14 Ekim 2012 Pazar

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE MEVLANA HAZRETLERİNE MEKTUP 8

 Âşık olacaksan bir güzel ara!

Tam bir âşık değilsen o güzelden daha başka bir güzel bul!
Örtü altına gizlenmiş ne güzeller vardır.

Mısra:
Başka bir alıcı daha vardır ki, ona kul, köle olursun!

Evet, rahatsın, bağımsızsın, gamsız ve hür yaşıyorsun.

Ekmek lâzım, elbise lâzım, ama bu kulun böyle bir düşüncesi yok.

Büyük efendi, benim yiyeceğimi de, giyeceğimi de sağlamaktadır.
(M. 221)
Onun için ekmek sevgisi nedir ki?

Kuran’da, "Israrcılar şeytanın kardeşleridir" buyrulmuştur.

İsrafçılar, savruklar, sade meyhaneye gidenler, orada nice paralar sarf edenler değildir.
Onun ne değeri var?

Asıl israfçılar, değerli ömürlerini, sonsuz mutluluk sermayesi olan o hazineyi boşuna harcarlar.

Bu işte bir ceza korkusu olmasa bile böyle bir cevheri taş altında parçalayarak yok etmek ne demektir?
Buna acımaz mısın?

Bütün deliller güneşin bir gün batacağını sana söylerken, artık bu hava ve hevese kapılıp da gaflet içinde uyumanın ne yeri var?
Seni uyumak için mi buraya getirdiler?

Şimdi anlaşıldı ki, bu cevher herkeste yoktur.

Ancak, onu öğütlerle öyle göstermek gerekir ki, herkes inancından başını sallasın.

Sen daveti, çağrıyı herkese karşı yaparsın.
Bazılarının yürüyecek ayakları yoktur, kiminin de ayaktan haberleri yoktur.

Ayakları uyuşmuştur, ama hepsi birden kımıldanınca, ondan bir pay alırlar.
Elbette ona uygun hareket edenler faydalanırlar.

Nasıl ki; Hazreti Peygamber de şöyle buyurmuştur:

"Bu nurdan kendilerine erişmiş olanlar, şüphe yok ki, ondan aydınlanırlar.
Ama bu, bütün bir topluma erişmez.

Ne mutludur o kimselere ki, benim yolumda yürürler."

Yani biri burada bir hizmet yaptı, başaramadı diyelim; o başka bir yerde hizmet yapmalıdır.

O, hizmette duraklama olur, dedi.
Dedi ki: Vakit onunla birlikte bulunur.

Çünkü vakit, bir dönüşün eseridir, istiyorum ki, hamama çokça gideyim ama faydasını görebilmek için çabuk çıkmak ve çağrılan yere gitmek gerek.

Bana, hamamda çok oturmak gerekiyor ki iş tamam olsun.
Çünkü kirler yumuşar.
O zaman, eve nasıl döner, o kirleri nasıl geri götürebilirim?

Gerektir ki, bedenin kirini evden hamama götüreyim; yoksa hamamdan kirli çıkmak neye yarar?

Beni serbest bırakırlarsa böyle yaparım.
Benim işim böyledir.
Bunlardan konuşmak hoş değilse de, biraz olsun işaret yolu ile söylüyorum.
Bir Yahudi ile bir Hıristiyan ve bir Müslüman arkadaş olmuşlardı; yolda para buldular, onunla helva yaptılar.

Ama şimdi erkendir, dediler; yarın yeriz, sonra zaten pek az.
Helvayı, tatlı uykuyu rahat uyuyan yer.

Onların maksatları Müslüman’a yedirmemekti.
Ama Müslüman gece yarısı kalktı.

Uyku ne gezer onda; âşık ve yoksun zavallı.
Uyku ne zaman olsa uyunur dedi ve bütün helvayı temizce yedi.

Hıristiyan sabah üzeri kalktı, İsa gökten indi beni göklere çekti dedi. Yahudi, Musa da beni cennetlerde dolaştırdı; oradaki acayip şeyleri seyrettirdi, dedi.(M, 222)

Müslüman dedi ki: Bana da Hazreti Muhammed (S.A.) geldi ve şöyle dedi:
Zavallı Müslüman!

Onların birini İsa semanın dördüncü katına çıkardı, öteki Musa cennetlerde dolaştırdı, sen de zavallı yoksun, bari kalk da helvayı yemeye bak!

O öyle buyurunca, ben de kalktım helvayı temizledim.
Yol arkadaşları dediler ki:
Vallahi en iyi rüya senin gördüğün rüya imiş.

Bizimkiler hep hayal ve batıl şeylermiş.
Şimdi bu hikâyeden ne koku aldın; bu kıssadan ne hisse kaptın?

Nihayet niçin demiyorsun ki, tam vakittir, mademki siz bağa gidiyorsunuz, ben de kalkayım bal ve ilâç içeyim.

                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Âşık olacağımız güzel huylu insanları bulmamız gerektiğini öğrendik.

2.   Israrcı olmamamız gerektiğini öğrendik.

3.   Zamanımızı çok iyi değerlendirmemiz gerektiğini öğrendik.

4.   Peygamberin aydınlattığı yolda yürüyenlerin mutluluğa ulaştıklarını öğrendik.

5.   Peygamber yoluna herkesin giremeyeceğini öğrendik.

6.   Temizlenmek için yanlışlarımızı görmemiz ve yok edebileceğimiz yere gidip temizlenmemiz gerektiğini öğrendik.

7.   Hayallerden ve boş şeylere bağlanmamamız, o an ne yapılması gerekiyorsa yapmamız gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Öğütmek bir şeyi ezmek çiğnemektir.

Yani o şeyi kabuğundan ayırarak içindekini görmek, içte saklanmış, korunmuş olanı ortaya çıkararak yararlanmaktır.

Eğer sadece dış görünümünü önemser içinin özelliklerini, fayda ve zararlarını bilmez ve kullanmazsak yeterli olamayız.

Hazırlanmış sunulanı ancak aklı az olan reddeder.
Akıllı kişi daima öğüdü sever, çünkü faydalanabileceği çok özellikler aydınlatılmış, açıklanmış bir biçimde sunulmuştur.

Tanrı, peygamber, Tanrı erlerinin söz olarak öğüdünü almayan zarar görerek öğrenir.

Sözle öğüt almayanlar ise her gördüğü zarardan ders alarak kendi kendinin öğüdünü oluştururlar. (Deneme-yanılma)

Özünde bozuk olanlar öğüt dinlemez, ne kadar düzeltmek için uğraşsan öğüt ile iyi duruma getiremezsin.

En iyi öğüt ne dersen şunu derim:
Kendi işini kendin yap, başkasına bırakma.

                                       *
Vücut temizliğimiz yani nefsimizin bizi devamlı kirlettiğini bildiğimiz için devamlı isteklerimizden vazgeçerek kendimizi temizlememiz gerekiyor.

Ne kadar çok istek sahibiysek o kadar kirleniriz.
Az fakat ihtiyacımız olan güzel ve kaliteli ihtiyacımıza yönelmemiz gerekmektedir.

İhtiyacımızda da ısrarlı olmamamız, inatçılık yapmamamız, değişik alternatiflere açık olmamız gerekmektedir.
Nasibimizi arayışta tek bir yere bağlanıp kalmamamız gerekir.

                                            *
RAVLİ

Popüler Yayınlar