10 Ağustos 2012 Cuma

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE TANRIYI GÖRMEK

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:
 Bana bundan sonra medrese çevresindeki yollardan geçmek yaraşmaz.
Şimdi tabiatını bilmediğimiz bir insanın gönlünü nasıl bilebilirsiniz.

 (Tabiat: Yaradılışı, huyu, adetleri, kişiliği)
(Görülmeyen âlemle tanışanın, okulda yapılan görünen, delile ve ispata dayanan eğitime geri dönmesinin uygun olmayacağı)

 Zaten aranılan gönüldür.
Kaldı ki, sana bu aranılan şeyden söz açmak da belki hoş gelmez.

 Şimdi beni en çok korkutan nokta, dışarıda gördüğüm birçok şeyleri sana
söylememektir.
 (Kişiye izlediği yolun yanlış, hatalı olduğunu söyledin zaman kaçar, sakınır, teslim olmaz.
Böylece arada soğukluk olur ve iletişim kopar, yararlanma ortadan kalkar)

 Şimdi sen söyle:
Önce bana saygısı vardı, onu sizin sohbetinizi anlatırken dinlemiştim.
Halvette sizi hep hayırla anıyordu.
Bu yüzden duacınızın size karşı beslediği sevgi yüz kat daha artmıştı.

 Rüyamda gördüm ki Mevlana ile birlikte Kuran’daki şu ayeti okuyordu:
Her şey yok olacaktır.
Ancak onun veçhi (Tanrı yüzü) kalacaktır

Yani bu varlıktan geri kalacak bir şey varsa, ancak dostların (Tanrı ve Tanrı’ya katılmış dostlarının) yüzüdür.

 BEYİT:
Nice sevgili, mest, başı dönmüş
Gözleri yaşlı olduğu halde kapıya geldi.

 “ Lenterani! (Beni göremeyeceksin!) hitabı gözünün önünde ama göremiyorsun.
Onu böyle görmek istiyorsan bu “ Lenterani”, o kadar latiftir ki gözle görülmez.

 Yine ayette:
Onu gözler göremez, ama o gözleri görür “ buyrulmuştur.
Buradaki mana evvelkini kat-kat geçer:
“ Onu göremezsin, ancak dağa bak! Buyrulmuş olmasındaki hikmete gelince, o dağ senin benliğindir.

 Ahir zaman Peygamberi Hazreti Muhammed Aleyhisselam’dan:
“ Nefsini bilen Rabbini de bildi” nüktesini (İnce manayı) iyi dinle!

 Bundan dolayı onun Rabbini görmek dileği, Musa’da başka oldu.
Bu “ Yarabbi!” böyle bir istekte bulunmaya tövbe ettim,” Ben Müminlerin ilkiyim” sözünün delilidir.

 Akarsu pislikleri beraber sürükler, onları geri çevirmez.
Şu halde kendisini özleyen, susamış bir kimseyi nasıl geri çevirir.

 Şu vardır ki, içindeki pisliklere dayanamaz, kirlenir diye içindekileri kendiliğinden dışarı atar, ama başka bir su vardır ki, âlemdeki pislikleri içine atsanız asla değişmez ve kirlenmez.

 Bu halk İblisteki hakikaten aciz kalmışlardır.
Eğer, iblis:
İnsanoğlunun damarlarında dolaşan kan gibi onun bedenini dolaşır” sözündeki surette ise bu ifade uygun düşmez.

 Bu takdirde, bu deyim manevidir (Madde dışı).
Bunun başka bir anlamı daha olmalıdır ki, evvelkinin dışında olsun.

 Diyelim ki, sana ansızın bir öfke gelir, sonra da bir rahatlık duyarsın.
Evvelki manevidir, ama ikincisi daha manevidir.
(Tanrı senin gönlüne hangi ismi yönünden bakarsa anlayamadığın, tanımlayamadığın, açıklayamadığın duyguya kapılmak)

 Bir zamanlar melekler iblisten ders alırlardı.
İyi bil ki, dersin rahmetini yine o götürdü.

