11 Ağustos 2012 Cumartesi

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE KAÇ SENE SONRA TANRIYI GÖRÜRÜZ KAÇ SENE SONRA KONUŞURUZ?

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:
 Gideyim Mevlana’yı göreyim.
O, dünyaya ne bir şey istemek için ne de bu işareti tamamlamak için geldi.

 Âlemde, nişanı olmayan bir sevgilinin (Tanrı) halinden haber veren işaretten onda bir nişan yoktu.

 Görünen her nişan, arayanın nişanıdır (İşaret ettiği, izlediği, belirttiği), yoksa aranılanın nişanı değildir.

 Bu sözler hep arayanın sözleridir.
Onlara bir şey görünmez.

 Hakkı arayan gerçek yolcu odur ki, aradığı sevgiliden alnında bir ışık parlar.
O ışık sayesinde her kimin yüzüne bakarsa onun said (Mutlu) veya şaki yani mutsuz ve fena yaradılışlı olduğunu görür.

 Hakk yolcusu bir temaşa (Seyir) âlemine gelmiştir.
Bu arada aranılan sevgili ile bir ilgi kuranlar vardır.

 Bunlar Hakk yolcularını görürler, rahatları kaçar, ıstırap çekerler.
(Kıskanma ve özenti duyarak bir şeyler yapma telaşına düşmek)

 Biri der ki:
“ İşte bu yetim inci (Büyük tek inci) benim.
Âlem içinde aranılan sevgiliyi seyretmeye geldim.
Artık huzura kavuştuk şimdi yerimizde oturalım”

 Öteki der ki:
“ Burası oturulacak yer midir?
Gidelim” (Ölelim)

Başka biri de:
“ Hele birkaç gün temaşa edelim” der.

 Şimdi her gün benim ışığımla temaşa ediyoruz âlemi.
Yine her gün benim nurumla cihanı seyredelim.
Mademki hem dost hem de Hakk yolcusu olduk.

 Hakk’ı arayan, coşkunlukla İsa gibi erken konuşmaya başlar ama aranılan sevgili onu ya kırk gün sonra söz söylemeye yetkili kılar, ya on altı yıl geçtikten sonra aradığı dostun yüzünü görebilir.

On beş yıl sonra da onu konuşturur, hararetli-hararetli söyletir.

 Bütün bunlarla beraber diyorum ki, onun pabucunun tozuna şüphe karışmıştır.
Yakîn ve yakînde şüphe, Tanrı yolunun başıdır.
Bunlardan yüz bin tanesinin bile o noktaya erişememiş olması daha iyidir.

 Hele şeyhliğe ve kılavuzluğa yakışmaz ki, o saçı ile sakalı ile kapıda kalsın.
(Tanrı’nın kabul etmediği)
Bu gibiler (Taklitçiler) kendilerini asla şüpheden kurtaramazlar.

 Ama pek azı taklitçilikten (Benzeri gibi olmaktan) uzak kalır.
Zaten taklitçi, ne onun bunun şiirinden, ne Tanrı kelamından bir şey anlar.

 Allah korusun o bir şapkın (Doğru yoldan sapmış) olur.
Yani o ancak yakîn ve hakikat yolu ile Hakk’ı kabul eder, taklit yolu ile değil.

 Kuran’ın içyüzünü, batın (İçte korunan, saklanan)0,manasını ki ona, bâtınin bâtını perde çekmiştir (Sırlarının öğrenmesine izin vermez), taklit yolu ile değil ancak kişi tahkik yolu ile anlar.

(Tahkik: Doğru olup olmadığını araştırma, meydana çıkarma, doğruyu tereddütsüz gerçekleştirmek)

 Başka birinin şiiri mi daha dokunaklı olur yoksa senin sözün, senin araştırma ışığın mı?

Sendeki kudret büyük bir çuvaldaki yün gibidir.
Ama cevherle iddiaya girişir de:
“ Ben mi daha değerliyim yoksa pamuk çuvalı mı” derse:

 Cevher ona der ki:
“ Bunu bir kere divanelerden soralım, akıllılardan değil”

Bunu işiten divaneler de şu cevabı verirler:
Bir cevher vardır ki çuvallar dolusu berberi altını bile onun kadar değerli değildir”
Cevherin kıymeti kendindendir.
(Yapısı böyledir)

 Akıllıya gelince o şöyle der:
“ Siz onun sözüne bakmayın, o divanedir, yetim inciye asla değer biçilmez.

 Hüsameddin’in sözleri bütün âlemde senet sayılır.
Bundan sonra da ben konuşacağım, ona ayak bağı olacağım.

 Mevlana o gün pek duygulanmıştı, diyordu ki:
“ Sen bir gün bana Hüsameddin’i seviyorum dememiş miydin?”
Ama bu (Birlikte yaşadığımız) halk dururken kervansaraya gitmeye hakkım yoktur.

 Yabancılarla sohbet mi daha iyi yoksa bunlarla anlaşmak mı?
O Yahudi’nin bir tek putu vardır, bunun yüz bin.

 Bir putla uğraşmak daha iyi değil mi?
O bana yumruk atar ama ben ona atamam.

