Şems Hazretlerinin bir
sohbette söyledikleri:
Bize gerekli olan, kâh
kılınan, kâh bir özür veya dalgınlık yüzünden erişilemeyen o zahir (Gözle görünen)
namazını bir tarafa bırakmaktır.
Çok ayık ve aklı başında olan
insan da bunu yapar.
Bazen namaz kıldığını da
söylemez, zaman olur ki, devamlı namaz halinde olduğunu da söyler.
Erkekse, kadını boşayacağına
yemin eder, kadınsa, elli defa Kuran’a el basarak yemin eder, doğru sözlü olur.
Çünkü namazın zâhiri (Gözle görünen)
ve bâtini (Görünmeyen fakat anlaşılan) olanı vardır.
Bâtıninin zâhiri olduğu gibi.
(Görünenin gerçeklerin içinde
görünmeyen gerçekler vardır.)
Bâtın (Bakarak
görülemeyen) namazı, kalp huzurudur.
Bu halde doğru yemin etmiştir
o insan.
Hele mal dağıtmak, sadaka
vermek hususunda hiç kimseye söylemeden, hatırından bile geçirmeden, ben
hayırlı bir iş yaptım diye düşünmeden iyilik yapan kimse, doğru yoldadır.
O kimse, eğer onlardan ise,
başkalarına sadaka verirken öyle zannedersin ki kendisine sadaka veriliyor.
Bunda sadaka verenin bile
farkında olmadığı bir kabir (Ululuk) gizlidir.
Ama elbette makbuldür bu.
Ey Zehra!
Allah rızası için mevcut olan
bir şeyi doğru söyleyeyim.
Bana sordu:
“ Ben kimim?”
“ Sen konuşan adamsın” dedim.
Onun için bir yer düzelttik,
niçin gitmez?
Bu o çocuk için mi ölüyor?
Dedim ki:
Peygamberler de ikiyüzlülük
yaparlar.
Ben onların özürlerini
biliyorum.
Ancak Allah, bunu bana daha
açık göstermek istedi.
Şimdi mutsuz ise yapsın, eğer
mutlu olsaydı asla beni kadıya götürmezdi.
Şimdi mademki bahtsızdır, her
ne yaparsa daha iyi olur.
Dost yüzlü, hatta sarı
benizli görünür.
Bugün, o burada başka türlü
yaşayamaz.
İçiniz ondan incindi ise kız
kardeşine gider, ona izin verirsiniz.
Bu gönül asla yalan
söylemedi.
Ben tekrar gönlümü gerçeklemem,
bu hal beni yaralamaz.
Gönül hoştur, biraz güzellik
gönül için güvendir.
Erkek kişiye asla, ruh sahibi yahut akıllı demezler,
Ancak gönül sahibi derler.
Bana bir tiksinti gelip de
zarar vermesin diye gelmeme razı olmuyordu.
Ama gönlümün isteğine
uymadım.
Benim yârim benim gibi
olmadı, hiç gam çeker miyim?
Hele çok uyanık ve akıllı
olsaydı benim için bir şahlık ve devlet sayılırdı.
Hatta yüz bin yara ve mızrak
darbesi alsaydım bile, yine gam yemezdim, acı duymazdım.
Şimdi, niçin önce güler yüzle
gelmedin?
İlk geldiğimiz gün, niçin
ayrı düştük?
Burada biz konuşurken her
biri bizimle dopdolu idi
Her biri saf altından söz
açar, en güzel cevherler saçarlardı.
Bununla beraber hepsi de
güzel huylu idiler.
Bu gün söylediğim sözlerin
anlamı, şu nükteyi hatırlatır:
Hazreti Ali, her ne kadar
böyle bir nükteden söz açmadı ama Hazreti Peygamber Aleyhisselâm:” Ben ilim şehriyim, Ali’de onun kapısıdır” buyurdu.
Onu övdü.
Başıyla işaret buyurarak dedi
ki:
“ Bu
dışarı çıkan bir sestir diyorlar.
Eğer bugün onu
gördümse şimdi, Şems kalmıştır.
Onu da göreyim “ dedi.
Dedim ki:
“ Mevlana’yı Tanrı erleri
bile göremezler, sen nasıl görebilirsin?
Şimdi ben ona sövdüm sen de
söv bakayım”
“ O melun köpek’
Köpekler onu yalasın!” diye o
da küfürü bastırdı.
Onun şeyhi bir gün başı ile
işaretiyle, ne söylediğini anlayamadım, dedim, cevap verdi:
“ Kâfirler kilisede
başlarıyla şöyle-şöyle yaparlar.
Elleri ile başları ile işaret
ederek konuşurlar.
Ama ben bu tanıklığı yapmaya
yetkili değilim.
(Tanık: Gerçeğin kanıtlanması,
yargının oluşması için olayın gidişini gören)
Çünkü derler ki:
Şâhid (Seven, sevgili olan) o
kimsedir ki, yol ortasında durmaz.
Yine başka biri yol ortasında
ona der ki:
“ Bırak onu, sen onunla
konuşamazsın”
Görüyorsun ki, önce o baş
işareti sana neler söyledi.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler
öğrendik:
1. Belirlenmiş kurallara kılınması gereken namaz açıkça
gösteriş olduğunu öğrendik.
2. Taklit ederek veya başkalarına karşı güven oluşturmak
maksadıyla doğru kişilerin namaz kılmayı anlamsız bulduğunu öğrendik.
3. Kendinden bile gizlediğin başkasına iyilik yapmanın da
namaz gibi güzel olduğunu öğrendik.
4. (RAVLİ NAMAZ) yaz Google den bu konudaki yazıları okumalısın.
5. Namaz kıldıktan sonra kalbimizde bir huzur
oluşmuyorsa, bir sevinç duymuyorsak eksik veya yanlışımızın olduğunu düşünerek
düzeltmemiz gerektiğini öğrendik.
6. Erkek için en güzel değerin gönül
sahibi denmesi olduğunu öğrendik.
7. (RAVLİ GÖNÜL KALP) yazarak Google okumamız gerektiğini
öğrendik.
8. Doğru yargıya, doğru bilgi ve tanıklıkla
olabileceğini, böyle bir durumumuz yoksa bu konuda ortaya laf atmamamız
gerektiğini öğrendik.
9. Eğer seviyorsak, sevgili kabul etmişsek sevgilinin
yanında olmamız, ortada davranışlardan kaçınmamız gerektiğini öğrendik.
İşte
böyle yaren,
Konuşacağımız
bir konuda sağlam bilgi, sağlam gözetim yoksa yani delilleriyle gösterme olanak
yok ise susmamız gerekir.
Seviyorsak,
beğeniyorsak yabancı biri gibi davranmamız ayıplanır ve bize korkak, yalancı
gözüyle bakılır.
Her
işimizde de orta yolu izlememiz Müslüman’ın izlemesi gereken yoldur.
Ancak
sevdiğimiz kişi olursa saklanmamamız, ayıplarını, kusur ve suçunu örtmemiz
gerekmektedir.
Sevgi
ispat gerektirir.
Aşk
o uğurda can vermek gerektirir.
Ortaya
attığımız sözün arkasında duramıyorsak, kanıtlamıyorsak bize düşen fedakârlığı
yapmıyorsak palavracı oluruz.
Yani
asılsız, uydurma, gerçeğe aykırı sözü gerçekmiş gibi söyleyen biri olarak
tanımlanırız.
*
RAVLİ