3 Ağustos 2012 Cuma

TİRMİZİ VE ORUÇ

Şeyh Salehaddin hazretleri (Tanrı onun mezarını nurlandırsın) Seyyid’in müritlerindendi.
O, müritliğinin ilk devresini şöyle anlatırdı:

 “Eğer Tanrı’ya hiçbir taat (Allah’ın emirlerini yerine getirme) ve ibadette (tapma, tapınma) bulunamadıysanız hiç olmazsa, orucu ihmal etmeyiniz,

 Karnınızı aç tutunuz ve açlık ıstırabına çok önem veriniz;
Çünkü oruç tutmaktan daha iyi bir taat (İbadet) yoktur.

 Mideyi boş bırakmak hikmet membalarının kilididir.
(Allah’tan kalbine nur akışını oruç başlatır)

 Peygamberlerin ve velilerin son derecede anlayışlı ve sezişli olan batınlarından (içinden) hikmet pınarları açlık ve oruç bereketi ile fışkırmıştı.
Fakat bunun yavaş-yavaş olması gerektir.

Süluk etmiş abid (Tanrı yolunda yolculuğa çıkmış) bir adamı menzil-i maksuda (Hedeflediği isteğine)ulaştıracak oruçtan daha iyi bir binek yoktur.

 Oruç ehlinin dualarına, karşılık verilir ve kabul edilir.
Orucun, aziz olan Tanrı’nın yanında büyük değer ve önemi vardır.

 Oruç hikmet hazinelerinin kilididir.” Derdi.

                                      ***

ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***

                                 HİKMET
Ey aziz Ehlullah demişlerdir ki:

Hikmet Allah’ın yüksek bir ihsanıdır ki, tasvir ve vasıflandırma olunsa onunla güneş, kapkaranlık olur.

Hikmet, Ledün (gizli, ilahi sırları bildiren ilim) ilmidir ki o Allah’ın ilhamıdır.

Hikmet, zekâ ve anlayışın olgunluk seviyesine varmasıdır.
Hikmet gerçeği görebilmektir.

 Hikmet gayb âlemini (görünmeyen âlemi) incelemektir.
Hikmet, bir nurdur ki, Allah’tan arifin kalbinde belirir ve onda fazla sevinç doğurur.

 Hikmet, isabetli, yerinde bir konuşmadır ki, hakkı, hakikati, doğruyu konuşmak ve hakkı duyunca susmaktır.

Hikmet, konuşmada, fiil ve hareketlerde, emir ve dileklerde isabettir.
Hikmet, Allah’ın gayb (görünmeyen) hazinesidir ki, belirir ve velilerin kalplerini nurla doldurur.

                                   *
Ulu veliler, hikmetlerin örtüsüdür.
Kalbin karanlığı şehvettir.

Nur hikmetin ışığıdır.
Hikmetle şehvet bir gönülde birleşemez.

Hikmetlerin başı Allah’tan korkmak ve ona bağlanmaktır.
Hikmetin ziyneti, süsü, şehveti (nefse ait aşırı istekler) terk etmektir.

 Gönülde hikmetler kuvvetlendikçe şehvet zayıflar ve nihayet söner, yok olur.

Gönül her türlü şehvetten ve makam sevgisinden uzaklaştıkça onda, hikmet nuru artar.

 Hikmetin alameti, dünya şehvetlerini terk etmek ve Allah’ın huzurunu istemektir.

Hikmetin bir alameti de yeme, içme ve uykuyu azaltmak, ancak lüzumunda ve yerinde konuşup bunun dışında susmaktır ve gönlü ile Cenab-ı Hakk’a dönmektir.

 Hikmetin diğer bir alameti de Hakk’a tevekkül (Allah’a güvenmek), Tafviz (işleri Allah’a havale etmek), teslim ( boyun eğip, itiraz etmemek)ve rızadır (Allah’ın kahrını da hoş, lütfünü da hoş karşılamak).

Halka güzel ahlakla, alçak gönülle, hilm (Yavaş, yumuşak, tatlı) ve şefkatle muamelede bulunmaktır.

 Hikmet kendinden büyük insanlara teslim olmak, küçüklere şefkat ve merhamet göstermektir.
O özellikleri taşıyan arif, kâmil insandır.

Onun sözlerinin ve hareketlerinin faydası sonsuzdur.
Hikmet, ölü kalpleri diriltir, daralmış göğüsleri açar.

Hikmet hekimin sermayesidir.
Hikmeti sözle yok eden şey ve hikmetten alınan lezzetin gönülden gitmesi, hekimin sorulmadan onu söylemesidir.

 Velilerin hikmetleri, ilmi bil-lah (Allah’ın ilham ettiği ilim) dir ki bu,
Germek ilimdir,

Hal ilmidir,
İrfan ilmidir, aşk ilmidir.