 Çünkü bu noktada bir rahmet vardır.
Böylece benimle birlikte yoldaşlık edersin.

 Bütün âlemde bütün sözler taliplerin, arayanlarındır.
Ya aranılanın nişanı nedir?
Dinliyorum, dinliyorsun.

 Aranılan gerçeğin Tanrı ile karşılaştırılması yolu ile o âleme varabilmenin zamanını bilmek gerektir.

 (Aradığını zihninde şekillendirirsin ama bunu Tanrı’nın yarattıkları ile karşılaştırma olarak yapabilirsin, bu çalışma Tanrı’yı aradığını gösterir ve Tanrı âleminin kapısına kadar götürür, sonra da Tanrı isterse o âleme seni alır)

Nihayet nereye gidiyorsun?
Benim nazenin (Nazlı yetiştirilmiş) dostum!

Bu tartışmadan sonra artık ne söyleyeyim.
Allah seninle beraber olsun derim.

   Ama bu ayrılış dileği değil, ancak Tanrı lütfünün, inayetinin, Mevla dostluğunun ve sırları bilen Hakkın seni koruması için bir duadır.

 Dur ev devem!
Sevinç son kertesine geldi, iş bitti, yol kesildi.
Yeryüzü güzel bir cennete döndü.
Bayram geri geldi, işler düzeldi”

                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretleriyle tanışmadan evvel Tanrı’yı görmediğini, Tanrı âlemini bilmediğini, Tanrı’yı aşkla aradığını, aşk sözleri ettiğini öğrendik.

2.   Hakkı arayanın kişi önce kendisine kılavuzluk edecek kişiyi alnında parlaklıktan görmesi ve yoldaş olması gerektiğini öğrendik.

3.   Tanrı yolcusu olursak, Şems Hazretleri ile dost olursak Şems Hazretlerinin ışığı (Nuru) ile aydınlattığı dünyayı görüp tanıyabilme imkânına kavuşabileceğimizi öğrendik.

4.   Hakk yoluna çıkanın aradığı insanı bulması için on altı yıl geçmesi gerektiğini, sonra on beş yıl sonra da hararet alıp konuşmaya başlayacağını öğrendik.

5.   Otuz bir sene sevgiliye ulaşmak için arzu ile çalışmak ve aramak gerektiğini öğrendik.

6.   Konuşmak için en az otuz bir sene gerektiğini, bu zamana kadar arayışımızı devam ettirmemiz gerektiğini öğrendik.

7.   Şüpheli bir yaklaşım içinde hakikati aramamız gerektiğini öğrendik.

8.    Yıllarca Tanrı yolunda uğraşıp saçı sakalı ağartmışların taklitçilikten kendini kurtaramadıklarından dolayı Tanrı’nın onları kabul edip içeri almadığını öğrendik. 

9.   Araştırma, keşfetme, arama, bulma ışığını kendimizde aktif olarak bulundurmamız gerektiğini öğrendik.

10.                  Kendimize güvenmekten önce cevher olan kişiyi bulmamız gerektiğini öğrendik.

11.                  Müslüman’ım diyen ve Müslümanlığı anlatan kişinin Tanrı’yı istemekten başka bir şeye değer vermemesi (Sayısız isteklere) gerektiğini öğrendik.

12.                  Şems Hazretlerinin Hüsameddin Çelebiye kızıp gönlünü kırmadan Mevlevi tekkesinden ayrılıp hana yerleştiğini öğrendik.

13.                  Bazen kırgınlık olmadan ayrılığın da bir arada olmaktan daha faydalı olacağını öğrendik.

14.                  Söz ile düzelmeyenin yanında kalmanın sıkıntı verdiğini, böyle kimselere söz söylemek yerine Tanrı’dan düzelmesi, perdesinin kalkması için dua etmemiz gerektiğini öğrendik.

 İşte böyle yaren,

Mevlana Hazretlerinin Tanrı kokusunu aldığını, aşkla onu aradığını ama Tanrı’yı görmek nasip olmadığını anladım.

Sayısız ilim sahibi olmasına rağmen, isimleri bilmesine rağmen görme mutluluğuna ermediğini anladım.

 Şems Hazretleri ile tanıştıktan ve dost olduktan sonra Tanrı’yı görme muradına ulaştığını anladım.

Sırlara sahip olan Şems Hazretleri Mevlana Hazretlerinin bu muradına ulaştırdığını anladım.

 İki nurlu insanın birbirine dost olması sırları vermesi ile oluşan güzellikleri bizlere sunmasından yolumuz aydınlandı.

 İnsan doğru yolda çalışıp çabalayarak kapıya kadar gider ve bekler ama özel bir yere girmesi için kapıyı açıp buyur demelerine kadar bir hazırlık zamanın olduğunu anladım.

 İnşallah Allah bize de böyle büyüklerimizin rahmetlerine ve bereketlerine ulaştırır, nasip ve kolay eyler.
Âmin.
Âmin.
Âmin.
Ey âlemlerin Rabbi!

                                          *
RAVLİ

Popüler Yayınlar