30 Ağustos 2012 Perşembe

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE PARLAK OLAN GÖRÜNMEZ

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

 (M. 154) Bundan sonra sizinle benim aramda söz yoktur.
Kör gibi hep benim sözlerimi dinlediniz.

Bunlar hep benim sözlerimdi, siz bu bir hadistir sandınız.
Siz bunu nasıl söylüyorsunuz ki sen bize çok iyi bir efendisin ama biz sana karşı kötü kuluz.

Güzel efendilik yönünden bizim kötü kulluğumuza karşı bizi esirge!
Nara atan sarhoşa, az iç!
Diyorsun.(Tanrı’ya hitap)

Ey ham sofu!
(Olgunluğa ulaşamamış görsel ibadetle uğraşan kişi)

Su aşağı doğru akıyor.
( Bize hayat veren, hayatımızı devam ettiren, besleyen kuvvet verenin hareketinin yukarıdan aşağıya doğru olduğu)

 Fikir yürütenler bir dem içindedirler.
( Mana âleminden güzel söz söyleyenler düşünce içinde olanlardır ve arzu ettiğini anlamak, bilmek, unutmamak için zihninde şekillendirerek göz önüne getirirler )

Amber kokulu sağlam pabucu onun önüne bıraktım.
Ansızın parmağım ayağına değdi.
Ateşte kızmış bir kızıl demir gibi olmuştu.

Beyit:
Çok damlacıklar, çiy daneleri gördüm,
Ben onda Samiri ile danası gibi kaldım.

(Şaşkın, anlamsız söz söyleyen yani böğüren sesler çıkardım)
«Dünya bir oyuncaktır» dedi.

Bugün eğer onunla geçinemiyorsan bari yapma, açıktan gösterme bunu, beddua etme.

Allah’a ısmarlayıp onu incitme.
Çünkü o görünüşte her şeye katlanır gibi gösterir ama içinden Allaha havale eder.

Öyle olur ki bizim nefesimizi keserler, ağzımızı tıkarlar yahut bu gece aralarında konuşur belki de öldürürler.

O dedi ki:
«Ben sığınacak yerimi gördüm.
O geniş yolda kandan başka saldırganlığa karşı cesaretli oldum.
Onun düşmanı gibi ve yeşil toprak oldum.»

(Tanrı büyüklüğü içinde kendini yer edinenin cesaretli olması gerektiğini, öldürme hariç diğer konularda cesaretli davranması gerekmektedir)

Her gezegenin, öteki gezegene kavuşmasından bir Burç doğar. Erkeğin kadınla birleşmesinden nasıl insan doğarsa, elbise ile insan bedeninde nasıl sıcaklık olursa, iki birleşmeden de bir şey meydana gelir.

Yaydan kirişi çıkarırsanız ne ‘iş görür?
Ancak onun kulağını bükerlerse o zaman yaralar.

Söz ağızdan çıkar hiç bir iş ve muamele yoktur ki, o
«Ben yoksulların yoksulu, düşkünlerin düşkünüyüm Allah benim nefsimi sizden iyi bilir?» demesin.

Bir kimse sana bu sözü söylerse sen de ona söyle ki:
« O sensin kıskançsın, kıskançlıktan dolayı da böyle coşuyorsun.
Sen kendine de haset (Çekemiyorsun) ediyorsun.» işte her kim sana bu türlü söz söylerse, de ki:

«O sen değil misin?
Sen o yılanın başısın!»

Biri sordu:
«İblis kimdir?»
«İblis sensin!» dedim.

Eğer Cebrail kimdir diye sorsaydı, o sensin derdim.

Her kim sana, falan kişi seni övdü derse, de ki;
«Hayır, beni sen övüyorsun da onu bahane ediyorsun.»
Ona söyle sen onun sözünden ne anlaşıldığını nereden bileceksin?

 Gel de o sözü kendisinden soralım, görelim ne demiştir.
Ben bir söz söylersem başka manada söylerim.
Onun manası nedir acaba ne maksatla söylemiştir?

