Nerede o güzel Muhammed ümmeti?
Yalan bile söylese, Allah onu doğruya çıkarır.
Hamam suyunu bir adamın
üzerine dökersen helaldir; insanlıktan haberi olmayan
birinin üzerine dökersen haram olur.
Buna, ne hamamcı razı olur,
ne de hamamcıyı yaratan.Bir kaç ahmak haram mal topladılar.
Biri dedi ki: Onu bana ver ki, helâl olsun!
Allah bilir, ama öteki niçin helâl olmasın, işi Allah bilir, demekle tamam olur.
(Kişinin hükmüyle haram mal helal olmaz)
Ey düğümler çözme uğruna ölüp giden zavallı!
(Düğümler çözme: Karışık bir durumu anlamak, anlaşılır bir açıklama yapmaya çalışan)
O hal buna göre bir zehirdir yahut zehir cinsindendir.
Bir adam oğlu da bütün cihanla karşı karşıya gelmiştir.
Hazreti Peygamber buyurdu ki:
"Eğer Ebubekir 'in imanı bütün halkın imanı ile karşılıklı tartılsaydı,
onunki yine ağır basardı.
" Nihayet o ne idi ki,
Hazreti Peygamber kendisi de ona getirdi?
O, başka bir hal, daha üstün
bir hal idi.
Yine Peygamber, "Benim ümmetim İsrail oğullarının (Musevilerin) peygamberleri
gibidir," buyurdu.
Ama ümmetimin fukarası
demediler.
Peygamberlerin sığamadığı bir
yerde ki o makamla öğünürler, o nasıl sığabilir?
Dindarlık (Tanrı’ya
inanma ve bağlanma) öyle bir şeydir ki, onu Allah'ın bir lütfü bir ihsanı görür
ve iman getirirler. Hele hiç görmeden iman edenler daha başkadır.
Nihayet kıble tarafına namaz
kılmasını emretti, çünkü her taraftan Kâbe yönüne doğru namaz kılmak gerekiyor.
Bu yönelişin farz olduğuna bütün dünya ufuklarında söz birliği etmişlerdir.
Müminler, Kâbe’nin çevresinde halka olup secde ederler.
Kâbe’yi aradan kaldıracak
olursan acaba bunlar hep birbirlerine mi secde ederler?
Hâlbuki onlar kendi gönüllerine secde etmiş olurlar. (M. 223) Tebliğ etti, beyan etti, bildirdi.
Gördüm, hep onu gördüm.
Ama hep onu değil.
Üstü kapalı söyleyeyim ki,
Hallacı Mansur gibi olmayayım.
Hayır! Hallaç gibi olmanın zamanı geçti.
Seyyid Hattat'ın dediği gibi,
artık yazı öğrenmeyi senden kopya ettiğim zamanlar geçti.
O çağlar geri kaldı. O eksik idi; şimdi o peygamberlik bunlara yaraşır.
Bütün o noksanlar Ebâyezid'in
benzerlerindedir.
Tebrizli Zahid'e göre, bu
böyledir.
Bir gün onunla müritleri
kaplıcaya gitmişlerdi; çok da yiyecek götürmüşlerdi.
Ama ilk konakta hepsini
yemişler, hiç bir şey geri bırakmamışlardı, ikinci konakta bineklerinden
indikleri zaman köylüler aç olan Zahid'e koyun kesmekle uğraşırken Zahid hemen
eve girdi.
Süzme yoğurt ile ekmek ve
daha başka şeyler getirdiler; karnını doyurdu, koyun kebabını beklemedi.
Gece de kendisine getirilen
yiyeceklerin hiç birine dönüp bakmadı. Dağıtın, dışarı götürün bunları dedi.
Gündüz akşama kadar uyursun ki, gece sevgili ile birlikte uyanık kalasın.
Ben bir vakit istedim ki,
sevgili ile geceleri halvet olayım. Gündüz akşama kadar uyursun ki, gece sevgili ile birlikte uyanık kalasın.
Vuslat geceleri olsun.
Gündüz uyumadım onunla.
Ama faydasız uyku gelince, hayal bozguna uğrar. Gezip dolaşma belli olmasın diye.
Hadiste buyrulmuştur: "On iki türlü hayvan, evvelce insanken işledikleri günahlar yüzünden kılık değiştirmişlerdir.
