19 Ağustos 2012 Pazar

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE SEVİNÇ ÜÇ TÜRLÜDÜR.

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

(M. 147) Haz (sevinç) üç türlüdür.
Diyelim ki biri ötekine,
 «Ne oldu ki, bana bir cariye bağışladın?» diye sorar.

Bu adam bundan fazla cariye sahibi ise hiç ses çıkarmaz, ona bir şey söylemez.

Zamanı gelince onun doğru söylemesi, eline geçen nimetin keyfinden ve sevincindendir (1).

Yahut da insan bir ilâcı içmekten keyif ve sevinç duyar (2).

Ama bu ilâcın bulunmadığı zamanda da, yine kendisinde görülen keyif ve neşe bundan daha hoş ve daha üstün bir zevk değil midir? (3)

Vaiz ve daha başka meclislerdeki sevinç ve neşeyi onda nasıl umarsınız?
Mevlana’nın küçük oğlunun maksadı ne idi ki,
 «Ben ayrı-ayrı her birine gittim, niçin toplanmıyorsunuz diye sordum?» diyor.

Seni kim gönderdi bu işe?
Toplantı senin sözünle mi olacak?

Onların kaltaban (Namussuz) canları isterse paralar saçarlar, yüzlerini yerlere sürerler, yüz binlerce feryat koparırlar.
Abdülaziz’in buz deposundan daha soğuk gözyaşları dökerler.

 O, anasının karnından değil burnundan düşmüştür.
İnsanoğlunda olmayan her çirkinlik onda toplanmıştır.

Bütün yaramazlıklar, saldırganlıklar, küfür ve zındıklık ondadır.
Sen eğer bu işten vazgeçme davasında tecrübeli isen benim işim sana şefkat göstermektir.

Onu mademki tekrar okşuyorsun, bu takdirde yaptığın hareket vazgeçmek demek değildir.
Bir kere şefkat şartlarım yerine getirmek gerekmez.

Bugün gerektir ki, beni tamam göresin de sana bu ilimde yakîn hâsıl olsun.
Mademki Hak, işin doğrusu, benim yaptığım gibidir diyorsun, böyle cevap veriyorsun.

Bu sözden beni henüz tamam görmemiş olduğun anlaşılmıyor mu? Onun belirtilerini de göremiyorum.

Bir altından yarısı geri kaldıkça yahut yarım denk kaldıkça altın tamam sayılamaz.
Şüphe yok ki, eve parasız girilmez derler.

Yani kendi varlığını ortadan kaldıracaksın, altının tamamlanması odur işte.
Eğer ben kötüysem, nasıl ki İmad (Lügat ve dilbilgisi üstadı), bu da ona fazla güvendiği için ona düşkündür, diyordu.

Ama o, o adam değildir.
Sen benim kötü tarafımı tamam görüyor ve susuyorsun.
Kepazelik olur diye bir şey söylemiyorsun.
Sana derler ki, “ Biz de önce böyle söyledik ama sen bizi dinlemedin

(M. 148) Biz işte gidiyoruz, bu eğer iyi olursa tamam görürsün. Düşmanların, inkârcıların geveleyip durmamaları için söz başka türlü söylenir.
Müridiler ile de bu türlü konuşulur.

Evvelce İmad’la bu saatte kapalı bir şeyler söyleşiyordun.
Bu bilgiyi eğer kabul ediyorsan gerektir ki, her ne söylesen bilesin ki o kapıdandır.

O zaman işin rengi değişir.
Onların önünde senin, o Hümam’ın evine gitmen, kendini onlardan sayman hatadır.

Sana, o Şeref dedikleri adamı da kendini onlardan gösteresin diye gönderdiler.
O sesi Bayezid anlarsa yanlışlık olur.

Bir şey olur ki ondan iki katı meydana gelir (Az şeyden çok şey çıkar). Nasıl ki söylemiştim, eğer ben gidersem sen kendi evinde Kera hatundan başkalarına yüzünü gösterirsen Anlattıklarımı başkalarına yayarsan), beni bir daha göremezsin.

Bugün bu şekli istiyorum.
Nihayet diyorum ki; O, imkânsız bir şeyi var etmek istiyor, ondan dolayı da imkânsızlaşmıştır o.

