Şu insanoğluna kendi gözü
kadar hiçbir şey ziyan vermez.
Yani kendine çok nazar
değdirir.Bakarsanız hiç kimse bunun farkında değildir.
Ancak bu işi ben bilirim.
Nazar değdi, bir yudum su
gibi geçip gitti:
Yazık ki, umut
gününde aşk, bedenimi sırılsıklam etti.
Sen o abdesti alınca bütün
bedenin öylesine parlak ve güzel görünür, başını secdeye koyduğun vakit sana
öyle bir hal gelir ki, içki bile ona ziyan vermez.
Ancak kendisinde bu makam yoksa
bu denizde kol ve bacak sallayacak gücü yoksa boştur.
(Mana
denizinde yüzen büyük ve temiz olursak küçük pisliklerin kirletemeyeceğini
anladık.)Belki her gün bana daha iyi gelir.
Kâbe’nin kapısı kıble olmasaydı, Kâbe dışındaki dört taraf da kıble olmazdı.
Kulağına vurayım gel sofra
örtüsünü kaldır da bana su ver.
(Yemek yemeyi bırak da
birbirimize rahmet ikram ’Sohbet’ edelim)
Bu gece eğer benden ayrı ve
yalnız uyursan ben rahat edemem.
Elimi ayağımı bir tarafa atar
çırpınırım.
Sen arkamı örtersin, önüm
isterse kış olsun.
(Arkamdan
beni koruyan sen oldukça her zorluğu önemsemem)
Sen. “Oh, oh!” deyiver ki,
ben de senden ne kadar istekli olduğunu anlayayım.
Vücudum pek narin, ufak bir
rahatsızlık bana yol buldu mu her gün geceli gündüzlü hasta olurum.
Ancak ben rahatsızlıkların
saldırısını, açlıkla önlüyorum.Onları açlık ve perhiz ateşiyle yakarım.
Mevlana’dan nihayet bir şey
aşırabildik.
Bu hikâyeden hisse alman
yerinde olur.
(Dışkı
idrarla temizlenmez, su ile temizlenir: Bir pisliği diğer pis olan bir şeyle
temizlemeye çalışmak, doğru ve temiz olanla temizlenmek gerekir.)
İşte ben onları sağlam tutarım.
Zamanede (Bu zamanda
yaşayanlarda) soğukluk vardır.
Biri yüzünü halka çevirse, bu
cimrilik yönündendir (Halktan bir şeyler almak için yapıyor) derler.
Sofi ile dişi merkep ve
virane hikâyesi de bir başka türlü.
İleride bunları da
anlatacağım.
Benden herhangi biri
incinirse onu çabuk bırakırım ama benden nasıl ayrılabilir?
O pişman olur.
Şimdi onu daha iyi olması
için sıkıştırıyorum.
O, belki daha çok zahmet
çekecektir.Ama bir gün benden ayrılınca daha güçsüz kalır.
Çektiği zahmetler hatırına
gelir, başka biriyle dostluk kurar, o dost da kendisinden kaçar.
Ama Mevlana’nın şaşırtıcı ve
yorum isteyen sözleri her konuya uygun düşer.
Dedi ki:
“ Kilise
gereklidir,Çünkü ilk önce Müslüman olan pek az kimse vardır” Dedim ki:
“ Bu söz ilk defa söylenmiş sözlerdendir”
“ Şüphesiz, Hakk, Ömer’in dilinden konuşur” buyurmuştur.
Mademki sende kendi
sözlerinden hangisinin Tanrı ilhamı, hangisin Şeytan vesvesesi olduğunu
ayıracak güç yoktur, bunu ben sana söyleyeyim:
Bunlardan Tanrı ilhamı sonucu olanları yazmak gerek.
Nihayet kendi kusurunu
anlatıyordu, diyordu ki:“ Önce bana iman konusunda bir şeyler olmuştu.
O şeyh, beni kendisine çok
güvendiği zata götürdü.
Onunla çok konuştu.O, ortaya bir söz atıyordu, ama şüpheli konuşuyordu
Biz onu bizim tarafa çekiyorduk.
Çünkü o söz öyle bir kimseden
doğuyordu ki onu Hazreti Muhammed’in (s.a) yanında otursalar yaraşırdı.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1.
Nazarın mahvedici
kaynağının kıskançlık olduğunu, kıskançlık yapanın kendisine nazar değdirerek
zarar verdiğini öğrendik.
2.
