Bayezid'in Makamat adlı eseri ile ZâdüsSalik'in kitabını niçin bana vermiyorsunuz, diyordum.
Şeyh gülüyordu; senin makamın
nerededir? Diyordu.
Onun yaptığını sen de
yapıyorsun. Nihayet ben de onun için istiyorum, böyle ağlıyorum.
Evet, dedim, benden bir
şeyler geçti; bu yolda senin yoldaşın, dostun var mı?
Evet, dedi, var.
Ama onun evet demesinden
anlaşılıyordu ki, yoktur.
Kılı kırk yarıyordum.
Ne gariptir ki, bir nazenine
naz ediyorsun.
Bir nazeninin karşısında nasıl naz edersin?
Diyordum. Sen başka bir yerde nazeninsin.
Allahü Ekber (Allah en
yücedir) diyorsun.
En küçük olan hangisidir?
Yani bir kimse kendi kendine
bir düşünse:
Bir varlık ki, göklerin
yaratıcısıdır; Arş'ı, Kürsü'yi, Nurları, Cennetleri yaratmıştır. Sen ondan daha büyüğünü düşünebilir misin?
Durma ondan daha
ileri geç ki, ululuk bulasın, Hak ile birlikte rahatça yaşayasın.
Şiir:
Ey bir cihanın tok gözlüleri vuslatına (Birlikte yalnız olmaya) susamış olan sevgili!
Senden ayrı düşmek korkusu ile cihanın kahramanları titremekte,
Ceylânlar, senin gözüne bakmakla ne kazanırlar?
Ey zülfü aslanlara ayak bağı olan güzel sevgili!
Ey bir cihanın tok gözlüleri vuslatına (Birlikte yalnız olmaya) susamış olan sevgili!
Senden ayrı düşmek korkusu ile cihanın kahramanları titremekte,
Ceylânlar, senin gözüne bakmakla ne kazanırlar?
Ey zülfü aslanlara ayak bağı olan güzel sevgili!
Ola ki, bu şiiri terennüm
eden kimsenin ya bundan haberi yoktur yahut da hal ehli (Söylediğini yapan) değildir.
Belki bir çiftçi yahut bir
köylüdür o.
Ne nazım'dan anlar, ne de düz
yazı bilir.
Ama bunları hep Hâkim Senayı,
Nizamî, Hakanî ve Attar mı söyler? (M. 227) Onların da o sözlerde birer payı vardır.
Peyniri Pars denilen canavar
da yer, o süt de içer.
Yürekler paralar, ciğerler
söker, karnını doyurur. Herkesin bir azığı vardır.
Bu kancık tabiatlı zavallıyı görüyorsun.
Bana sövüp sayıyor, açık cefalarda bulunuyor.
Düşmanlar arasında ona ne
yaptım ben?
Her ne kadar özür dilese de
ona iyilikle cevap vermek gerekmez.
Falan gün başını örttü, falan
gün de ben böyle söyledim.
Dedi ki, keşke burada olaydı
eteğine yapışırdım.
Bir öküz getirdiler Şehzade
içerde yoktu.
Öküzü (Gücü) gördü, ama
Şehzadeyi (Aseleti) göremedi.
Derviş kadınlarına bir şey
söylemek, el kaldırmak yakışmaz.
Ben her ne kadar zahirde (Görünüşte)
ona aldırmam, ama gerektir ki o da zahiri korusun, namaz kılsın, Allah’ın
huzurunda duygulansın.
Nihayet secde öyle birine
karşı yapılır ki, övmeye değer.
Büyük Hamid, Büyük Izzeddin,
Büyük Kemal'in her üçü de büyüktür. Bunları çağıralım.
Ne var ki, ben Kerimiddin'i
severim; ama onu dinlemek istemem. İsterim ki, onu götüreyim, kulağını yahut
başını okşayayım.
Ama Muhammed'i, düşmanı da
severim.
Bu halde gerçek dost seni
kabul ederse o gerçek dost değildir.
Hazretle kaç defa konuştuk.
Bir kimseden incinirsem onu
yakala. Hazretle kaç defa konuştuk.
Şimdi bu saatte sana diyorum ki, haberim var, onu yakala diyorum.
Kalbim ağrıyor, sen de benim
kalbimin ağrımasını istemezsin.
Ben de onu istiyorum.
Derman derdin
olduğu yere gider.
Aşk her ne kadar fazla olursa olsun, sevgili de olgunluğunu ye güzelliğini o kadar hoş gösterir, âşığa daha hoş görünür.