 Ledün ilmi ( ilahi sırları bildiren ilim) sudur, göğüsler ilmidir ve kalplerin ilmidir.
Bu ilim, dertlerin bilinmesi, ayıpların örtülmesi, günahların ödenmesidir.

 İlmi-bil-lah, hikmet adıyla bilinir ve Kuran’ı Kerim’de büyük hayırla vasıflandırılmıştır. 
Bunun isteklisi, açlık ve susuzluğa, uykusuzluğa katlanmalıdır.

Bedenle ruhun birbirinden ayrılmayışı gibi, ilimle hikmet birbirinden ayrılamaz.
İlim, öğretim yoluyla, hikmet, açlıkla elde edilir.

Hikmet dilden dile geçer.
Hikmet, gayb (görünmeyen) âleminden kalbe girer.

İlim, sözlerin kulak yoluyla zihne (Bilme, anlama, unutmama)varmasıdır.
Açık ilim (Zahir) dilin belirli işleyişinin mahsulüdür.

Dil ise mülk âleminin hazinesidir.
Batın ilmi, gönlün hallerindendir.

Gönül ise Melekût âleminin hazinesidir.
Açık ilim (zahir), dünya ilmi, kitaplarda yazılı ve halk içinde meşhurdur.

 Batın ilmi ise Hak içindir ve göğüslerde mevcuttur, kapalıdır.
Halka bildirilemez.

Onlardan saklı ve yasak edilmiştir.
Batın ilmi vardır, inkâr olunmaz, belli edilse (açıklansa) herkes anlayamaz.

Velilerin hikmetlerini inkâr eden akılsız ve cahildir.
Böylelerinin sonuçları, en az hikmet zevkinden mahrum olmaktır.

 İlim, öğretim yolu ile kazanıldığından sınırlıdır ve sonucu vardır.
Allah ilminin ne sınırı, ne de sonucu vardır.

 İlim (düşünmek, fikir etmek) tefekkür,
Hikmet düşünmek yolu (tezekkür) ile kazanılır.

 İlmi bil-lah, Allah’a varmanın en kısa yoludur.
Akli ilimlerde, müminle kâfir birleşir.

 Marifet nurunu (bilerek usta olmak) bulmak için mümin olmak şarttır.
İlim, marifetten (bilerek usta olmak) daha geneldir.

 Marifet (bilerek usta olmak) ise ilimden daha önemli ve özdür.
İlim nuru, kâinata bitişiktir, Marifet nuru ise Allah’a ulaşır.

Bunun için Kim nefsini bilirse, Allah’ını da bilir denilmiştir.
Marifet (bilerek usta olmak) ilimden daha çok beğenilir.

Çünkü ilim; isim ve sıfatlara,
Marifetse, Allah’ın zatına mensuptur.

 Cenab-ı Hak kullarından iki şey istemiştir:

1.   Din (ibadet)

2.   Marifet (Allah’ı bilme) ilmidir.

Bu ikisinin dışında kalan akli ilimler ki, hepsi de nefsi ilgilendiren, ona haz veren bilgiler ve gaflete daldıran fenlerdir.
Mümin hikmet, münafık şehvet ister.

Şehvete kapılan, hikmetten mahrumdur.
Hikmet kalplerin sevinci, nefislerin temizleyicisi, ruhların helaveti (zevk, tatlılık), sırların lezzetidir.

 Zinnun-ı Mısri hazretleri müritlerinden biri, kendisine şu soruyu sormuştur:
Hikmette olan tatlılık nedendir ki, velilerin ağızlarından çıkınca,  dinleyiciler ondan büyük zevk ve lezzet duyar?

Cevap şu:
Hikmet ilham ilmidir ki, hekimin kalbine akıtılır.

Allah tarafından kalplere indirildikleri, akıtıldığı içindir ki, hikmetler bu kadar tatlı ve lezzetlidir.
Ve hekim-i ilahi, hikmetlerin, dinin bilgileri, inanışın esasları olduğunu ve hepsinin de ilahi ilhamın vericisi olduğunu bildirir.

 Ebu Talip Mekki hazretleri demiştir ki:
Âlim-i bil-lah olan kâmilin üç türlü ameli vardır.

1.   Zahiri ilimdir ki halka açıkça anlatılır.

2.   Batın ilmidir ki,   ancak ustasına, bilenine bildirilir.

3.   Ne zahirdir ne batındır. Gizli sırdır ki, Allah ile kâmil arasında gizli ve örtülüdür.
Bu ilim, ancak ona sahip olan kul ile Allah arasında olur.

 (Marifetname, İbrahim Hakkı Hz. Cilt 1 alıntı)

                              *
RAVLİ

Popüler Yayınlar