O felsefe yaptı, gerçi o felsefeden daha tatlıdır.
(BEN ifadesinin kişiye verdiği tat)

 Tanrı’nın yüce zatı hakkı için demişlerdir ki, onun sözü şeyhe yaraşır sözdür.
Ama tekrar söylemek gerekmez.
Her ne kadar onu yorumlamak uygun görülse de yine tekrarlamak yaraşmaz.

İşte şu:
Enel Hakk” (Ben Hakkım) sözü de yorumsuz değildir.
O zaman iş şüpheli olur.
Çünkü mademki BEN diyorsun, Hakk kim oluyor?
(Manasına gelir)
Hakk diyorsan, ben sözü çıplak, alçak ve öldürücü bir kuru laftan başka nedir?

 Zamane müftüleri Hallaç’ın ölümün istediler.
Tahkik ehli müftülerle şeriat müftüleri de onlara yardım ettiler ki sevabını paylaşsınlar.

 Bununla beraber, o (Hallaç) hep şüphe, hem de yakın mertebesinde kaldı.
Acaba ben var mıyım?
Diye yakın mertebesine erişemedi.
(Bir adım daha ilerisi Tanrı’da kendini yok etmek, Tanrı ile var olmaktır)

 Hakikat yolcularının yolu yakin mertebesinden geçer.
Onlar ancak bu menzilden sonra son duraklarına erişirler.
Asıl aranılan da o mertebedir.

 Âlemin görünüşü karşısında der ki:
“ Nihayet ben sende bir âlem görüyorum!”
O da:
“ Şu toprak âleminde ne yapacaksın?” deyince de,
“ Senin lütfün benimle beraber değil mi? Diye sorar.

O,
“İster olsun, ister olmasın” der Ama
“ Sana daha çok yardım etmek için bir gayret geliyor” der
Ve:
“ O halde, benim için ne gam!” cevabını alır.


                  ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

               ***
Neler öğrendik:

1.   Yaradılışını, huyunu,  adetlerini kişiliğini bildikten sonra o kişinin gönlünde ne olduğunu bilebileceğimizi öğrendik.

2.   Her şeyin yok olacağını yalnız Tanrı yüzünün kalacağını öğrendik.

3.   Tanrı’nın ölümsüzlük yüzünü nefsi dağ gibi büyük olanların göremeyeceğini öğrendik

4.   Tanrı’yı göremediğimizi ama onun bizi gördüğünü öğrendik.

5.   Tanrı’yı görmek ve bilmek isteyenin önce dağ gibi olan nefsini yok etmesinin gerektiğini öğrendik.

6.   Tanrı’yı özlemek ve istemek gerektiğini öğrendik.

7.   Tanrı’yı görme isteğinde bulunmanın yanlış olduğunu, nefsimizi görme ve kontrol etme isteğinde olmamız gerektiğini örendik.

8.   Bazı insanların başına gelirse gelsin doru çizgisini, yolunu değiştirmediğini öğrendik

9.   Sebepsiz öfke geldiğini sonra da ferahlık geldiği zaman maddesel sebeplere bağlamamız gerektiğini öğrendik,

10.                  Tanrı âleminin pis, suçlu, günahkâr olanları da kabul ettiğini örendik.

 İşte böyle yaren,

Biraz ibadet eden kendini Tanrı’nın has kullarından sanıp Tanrı ile ilişki kurmaya ve Tanrı’nın gücünü kendi dileği çerçevesinde kullanmak istemektedir.

Bu düşünce yanlıştır, bu düşünce terbiyesizliktir, bu yol yanlış yoldur.
Sadece merakından görmek isteyenlerde ise buna izin verilmediğini biliyoruz.

Sevgisinden dolayı Tanrı’yı görmek isteyenlerin durumu ise ikisinin arasında olan bir halvettir ki biz bilemeyiz.

 Tanrı’yı bilmek isteyenlere peygamberimiz bir yol açmış, bu istekte olanların nefsini bilmeleri ve tanımalarını gerektiğinin önemli olduğunu buyurmuştur.

 Eğer kişi bu yolu izlemezse kendi hayalleriyle vücuda getirdiği bir şekil oluşturur ve onu görür, onunla konuşur.

 Duygular en işler duruma geldiği zaman hisler gelişir ve şekil almaya başlar.