 (M. 155) Kera Hatun bile kıskançtır, Mevlana da kıskançtır.
Ama insanı cennete götüren o kıskançlıktır.
Bütün gün benim konuşmalarım da bu kıskançlık üzerinedir.

Ama ötekinin kıskançlığı onu cehenneme götürür.
Ben bir hizmet görüyorum, ondan dolayı da bana kıskançlık ediyorsun ki ondan vazgeçeyim, geri durayım.

Efendi ev sizindir.
(Dilediğin gibi davran)

Siz gitmeyin, ben gider ve size Kafdağı gibi teşekkürlerimi sunarım. Mevlana’nın sohbetinden, onun şerefini omuzlarımda taşıdığım halde ayrılayım, tekrar teşekkürler sunayım, özgür kalayım.

Bendeki ahmaklık öyle bir kerteye geldi ki.
Eğer Musa Aleyhissalam gelse de:
«Benim dilediğim o ümmeti bana göster,» deseydi, ona
«işte budur!» diye gösterirdim.

Kendi kendime adakta bulundum.
Eğer bu durumdan kurtulursam gizli, aşikâr neyim varsa sadaka vereyim.
Şimdi ey düşmanlar bana bir hile yapamayacaksınız!

Bana kuracağınız tuzakla şu Kaf dağını kaldırıp omuzlarıma yükleseniz, buna bir kat daha ekleseniz ve bunları hiç kaldırmasanız bile yine benim için bir can rahatlığı olacaktır.

Ömrümüzü hep kadın sevgisi oyunları ile geçirdik.
Allah kitabını arkamıza attık.

O ilâhî kitabın hesabını nasıl vereceğiz?
İnsan olan kimse de o kitabın ayetidir.

O ayet içinde ayetler vardır.

Yahudi’nin biri bazı Kuran ayetlerini ezberlerdi, Bağdat’ta kadılık yapıyordu.
Yıllarca yer altında bir takımadamlar, silâhlı kişiler gizlemişti.
Halife bu hali haber aldı ve onu yakalattı.

 Kadılık, ilim, fetva ve Kuran hepsi o Yahudi’deydi.
Ama o ancak sahtekâr bir köpekti.

Karanlıkta yürüyen yolunu şaşırır derler.
Kadir gecesi «İnnâ Enzelnâ» suresinde bir kaç ayette işaret buyrulmuştur.
O bin aydan hayırlıdır.
Ayın on dördüncü gecesinden daha aydındır.
Ama aylar arasında gizlenmiştir.
Çok parlak olduğu için gizlenmiştir o Kadir gecesi.

 Gerçi diğer bir ayette:
«Vah ne yazık ki Allah tarafına yönelmekte, ona yaklaşmakta tembel davrandım!» buyrulmuştur.

 Hâlbuki öylesine zaman ve mekândan uzak, öylesine yönsüz ve tarafsızdır ki!

Ama zamanı gelmeyince ne yapar.
Ben hoşum, nasıl hoş olmayayım.
Şimdiye kadar beni hiç kimse inkâr etmedi ki, arkadan Allah’a yakın yüz binlerce melek, gerçeklemesin.

Bana asla bir kimse cefa etmedi, kötü söz söylemedi ki, celâl (Büyüklük) ve ululuğu en yüce olan Allah, o kötülüklere karşı beni binlerce defa öğmüş olmasın.

Sonra benden ayrılmayan, bana yabancı kalmayan bir kimse yoktur ki, ona ulu Allah(M. 156) binlerce yakınlık göstermiş olmasın.

Her kime öğüt yoluyla bir söz söyledimse bana o sözün karşılığını verdi.
Yüz bin gerçek Allah eriyle Hakka yakın erenlerin canları önüme gelip baş koydular, beni kutladılar.

Bana «Dünya müminin zindanıdır,» anlamındaki hadis biraz garip geliyor.
Ben zindan görmedim.
Ancak hep gönül hoşluğu ve saygı gördüm.
Hep devlete kondum.

 
Bir kâfir elime su dökseydi Allah onu yarlı-gar, makbul kişilerden olurdu.
Ben niçin kendimi o kadar aşağılık göreyim?

