Güzellikte, şirinlikte eşsiz bir kızcağızı vardı ki, ünü halifeye kadar ulaşmıştı.
Halife, bu güzeli nikâhlamak (Evlenmek)
için zulüm ve cefadan başka ne tertipler, ne tuzaklar kurdu, ama bir türlü elde
edemedi.
Said'in bir de çömezi (Yeni
öğrenci) vardı.
Talebe arasında en çekingen en alçakgönüllüydü. Medresede sıraların en gerisinde otururdu.
Bu çömezin bir de derviş tabiatlı annesi vardı.
Bir gün büyük üstadın gözü bu
çömeze ilişti.
Ders meclisi tenhalaşınca onu
yavaşça yanına çağırdı.
Hal hatır sorduktan sonra,
güzel kızımı sana vereceğim, sonra da seni kendime vekil seçeceğim, dedi.
Çömez hocasının bu teklifini
annesine anlattı.
Annesi bu haberden çok ürktü,
bundan bir uğursuzluk sezdi. Bayağı divane (Sıra dışı davranışlarda bulundu) oldu.
Yavrum, dedi, bunu rüyada mı
gördün?
Acaba ne oldu sana, şimdi ne
yapacağım ben? Param da yok ki seni hekime götüreyim.
Oğlan cevap vecdi:
Anneciğim, bu ne düş, ne
hayal, ne de sayıklamadır. Gerçekten böyle oldu.
Ertesi gün annesi daha
fenalaştı; mahalle kadınları ile dertleşmeye başladı.
Bu oğlan başımızı yiyecek,
bari siz ona korku verin de bu hayalden vazgeçsin. Bir daha böyle şeyler söylemesin.
Eğer başkaları işitecek olsa,
bu sözleri onun deliliğine yorar, hakkında zır delidir diye tanıklık ederler.
Ertesi gün tekrar derse gittiği vakit üstat onu yine çağırttı, çok ilgi gösterdi.
Bundan sonra zavallı bilgi
âşığı çömez artık gözlerini soğuşturarak kendi kendine söylenmeye başladı: Ertesi gün tekrar derse gittiği vakit üstat onu yine çağırttı, çok ilgi gösterdi.
Acaba bu bir hayal veya rüya
mı?
Nasıl ki annem ve komşu
kadınlar hep birden, sen çok düşünmeden ve akıl yormadan saçmalamaya başladın,
kara sevda sana geldi diyorlar.
Sonra tekrar etrafına
bakındı, her şey yerli yerinde; medrese, kendisi ve müderris hiç değişmemiş.
Hayır, dedi, Allah'a ant
içerim ki bu hayal değil, kara sevda ve delilik hiç değil.
Tekrar evine gitti, olanı
biteni annesine hikâye etti.
Bu sefer annesi ve komşu
kadınlar yine oğlanın şiddetli kara sevda olması mümkündür, dediler.
O kendi başını, hem de bizim
başımızı yiyecek diye kara bir düşünceye daldılar.
Neticede delikanlı her ne
anlattı ise bunlar hiç birine inanmadılar.
En sonunda gerdek gecesi
yaklaşınca, delikanlı güzel elbiseler giyerek eve geldi.
Annesine altınlar, gümüşler
getirmişti. (M. 243)
Anne hâlâ şüpheli idi, henüz
şüphesi geçmemişti ki, kızı gece evine getirdiler.
Komşu kadınlar, anne şaşkın-şaşkın
bakışıyorlardı.
Kızı yakından tanıyan
kadınlardan birçoğu yanına gittiler.
Onda öyle bir değişiklik
gördüler ki, aman Yarabbi! Dediler, bu nasıl olur?
Kız, onlara yüksek sesle şu
cevabı verdi:
Bunda şaşılacak ne var?
O bilgi ve fazilet
ehlidir, biz de
öyleyiz, ama belki o bizden daha üstündür.
Çünkü biz dünya adamıyız,
onun ise dünyada gözü yoktur.
Şu halde bizden daha erdemli bizden daha şereflidir.
Biz de dünyayı terk etmeliyiz
ki ancak onun gibi olalım, dedi.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Bilgi ile iyilik etmeyi ve fenalıktan çekinmeyi
kendine değer edinmiş, yaşamının amacı haline getirmiş kişilerin mal, mülk,
mevki sahiplerinden üstün olduklarını öğrendik.
2. Dünya
nimetlerine bağlanmış kişilerin erdem ve şeref sahibi olamayacaklarını
öğrendik.
3. Hakikati bilen kişilerin kız çocuklarını evlendirirken
bilgili ve iyilik etmeyi bilen, fenalıklardan çekinen gençleri tercih etmeleri
gerektiğini öğrendik.
Bilen kişiler nesillerini
sağlam olarak devam etmeleri için kızlarını daima ruhen zengin gençleri damat
olarak seçerler.
Damat seçerken:
1.
Tahsilli, kanun
ve kurallara uyan, utanması olan, temiz, namuslu, doğru konuşanı tercih etmesi
gerekir.
2.
Kızının fakirlik
ve elinin darlığa düşeceğinden korkmadan ve çekinmeden vermesi gerekir.
3.
Aslı temiz,
soylu, dindar ve akıllı olan çocuğu tercih etmesi gerekir.
4.
Mal ve mülk,
zenginlik ve makam ve güzellik için evlendirilmemesi gerekir.
5.
Zenginlik için
evlenen o zenginlik içinde fakir yaşar.
6.
Güzellik için
evlenen sonra çirkin bulur.
Tercih böyledir.
*
RAVLİ