönlü Tanrı tarafından yapıldığını, bu nedenle gönlün daha kıymetli görülmesi gerektiğini öğrendik.

11.            Ben hakkım” sözünün bir aşama olduğunu artık bu sözün değeri kalmadığını öğrendik.

12.           Başkasının sözünü kopya ederek orada kalınmayacağını, ilerlemek gerektiğini öğrendik.

13.           Hazır bilgilerle yetinerek yola çıkmamız ve devam etmemiz gerektiğini öğrendik.

14.           Maymun>  taklitçi, domuz> kadının arkasına karşı şehvet duyan, köpek>  Öfke ve kızgınlık, fil> büyüklenmek, kurt> kıskançlık, fare>cimrilik, kertenkele> hile yapan, yengeç>ulaşılması ve dost olunması zor olan,  kaplumbağa> teşhirci, tilki> hilekâr, kirpi> hoşgörüsüz, ayı> dost gözüküp düşmanlık edenlerin; bu hayvanlarla eşdeğer huyda olduklarını öğrendik.

15.           Her insanın kendi konumuna durumuna göre değerlendirip anlayabileceğini, başkasının sözünü tam anlayıp anlatamayacağını öğrendik.

16.           Söz söylendikten sonra geri alınsa bile izinin kalacağını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Bilinen, anlaşılan, öğretilenler olduğu gibi niyet olarak anlatılmayan sayısız iyilik ve günahlar olduğunu öğrendik.

Diğer bir anlatımla görünür olanlar ile gizlenen, saklanan, örtü örtülen, karanlıkta bırakılan başkalarından hatta kendimizden bile sakladığımız birçok yanlışlarımız vardır.

 Şunu iyi bilmeliyiz ki her kişi ne yaparsa yapsın doğru ve haklıyım diye yapar, bu konuda eleştirilere karşı çıkar.

 Böyle bir durumda hataya düşmemek veya yanlışımızın zararlı olmaması için Tanrı ile bağ kurarsak kurtulabiliriz.

Yoksa iyi diye yaptığımız çok işin yanlış ve zararlı olduğunu sonra görür ve şahit oluruz.

En güzeli kendi anlayışımızda ısrar etmeden Tanrı’nın ne isteğine ve önerisine göre davranmalıyız.

Kurtuluşumuzun burada olduğunu bilmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

                                  *

RAVLİ

Popüler Yayınlar