Şems Hazretlerinin bir
sohbette söyledikleri:
Şimdi benim çok yemek hakkındaki sözüm de bu konuya dayandı.
Sana Halep’te ne dualar ettim.
Rahatça oturduğumuz o kervansarayda yüzümü halka göstermek
istemiyordum.
Eğer böyle yapmasaydım, ya bir işle uğraşmak yahut da tekrar tekkeye
dönmek zorunda kalacaktım.
Benim yirmi günde başladığım işleri, sen bir anda tekmeler, alt üst
ederdin.
Bütün bunlar iş hesabına sığmaz.
Sonra bütün işler bozulur, üzüntüsü de bana düşerdi.
Görüyorsun, senin terbiye ve yetiştirme tarzın sana neler getirdi!
Ben artık bu işe başladım.
Tanrı fakirlerinin işi boş değildir.
Nasıl ki, o ilk günde ne aydınlıklar belirdiğini gördün.
Eğer o neşe bu ana kadar devam etseydi hesap et ki neler olurdu?
Şu hale göre o olup bitenler hep iş hesabı değildi.
Şam’a gitmek sizin işiniz değildir, o benim işimdir.
Mevlana bana şöyle bir yan gözle baktı ve dedi ki:
“ O Tanrı’yı böyle bir kimseden arıyor”
Ben ona çok inanırım.
Önce:
“ Bu yanlıştır” dedim.
Dedi ki:
“ Ben
Allah’ı ondan aramıyorum, onu ben Allahtan istiyorum”
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri
Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1.
Tanrı
fakirlerinin yaptığı işlerin dünya işleri ile kıyas yapılamayacağını öğrendik.
2.
Tanrı fakirlerin
yaparken görünmeyen fakat sonuç alındıktan sonra görüldüğünü öğrendik.
3.
Tanrı
fakirlerinin işlerini yapmak için akıllı bir kişinin binlerce yıl dünyada
çalışmakla elde edebileceğini öğrendik.
4.
İnsanda Tanrı
aranmayacağını ancak Tanrı’dan o güzel kimsenin isteneceğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Tanrı fakirleri olağan üstü
işler yapar da biz onları otururken, uyuklarken görürüz de miskin sanırız.
Gayb âleminde her şey
olduktan sonra dünya âlemine gelerek vücut bulur ve işler meydana çıkar.
Tanrı fakirleri Gayb âleminde
(Görünmeyen) işlerini yapar da hiçbir şey yapmıyormuş gibi sakince otururlar.
Yüce Tanrı bu fakirlerin
dileklerini kendi dileği gibi kabul edip gerçekleştirdiğini öğrenmiştik.
Burada avlanması gereken
Tanrı fakiridir.
Tanrı’yı ne avlayabilirsin ne
de tavlayabilirsin, ne de kandırabilirsin.
Dua ile Tanrı’dan Tanrı
fakiri olanla tanıştırılman ve onunla dost olman için Tanrı’ya yalvarmak
olmalıdır.
Çalışmana istek, arama ve dua
ile takviye edersen olur durumuna girer ve her ne istiyorsan ona ulaşmak imkânı
Tanrı izni ile bulursun.
Aradığımız her neyse o kişide
değildir ancak o elimizden tutup aradığımıza götürür, bize gizli ve açık
şekilde yardım eder.
İnsan Tanrı olamaz fakat
Tanrı’nın verdiği yetkiyi kullanır.
Bu bakımdan yanılgıya
düşmememiz gerekir.
Eğer Tanrı’yı arıyorsak
bilmeliyiz ki Tanrı bizi istemiştir ve yaklaşmamız için Tanrı erlerinden birine
bizi dost ettirmiştir.
Bu yolu ve bu yolun edebini
öğretecek Tanrı eri arayışına öncelikle girmeliyiz ve onun nazına göre
davranmalıyız.
Çünkü Tanrı erleri nazlı
olurlar, her an kızıp uzaklaşabilirler.
Bu bakımdan arayış içinde
olmak çok kıymetlidir ve bulma isteğimizi günlük olayların kargaşasında hiç
kaybetmememiz gerekir.
*
Her duyumuza özgü çeşitli
algılarımız içinde en büyük ağırlığı görme algımız taşır eş değişle nesnel
dünyayı tanımamızda en yüklü görev görme algımıza düşmektedir.
Doğru görüş
sağlayamazsak her şey birbirine karışır, yanlış tanımlar ve kararlar vermemize,
istemediğimiz sonuçlar almamıza sebep olur.
İstemekle başlayacağımız
arayış için önce doğru görüşü sağlamalıyız ve toplumdan ve toplumun illüzyon
(Yanılsama, göz bağlayıcılığı, yanılmaca) yapan tesirlerinden öncelikle kurtulmalıyız.
Yani yalan görüden, yarı
körlükten, göz yanılsamasından, kavramsal tanımların ayarsızlığından, önem
sırasının değiştirilmesinden, algı bozukluklarından, kendinde olanı
görmezlikten gelip başkasındaki olanı görme hastalığının olup olmadığını
kontrol ederek temizlenmemiz gerekmektedir.
Yani kendimizi aldatılan
olandan ve yanlış görü ve inanıştan arındırmamız, çevresel etkileri en aza
indirmemiz gerekmektedir.
Eğer sen kendini aldatılmaya
hazır hale getirdiysen, her söylenene ve her gördüğüne inanan biriysen bizimle
yol arkadaşlığı yapamazsın.
Bizim sözümüzde asla kandıma,
aldatma, göz boyama, yanlışa düşürme yoktur.
Doğruyu olduğu gibi yüzüne
söyleriz.
Özeleştiriye dayanma ve
yanlışı düzeltme isteğin ve doğruyu arayışın varsa bizimle yola devam edersin.
Sözlerimizin bir kısmını
anlamazsın ama muhakkak ileride anlarsın.
Anlamsız hiçbir sözümüzü
bulamazsın.
Zamanı geldiğinde ve hazır
olduğunda anlayacaksın.
Önceleri özeleştiriden
kaçacaksın, sonra sakınacaksın sonra da teslim olarak sakinlik ve özgüven
kazanacaksın.
Senden para, mal, mülk
beklentisi içinde olmadığımız gibi örgütlenmiş bir cemaate girmeni istemiyoruz.
Kalbin bizimle beraber olduğu
zaman biz de seninle beraber oluruz ki bu bize yeter.
Kalbimizde büyüklerimiz var,
sende bizimle olmaya çalış ki Tanrı’nın defterinde o topluluğa adın yazılsın.
*
RAVLİ