Bu sözün manası nedir? Aşk her ne kadar fazla olursa olsun, sevgili de olgunluğunu ye güzelliğini o kadar hoş gösterir, âşığa daha hoş görünür.
Herkes sözden bir şey anlar,
ama herkes kendi halini anlar.
Söz söylerken herkes kendi
haline ait sözün yorumunu yapmış olur. Yoruma dikkat et
ki, onun halinin ifadesidir o sözler.Gördüm ki gebedir, içi doludur.
Gittim elimi karnına koydum, bu ne gebeliktir, dedim.
Köpek de yavrular doğurur.
Ben biliyorum ki, o zehirdir.
Tattım, bana hiç ziyanı
dokunmadı.
Nasıl ki, Allah Kuran’da,
"Siz sanır mısınız ki, sizi boş yere yarattım," (K. 23/117) buyurmuştur.
Bu o demektir ki sizin yaratılışınız bir tesadüf eseri yahut boşuna değildir;
bir dönüş içindir.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Bazı cevapların ters olarak verilebileceğini öğrendik.
2. Ululuğu bulmak, Hakk ile birlikte rahatça
yaşamak için Tanrı adını söylemekle
yetinmememiz, Tanrı ile birlikte olmak için ileri adımlar atmamız gerektiğini
öğrendik.
3. Ulu kişilerin sözlerini söylerken bu sözün anlamını
bilmemiz ve bu anlama göre davranmamız gerektiğini öğrendik.
4. Tanrı sözlerini kullanarak kendi faydası ve geçimi
için başkasının zararına davrananlara canavar huylu dendiğini öğrendik.
5. Bir şey yapmadığımız halde düşmanlık yapmanın özür
dilemesini kabul etmememiz gerektiğini, onun ruh sağlığının bozuk olduğunu,
yakınlaşması ve bizi tanıması ile daha büyük düşmanlıklar yapacağını öğrendik.
6. Aynı ortamda olan bir asil ruhlu insan ile hayvan
huylu insanın farkını görmemiz ve birbirinden ayırmamız, asil ruhlu insana
saygı göstermemiz gerektiğini öğrendik.
7. Asil insanı görüp görmemezlikten gelenin, güçlü insanı
görüp iltifat edenin kör bakışlı olduğunu öğrendik.
8. Namaz kılan, Tanrı huzurunda duygulanan kadına el
kaldırılmayacağını (Şiddet uygulanmayacağını) öğrendik.
9. Herkesin sevilecek bir tarafı olduğunu ve sevmemiz
gerektiğini, ama dost olarak herkesin kabul edilemeyeceğini öğrendik.
10.
Derdimizin
çaresinin bizi bulacağını öğrendik.
11.
Sevgi ne kadar
çok olursa sevdiğimizin kusurlarını hoş göreceğimizi öğrendik.
12.
Birinin bir şey
anlatırken dikkat etmemiz gerektiğini, aslında bu anlatım şekliyle kendi içsel
yapısını dışarı çıkaracağını öğrendik.
13.
İçimizde besleyip
büyüttüğümüzün asil olması gerektiğini öğrendik.
14.
Herkese ölüm
veren şeylerin, kendisini yetiştirmiş olanlara zarar veremeyeceğini öğrendik.
15.
Tanrı’ya
döneceğimizi, kaybolup gitmeyeceğimizi öğrendik.
İşte böyle yaren,
Tanrı’yı zikir etmekle yetinmememiz gerektiğini,
birlikte olmak için yola devam etmemiz gerektiğini, bu yolculukta ulu biri
olacağımızı ve Tanrı ile mutlu bir beraberlikle ebedi yaşayacağımızı öğrendik,
anladık.
Bu yolculuğumda asil kişileri görmemiz, bunların sözlerini
anlayıp içsel hale getirip uygulamamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Söylenen her söze dikkat etmemiz, anlatılan her neyse,
aslında yorumlayan o kişinin içyapısına ait olduğunu, asil büyüklerin
yorumlarında mana olduğunu, bu manayı içselleştirmemiz gerektiğini öğrendik,
anladık.
Sorunlardan korkmadan, çaresizliğe düşmeden çözüm
yollarını aramamız gerektiğini, bu arayışla bize hazırlanan imkânlar ile
çözebileceğimizi öğrendik, anladık.
Dünya ölümünün bir yok oluş olmadığını, nereden
geldiysek oraya gideceğimizi öğrendik, anladık.
*
RAVLİ