Ben onun olmayacağım kuvvetle ispat ederim.
Bu şeyler acayiptir.
Onlara yol var.
Vaiz ve toplantılar böyle olmaz.

 Şimdi önce bizim ayrılmamız bu Alâeddin’in (Mevlana’nın oğlu) yüzündendir.
Nihayet onunla başlamıştır ve onunla başlamış olmasına da şaşmamalıdır.

 Keske o bizim için tek âlim bir düşman olaydı.
Efendi!
Bizim için hiç bir emir ve nehiy söz konusu değildir.

Bize onun ne dostluğu, ne de düşmanlığı gerek.
Biz ondan hırka giymişiz ve ona yüzlerce secde ediyoruz.

Her gün bizim dostluğumuzu, düşmanlığımızı bırakmamızı söyler, istiyorum ki onu defedeyim de tekrar kendime çekeyim.

Ama ne soğuk!
Sanki Abdülaziz’in buzluğu.
Vallah ki, bu saatte yola çıkmak güçtür ama ister istemez bu olacaktır. O (Saroz) hatıra geliyor.

Bana o kadar ağrılar musallat oldu ki iki seneden beridir o yol yorgunluğu benden gitmedi.

Yolculuk ettim, tekrar geldim öyle ağrılar çektim ki, bu Konya’yı altınla doldursalardı o zahmetlere karşılık olmazdı.
Ancak senin sevgin üstün geldi.

Bir çocuk için bir Allah adamını terk etmek mümkün olmadı.
Bütün bu sözler önceden de söylenmiştir. Ancak şu saatte de konuşmak istiyorum.

                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Beklemediği bir yerden veya sebebe bağlı olmadan, emek vermeden bir nimete kavuşmakla sevinç duyulduğunu öğrendik.

2.   Hastalığı derdi olup da bunun ilacını, çaresini bulunan sevinç duyduğunu öğrendik.

3.   Hastalığı biliyor ama ilacını bulamamışsa (Aşk hastalığı) bundan duyulan sevinç duyulduğunu öğrendik.

4.   Söylenen sözü dinlemek demenin anlamak ve bu anlayışa göre hareket etmek demek olduğunu anladık.

5.   Şems hazretlerinin Mevlana’nın oğluna anlattıklarının Mevlana Hazretlerinin muhterem eşinden başka birini anlatılmasını istemediğini öğrendik.

6.   Mevlana’nı oğlu Alâeddin’in âlim olduğunu, ancak Şems ve Mevla Hazretlerinin yoluna girmediğini öğrendik.

7.   Mevlana’nı oğlu Alâeddin’in Şems Hazretlerine zıt gittiğini, saygısızlık ettiğini, ama Şems Hazretlerinin Mevlana’ya duyduğu sevgiden dolayı zahmetlere katlandığını öğrendik.

 İşte böyle yaren,

İlişki kurduğumuz kimseleri tam görmemiz gerekir.
Yani birkaç sözü veya davranışından hareket etmemeliyiz.

Sadece bize gösterilen söz ve davranışlar çoğu zaman nezaketen ve hatır kırmamak için ikiyüzlü davranış ve sözlerle süslenir.

Çıkar ilişkisi varsa senin sorgulamandan kurtulmak için hep iyi yönlerini gösterir ve sende peşinen güven sağlamaya çalışırlar.

Sana gösterilen davranışların çoğu zaman zıddı yapılır ve sen aldatılmışlığı anlamadan çok zararlara girersin.

Kafan karışır kimin doğru, kimin yanlış olduğunu karıştırır, çok temiz insanları bile fena diye uzaklaşırsın.

Bunları ilişki kurduklarında tiksinti oluşturup seni soğutmak için değil, uyanık olmak hakkını korumak ve mesafeleri korumanın önemini hatırlatmak içindir.

Yarım tanımakla iş yapılmaz dostluk kurulmaz.
Tanrı erleri sonuç itibariyle doğru yaptıklarından bizim gördüğümüz yanlış dediğimiz çok şeyle o güzel insanlara yakınlaşma fırsatını kaçırırız.

                                    *

RAVLİ

Popüler Yayınlar