Bazen bildiğimiz şekle bazen de bildiğimiz şekillerin parçalarının birleşiminden yeni bir şekil oluşturulur ve buna isim konur.

Adına da Tanrı derler ve ona inanıp tapınırlar ki bu putperestlik olur. 
Tanrı yolunda ilerleyenler de bu yanlışa düşebilirler.

İlahi âlemin kapısı açılana kadar buna çok dikkat etmemiz gerekir.
İblisin ve kendi vesvesemizin tesiri altında olduğumuzun bilincinde olarak bu konuda ısrarcı olmamamız gerekiyor.

 Biz uygun duruma kendimizi getirmeye çalışmalıyız.
Belirli bir olgunluğa ulaşınca Tanrı yüzünü isterse gösterir.

 Vakti saati gelinceye kadar bu yoldan ayrılmadan, bağlarımızı koparmadan bekleyiş içinde olmamız gerekir.

 Nefsimizi tanımakla ve onu kontrol etmekle uğraşmalıyız ki nefsin büyüklüğünü anlatmak için dağ diye tarif edilmiştir.

 TANRI YÜZÜ:

Tanrı yüzü deyince çoğu kez canlıların görünen başının ön cephesi olarak düşünür ve Tanrı’nın da böyle bir yüzü olduğunu sanarak görmek için hevesleniriz.

Sadece bu yüze çıplak gözle bakmakla görmüş olamayız.

Bu görünenin hakikatini bilmeden, tanımadan yaptığımıza bakmak denir ve görmek anlamına gelmez.

 Öncelikle Tanrı’yı görecek gözümüzü görmek için hazırlamamız gerekmektedir.

Kendimizi hazırlamazsak hayal ettiğimizi görür, gerçeğine ulaşamayız ve bu bakışımız sanı olarak kalır ve kendimizi aldatırız.

 Tanrı isterse kendini gösterir.

Çalışıp çabalamalıyız, arzu ile istemeliyiz ancak bu çalışmanın karşılığında larak değil de kendisi isterse görebiliriz.

 Ölmeden önce ölünüz” hadisi şerifi ile yani nefsimizden kurtulmakla kendimizi hazır hale getirebiliriz.

 Kendimizi hazır eder, bu isteğimizden vazgeçmeden beklenti içinde olursa, (yani bir sevgiliyi görmek isteğinde olmak gibi) ümidimiz kuvvetli olur.

 Yüzde ne görürüz?
Alma ve verme isteğini.
Karşılıklı bakılan ve beklenti olma durumunu.

 Utanma, sevinç, üzüntü durumunu.
Olumlu ve olumsuz sonuçları.

 Güzelliğin, parlaklığın ortaya çıktığı yeri.
Değer verilen yeri.

 Mutluluk, iyilik ve güzelliğin şekil almışlığını.
Başarının başarısızlığın görüldüğü yerdir.

Becerikliliğin görüldüğü yeri.
Işığın, parlaklığın görüldüğü yeri.

Utanmanın görüldüğü yeri.
Öfkenin sinirliliğin, kızgınlığın görüldüğü yeri.

Soğukluğun, sıcaklığın belli olduğu yeri.
Çekiciliğin, iticiliğin belli olduğu yeri.

Yakınlığa davetin görüldüğü yeri.
Sevilmemenin, beğenilmememin görüldüğü yeri.

 Beğenilmediğinin ve istenmediğin yeri
Yetersiz ve uygun olmadığın yeri.

 Her şey yüzde belli olur ve yüzde kendini gösterir..
Yüze verilen biçimle duygu düşünce, his, beğeni, öfke, kızgınlık, sevinç, mutluluk ve her şey orada kendini sessiz ve harfsiz olarak anlaşılır şekilde kendini gösterir.

Yaren,
Tanrı yüzünü görmek için kendini bilmek, yani nefsini bilmek ve kontrol etmek suretiyle kendini hazırlamalısın ve bir yüzü diğer bir yüzden ayıracak farklılıkları görebilecek yetenekte, bilgide ve uğraşıda olmak zorundasın.

Sonra da sabırla tatlı bir bekleyiş içinde olmalısın.
(RAVLİ TANRI) yaz Gooogle oku.

                                    *
RAVLİ

Popüler Yayınlar