(Hadiste sözü geçen hayvanlar
şunlardır: Maymun, domuz, köpek, fil, kurt, fare, kertenkele, yengeç, kaplumbağa, tilki, kirpi, ayı!)
Acaba bu günahlar ne idi?
dediler.
Ama halk onlardan daha büyük
ve daha çok günah işler.
Bu hadisin dış anlamını ele
alırlar.
Ne yazık ki, bu manada anlarlar.***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Peygamberimize bağlanan, yolundan gidenin niyeti ve
istediği güzel olacağından sözüne yalan karıştırsa bile bu iyi niyetten dolayı
o söze Tanrı’nın sahiplenip doğru çıkaracağını öğrendik.
2. Temiz kişilerinde kirlenebileceğini, temizlik için
kullanılan malzemenin helal ve doğru kabul edilebilir olduğunu öğrendik.
3. Haram ve helal hükmünün Tanrı’ya ait olduğunu,
insanların kendi anlayışına göre haram demesinin yanlış olduğunu, kararsız
durumlarda bu iş Tanrı’nın işi diyerek bu kararı Tanrı’ya bırakmak gerektiğini
öğrendik.
4. İnce ve birbiri içine girip bağlanmış Tanrı kanun ve
konularını herkesin anlayamayacağını, her insanın böyle sözler
söyleyemeyeceğini öğrendik.
5. Ebubekir Hazretlerinin Peygamberimize imanı, inancı
aşk düzeyinde olduğunu, kendinin canını malını, tüm sevgisini Peygambere
verdiğini, Peygamberimizin her sözünü tereddütsüz doğru kabul ettiğini
öğrendik.
6. Muhammed’e bağlı olan bir kişinin Musevilerden çok
üstün olduğunu öğrendik.
7. Musevilerin kendilerini yeryüzünde Tanrı’nın vekili
olarak kabul ettiklerini ve inandıklarını, Peygamberlerden daha üstün bir yerde
olduklarını sandıklarını ve yanlışa düştüklerini öğrendik.
8. Tanrı’nın hak etmediğimiz birçok nimetleri bize
verdiğini görenlerin, anlayanların ve verenin de Tanrı olduğunu anlayanların
dindar olabileceğini öğrendik.
9. Tanrı’nın emrettiği gibi yaptığımız takdirde bunun
ibadet olacağını öğrendik.
10.
Kâbe’nin emirle
insan tarafından yapıldığını, gönlü Tanrı tarafından yapıldığını, bu nedenle
gönlün daha kıymetli görülmesi gerektiğini öğrendik.
11.
“Ben hakkım”
sözünün bir aşama olduğunu artık bu sözün değeri kalmadığını öğrendik.
12.
Başkasının sözünü
kopya ederek orada kalınmayacağını, ilerlemek gerektiğini öğrendik.
13.
Hazır bilgilerle
yetinerek yola çıkmamız ve devam etmemiz gerektiğini öğrendik.
14.
Maymun> taklitçi, domuz> kadının arkasına karşı şehvet duyan, köpek> Öfke
ve kızgınlık, fil> büyüklenmek, kurt> kıskançlık, fare>cimrilik,
kertenkele> hile yapan, yengeç>ulaşılması ve dost olunması zor olan, kaplumbağa> teşhirci,
tilki> hilekâr, kirpi>
hoşgörüsüz, ayı> dost gözüküp düşmanlık
edenlerin; bu hayvanlarla eşdeğer huyda olduklarını öğrendik.
15.
Her insanın kendi
konumuna durumuna göre değerlendirip anlayabileceğini, başkasının sözünü tam
anlayıp anlatamayacağını öğrendik.
16.
Söz söylendikten
sonra geri alınsa bile izinin kalacağını öğrendik.
İşte
böyle yaren,
Bilinen,
anlaşılan, öğretilenler olduğu gibi niyet olarak anlatılmayan sayısız iyilik ve
günahlar olduğunu öğrendik.
Diğer
bir anlatımla görünür olanlar ile gizlenen, saklanan, örtü örtülen, karanlıkta
bırakılan başkalarından hatta kendimizden bile sakladığımız birçok
yanlışlarımız vardır.
Yoksa
iyi diye yaptığımız çok işin yanlış ve zararlı olduğunu sonra görür ve şahit
oluruz.
En
güzeli kendi anlayışımızda ısrar etmeden Tanrı’nın ne isteğine ve önerisine
göre davranmalıyız.
Kurtuluşumuzun
burada olduğunu bilmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