9 Ekim 2012 Salı

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE MEVLANA HAZRETLERİNE MEKTUP 3

Bahaeddin Sultan Veled Mevlana’nın oğlu), rüyasında bulanık bir suya düşmüş, bana, "Aman elimi tut," demiş, tutmamışım.
Orada dalıp gitmiş.

Uyanınca kendi kendine demiş ki,
"Eğer ben söylemeden gördüğüm rüyayı bana anlatır ve yorumlarsa bu rüya onun makamındandır.

Eğer söylemezse bana ait bir rüya sayılır." (M. 215)
Ta dilimin ucuna geldi, ama söylemedim.

Muhammed ümmeti kırık gönüllü olmalıdır.

Daha önce gelip geçen ümmetlerin tenleri kırıktı, sonra gönül kırıklığına ulaştılar.

Enel Hak (Ben Hakkım) diyen Hallac, doğru dürüst kendini kurtaramadı.

O Muhammedi idi, gönlü kırık bir Müslüman’dı.
Amma, Rabbim en büyüktür, demekle yetinmedi.

Şimdi Ayazın çarığından çarık kalmadı.
Onun yapıldığı deriden deri de kalmadı.

Onun niyazı hep naz oldu.
Çünkü sevgilinin kokusunu aldı.

Sevgili ise hem nazenin' dir (Nazlı yetiştirilmiş, şımarık), hem nâz' dır (İsteksiz görünmek).
O bir deri bir kabuktur, ama nitelikleri vardır.
(Ayaz Sultan Mahmut’un veziri olduğu zamanda önceki fakir hayatında giydiği ayakkabıyı bir odada saklar zaman-zaman o odaya gidip bakar nereden geldiğini hatırlayıp büyüklenmekten kendini korurmuş)

Alâeddin!
Gönlüm istiyor ki, bu sözleri sana açıklayayım, yorumlayayım.
Böylece remz ve işaret yoluyla konuşuyorum ben.
Bu yaptığım belki edep dışıdır.

Sizin karşınızda bunları yorumlamak, edep dışıdır.
Ama mademki bunu benim küstahlığıma bağışlıyorsunuz, şimdi anlatayım:

Suyun kaynağı birdir.
Ayrı, ayrı yollara, arklara ayrılmıştır.
 
Kâh suyun hepsi bu yoldan, kâh öteki yoldan akar.
Zaman olur ki, bu yoldan akan su öteki yolu boşaltır, kendi yoluna geçer; kâh o yoldan gelen su, bu tarafa akar.

İşte bu yollardan ve çeşitli arklardan geçip de suyun kaynağına gidenler ondan içerler, içine dalarlar, ıslanırlar.

Onlar artık o dallardan ve onların kökünden, kaynağından kurtulmuş olurlar.

Ağacın dalına binenler, dalı kırar aşağı düşerler, ağacın gövdesini yakalayanlar ise bütün dalları elde etmiş olurlar.

Sevgilinin yurdunda, keyifleri yerindedir.
Yerler, içerler, akıldan geçerler; ama sevgilinin evine yol bulamazlar, sevgiliye de kavuşamazlar.

Yüksek akıllı ve düşünceliler nasıl olur da istemezler mi ki, herkeste de bu akıl bulunsun?
Biri filozoftur, ben akla uygun söylüyorum, der.
Onun bu ilâhi akıldan haberi yoktur.

Tekrar ona gittim, evet, dedim, sizin insafınızı, söz üstadı olduğunuzu, alçak gönüllü davranışlarınızı çok kere övdüm.

Onun söz dinlemekteki edepli davranışını, onun güzel-güzel dinleyişini anlatınca sustu.

                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Muhammed topluluğunun, yapılan yanlışlığa ve kaybedilen zamana üzülmesi, bulunduğu yere razı olup daha iyisini elde etmenin çabasında, söz ve davranışlara hassas olmaları gerektiğini öğrendik.

2.   Muhammed topluluğundan önceki toplulukların önce bedene sonra gönle önem verdiklerini öğrendik.

3.   Tanrı’nın büyüklüğünü yeterli bulmamız, kendimizi büyük görmememiz gerektiğini öğrendik.

4.   Geçmiş hayatımızı ve şartlarımızı hatırlayarak ruh dengemizi sağlamamız gerektiğini öğrendik.

5.   Tanrı sıcaklığını duyanın, onun kokusunu alanın Tanrı’yı bir sevgili gibi görüp birlikte olmak için her türlü oyunu oynadığını, Tanrı’nın nazlarını hoş bir şekilde kabul ettiğini öğrendik.

6.   Her şeyin ilk kaynağına gidilmesi gerektiğini ve sağlam olanı kabul etmemiz gerektiğini öğrendik.

7.   İlahi akılla hareket edenlerin sevgilinin evine yol bulabileceklerini orada rahat edeceklerini öğrendik.

8.   Şems Hazretlerinin başka birinin rüyasını nasıl gördüğünü ve ne düşündüğünü bilecek özelliklere sahip olduğunu, bazen söylediğini bazen de söylemediğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

 Mevlana Hazretlerinin de bize önerdiği ilk kaynaktan ve sağlam delillerle inanmamız ve sahip çıkmamızdır.

Halk arasında her ne dolaşırsa dolaşsın kirlenir, manası değiştirilir, farklı anlatımlarla aynı şey başka gibi olur.

Bu durumda aklımız karışır, doğruyu seçmekte ve inanmakta tereddüt ederiz.

İlahi akıl; erkektir doğurmaz, değişmez gerçekliktir, manadır.
İnsan aklı dişidir ve birleşerek ürer, daima değişkendir, tek gerçekliği yoktur.

                                     *

Öğüt almayan, Tanrı erlerine saygı ve sevgi göstermeyen, hizmet etmeyen kişi kimin soyundan olursa olsun, durumu ve konumu ne derecede üstün olursa olsun velilerin ellerinden tutmadığını, bataklıktan kurtarmadıklarını, kendi haline bıraktıklarını öğrendik.

                                       *
RAVLİ: ŞEMS VE İLAHİ AKIL Google dan okumalısın.

RAVLİ

Popüler Yayınlar