Başkasını
kıskandıracak gösteri ve davranışlarda bulunanın kötü nazarlara kendisini hedef
edip zarar gördüğünü öğrendik.
3.
Nazar konusunda
dikkatli olmamız gerektiğini ve bu konuda farkında olarak dikkat etmemiz
gerektiğini öğrendik.
4.
Âşık olan kişinin
nazarın kötü etkisinden etkilenmediğini öğrendik.
5.
Büyük kişilerin
yaptıkları küçük yanlışlıkların kirletemeyeceğini öğrendik.
6.
Şems Hazretleri
kıyamete kadar kendisini isteyenlere yardım edeceğini ve yol göstereceğini ve
isteklileri beklediğini öğrendik.
7.
Akıllı, dikkatli
ve istekli olandan ayrılmanın üzüntü verdiğini öğürendik.
8.
Dört kıbleye önem
vermemizi öğrendik.
9.
Tanrı ilhamı
sanki kulağımızla duymuş gibi algıladığımızı, ses nerden geldi diye
aramadığımız durum olduğunu ve bu sözü yazmamız, yazıya bağlamamız gerektiğini
öğrendik.
10.
Şeytandan gelen
ilhamın ise ilham geldikten sonra ses nerden geldi diye arkamıza, sağımıza,
solumuza bakarız, bunun önemsememiz ve sözü unutmamız gerektiğini öğrendik.
11.
Hep iyi güzel
kişileri ve hikâyeleri anlatmamız gerektiğini öğrendik.
12.
Şems
hazretlerinin sözlerinin çok ağır olduğunu, bu sözlere dayanamayanın korkup,
sakınıp kaçtığını ancak o sözlerin doğru olmasından ve Hak sözü olmasından
dolayı pişman olduğunu ve Şems Hazretlerine teslimiyet gösterdiğini öğrendik.
13.
Bazı kişilerin
Allah’tan ilham aldıklarını ve buna göre konuştuklarını öğrendik.
Temizlik ve kirlenme hakkında
büyüklerimizin görüşlerini okuyarak tam kanaat sahibi ol da küçük yanlışlıklardan
dolayı büyüklere soğuma.
Çünkü onlar o kadar
büyüktürler ki küçük yanlışlıklar onları kirletemez.
(RAVKİ MEVLANA DÖRT KIBLE yaz
Google oku)
*
Kilise gereklidir:
İman edenlerin oluşturduğu
topluluğa kilise denir.
Bir araya gelen Tanrı
emirlerini düşünen, yorumlar yapan, dersler çıkartan, sevmeyi, saygıyı,
birbirine zor günlerinde destek olan imanlı kişilerin toplandığı yerdir.
Burada birbirlerini
önemserler, birbirleriyle paylaşırlar ve Tanrı’ya ve peygambere övgüler yapılan
yerdir. (Mimari olarak düşünme)
Hazreti Mevlana “Kilise gereklidir” Yani bir araya toplanılmalıdır,
birbirlerine sevgi ve saygı gösterilmesi ve yardıma ihtiyacı olanların tespit
edilmesi ile yardım edilmesi ve orada Tanrı emirlerinin anlaşılır ve uygulanır
olmasının öğrenilmesin gerekli olduğunu, sonra kişinin sonra Müslüman olacağını
ve Müslüman gibi davranacağını özlü sözü ile işaret etmektedir.
*
“Şüphesiz, Hakk,
Ömer’in dilinden konuşur”:
A’RAF suresi 43 ayetinde
buyrulduğu gibi Hazreti Ömer’in kalbinden kin ve her ne varsa çıkarılıp
atıldığını, Allah’ın doğru yola getirdiklerinden olduğundan, Allah
söyleyeceğini Hazreti Ömer dilinden insanlara söylediği anlamındadır.
Yani Hazreti Ömer’de feraset (Anlayış
ve çabuk özü kavramak) ve ilham vardı.
Yani Allah’tan vasıtasız emir
alırdı ve Hazreti Ömer’in görüşünü Allah kendi görüşü olarak kabul eder, ayet
olarak gönderirdi.
Çünkü doğruyu söylerdi, hak
ve adaletten hiç şaşmazdı.
*
Yaren,
Tanrı’dan gelen peygamber ve
kitap tamamlanmıştır ama Tanrı erleri
ve ilham alanlar dünyayı doldurmuşlardır ve Allah böyle güzel kişilerle
devamlı doldurur.
*
RAVLİ