Şems Hazretlerinin bir
sohbette söyledikleri:
“ Bismillah” dedim.
“ Şunu dikiver, sana sevap
olur.
Senin için kaç kere “Kulhuvallah” okurum.
On kere okurum yeter.
(Samimiyetle, dine içtenlikle
bağlanmak, din esaslarını Allah rızası için uygulamak için dua ile yardım
ederim demektir.)
Şimdi onun talihsizliğinden
bana merhamet geliyor.
Diyor ki:
Bizim haddimiz değildir ki
senin hizmetinde zahmete katlanalım.
Emir gelirse uymak aynı
edeptir.
Emirsiz gelmek, gitmek
demektir.
Emir almadan gelmek de,
gitmek olur.
Nasıl ki emirsiz gitmek de,
gelmek sayılır.
Ancak içinde bir bulanıklık
ve bozukluk var ki emri göremiyor o.
Ayaz’da o bozuk düşünce
yoktu.
Emri görünce, emrin
tatlılığını da anlardı.
Onlar ise o kadar aydın
gönüllü değildirler.
Emri göremediler.
Bir zaman Mevlana söz
dinlemek isterse, bilirim ki, onun ve benim gönlümde konuşmak arzusu
uyanmıştır.
Ama bir aralık Mevlana da bir
incelik (Alınganlık) görürsem anlarım ve hikâye söylemeye başlarım.
Başka söz konuşmam.
Meğer kalenderlik (Her şeyi
hoş görüyorsun) yapıyorsun, yani konuklar gitmiyorlar ben gidiyorum derim,
kendi kendime.
Senden cüppe istemedim.
Buna verilecek cevap erken ve
çok çabuk olmak gerekirdi.
Nasıl ki biri:
“ Sana vasiyet etmek
istiyorum, başıma şeftali dikilsin, ama çarçabuk söyleme” demiş.
Bundan dolayı:
“ Dostun
vefası mal bağışlamakla belli olur” derler.
Gerektir ki, o sırrı, ölümden
sonra da söylesin.
Diyelim ki, birinin bir
rahatsızlığı vardır.
İlacı da bu şaraptır.
Bu ona hiç yasak değildir.
Ancak sizin için haramdır.
Ama bu adam ölecektir yahut
peşinde sürüklenen bir derdi vardır, kadınlarla çok-çok sohbet etmesi gerektir.
Ama bu söylememiştir.
Eğer dostları onun ölümünden
sonra kendisine rahmet okuyacak olurlarsa bu onun için lanet olur, rahmet
olmaz.
Bu da onun dostlarına ait
olur.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1.
Doğru yolu
kendimiz bulamıyorsak, bizde bir bulanıklık varsa; samimiyetle, dine içtenlikle
bağlanmak için, din esaslarını Allah rızası için uygulamak için de bir ulunun
duası bereketi ile yardım almamız gerektiğini öğrendik.
2.
Sözde, bakışta,
işarette, ima edilende, rica edilende bize bir şey emredildiğini
görmemiz ve gereğini yapmamız gerektiğini öğrendik.
3.
Emri göremiyorsak
anlama, anlayış, hissetme, dinleme ve duymada bulanıklık veya bozukluk
olduğundan olduğunu öğrendik.
4.
Söz dinlemek
arzusunda olunca karşısındakinin konuşma arzusunu uyandırdığını öğrendik.
5.
Yasak olmasına
rağmen dostunun ihtiyacını karşılamayana lanet edileceğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Bir düşünce için her şeyden
önce kavramları doğru bilmemiz ve ne ifade ettiğini anlamamız gerekir.
Çünkü başkalarına anlatmak ve
başkalarınca anlaşılmak ancak kavramlarla olanaklıdır.
En yalınç bir bilginin
oluşması için bile kavramlar gereklidir.
Anlaşılan şey dile getirilir.
Anlatımlarda önemsiz
ayrıntılar bir yana bırakılarak önemli özelliklere dikkat ederiz.
Önemli özellikleri de genelleme
yaparak eski bilgilerimizle etkileştirerek kavrama varırız.
Yaren,
Şunu iyi anlamalısın!
Kavram üzerinden öğreti
olduğundan kavramlar tek-tek ele alınıp kimyası oluşturularak öğreti sağlanır.
Birbirisi ile bağlantı
önceleri göremezsin ama yolda ilerleyişinde devam edersen bu bağları kurarsın
ve yeni anlam ve doğrulara ulaşırsın.
Hazreti Mevlana havuz misali
ile anlatır.
Öğrendiklerini ezberlemeye
uğraşmadan bir havuza damla-damla atarsın sonra da o havuzdan bir damla ağzına
aldığın zaman o havuzdaki tüm tatları duyarsın şeklindedir.
Mevlevilik kavram üzerinden
öğreti olduğundan uzun bir süre bu yola anlamasan da devam etmelisin.
Sonra bu öğrendiklerin birden
faş olur.
Yani aydınlık olarak kendini
gösterir.
ZİHİN
Anlama, bilme, hatırda tutma yani
düşüncedir.
Düşünmek vücuttan farklı bir
bölümdür.
Hayvanlar ve kompüterler
düşünemez.
Dil ile sıkıca bağımlı olarak
gelişen ve değişen düşünce ürünüdür.
İnsanların toplumsal üretici
etkinliklerini sürecinde gelişen bir üründür.
Duygularla algılanır, sonra
da insanda kavramlar, yargılar ve kuramlar biçiminde kimyası oluşur.
Düşünceyi geliştirmek için
toplumu geliştirmek gerekir.
Doğru düşünmek için kavramlar
çözülmelidir, açıklanmalıdır ve ne anlama geldiğini muhataplarının bilmesi
gerekir.
Birinci anlamda ansal imge
gelir (ilk gördüğündeki anladığın).
İkinci anlamda kavram gelir
ya da düşünce deyimleri kullanırız ve ayırt ederiz.
Dil düşünmeyi belirler.
Düşünce kalıpları:
Karar verme,
Sonuç çıkarma,
Nedensellik bağı kurma,
Problemi çözme sağlar.
Doğru düşünceye ulaşmak için
doğadaki nesneleri ifade ettikleri şekilde bilmekle olur.
Doğru kaynak olarak sistemli
bilgi veren tercih edilmelidir.
Kişinin ve kitabın doğru
olduğu onaylanmış olmalıdır.
Sistemli olmayan kaynaklar
sahip olduğun düşünceyi destekleyerek pekiştirir ki yeni bir şey öğrenemezsin.
Eylem gerçekleştirmeden önce
düşünmelisin.
Bu düşünceye anılarını,
bilgilerini, alışkanlıklarını, eskiden depoladığın bu verileri çağrışım yaparak
hatırlamalısın ve sonra karar verip uygulamalısın.
Bedenin düşüncelerinin
emrindedir.
Bedenin deridir kabuktur,
düşünce iş ve özdür.
Bedenin binek, düşüncen ise
süvaridir.
Süvari bineğini nereye
sürerse çaresiz binek o yana gider.
İletişimin olmadığı yerde
düşünce yoktur, düşünceyi geliştirmek yoktur.
Dil kullanımı ile düşünceyi
ve bilinç biçimini ifade ederken, aynı zamanda düşünmeyi ve bilinci etkiler ve
biçimlendirir.
Gerçeği algılamamız
düşüncemiz tarafından belirlenir.
Düşüncelerimiz de dil
tarafından etkilenir.
*
RAVLİ