 Bir kaç kere kendimi tanıdım.
Aman ne izzet, ne ululuk var bende.
Ben sanki bir inciyim, pislik içine düşmüş bir mücevher gibiyim. Şimdi sanıyorum ki o durumdan kurtuldum.

 Ama hayır bir Müslüman kardeşinin elini sıkıyorsun kımıldandıkça günahların dökülüyor; o halde şimdi durmadan kımıldanmak, hareket etmek gerekiyor.

«Ey Müslümanlar!
Harekete geçin, kımıldayın ki biz de kımıldanalım…»
Hayır, bu yanlış değil, Allah da böyle buyurdu.

Her dilden türlü-türlü hüner ve marifetleri benim elime verdi. Parmağını kulağına kadar kaldırdı.
 «Allah’tan başka Allah yoktur» dedi.

Ben sana ne dedim, ben o gün gider bir nargile içerim, sonra cübbe giyer ve bunu mendile koyanım.
Seni bağda çağırıyorlar niçin acaba!
Gel de kulağına söyleyeyim.

Şiir:

Nedir bu kanlı yaşlar, neden? Diyorsun bana.
Mademki soruyorsun, gel anlatayım sana!

Şimdi anladın mı?
Bunu hep senin için soyuyorum.
Olmaya ki kimse işitsin, senin için söylediğimi anlasın zamane fenadır.

Bir delikanlı vardı, ona Zeynep hikâyesini sonuna kadar anlattım. Onun işine çok önem vermiştim, istiyordu ki bir kaç gün orada, o sözü sonuna kadar tekrarlasın dursun.
Anladım, «hayır» dedim.

«O halde bütün bunları senin için söylediğime neden inandın da anlamak istemiyorsun,» dedi.
«Evet,» dedim,
«Anladım” dedi.

Sonra “ Tekrar söyle » dedi.
«Onu Mevlana’ya söyleyeyim de sana tekrarlasın» dedim. 

                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Tanrı’dan yaptığımız yanlışlara rağmen korumasını kaldırmamasını istememiz gerektiğini öğrendik.

2.   Sarhoş veya bakımsız görünenlerin vücudunun burada olduğunu, kendini düşünceler içinde uğraşı verdiğini öğrendik.

3.   Dünya’nın bir oyuncak olduğunu, dünyaya gelenlerin bu oyuncakla oynadığını, bu oyunu oynayanların oyun tarzından kızmamamız, hoş görmememiz gerektiğini öğrendik.

4.   Herkesin kendine göre bir oyunu olduğunu, incitmememiz gerektiğini, incittiğimiz bize tepki vermiyorsa şikâyetini Tanrı’ya havale ettiğine, Tanrı’dan da değişik cezalar geldiğini öğrendik.

5.   İki kişinin birleşmesinden, işbirliğinden yeni bir şey elde edildiğini öğrendik.

6.    Kimi arıyorsak, soruyorsak o kişi gibi olmak arzusunda olmak istediğimizi öğrendik.

7.    Birini öğenin aslında kendini övdüğünü öğrendik.

8.   Birbirini sevip Tanrı emri ve peygamberin sözü ile birleşenlerin birbirini kıskançlığı insanı cennete götürdüğünü öğrendik.

9.   Çekememezlik yüzünden yapılan kıskançlığın insanı cehenneme doğru götürdüğünü öğrendik.

10.           İstediğimiz gibi davranabileceğimizi ancak sonuçları kabul etmemiz gerektiğini öğrendik.

11.           Söz söyleyenin kast ettiği anlamı herkesin doğru anlayamayacağını öğrendik.

12.           Musa Aleyhisselam kendisine inananların Tanrı’ya bağlı hareket etmelerini istediğini öğrendik.

13.           Tanrı kitabını daima gündemde tutmamız gerektiğini öğrendik.

14.           Sahtekâr hainlerin de Tanrı kitabını bilip kendi amacı doğrultusunda pis işler için kullanabileceğini öğrendik.

15.           Hayırlı olanın, parlak olanın gizlendiğini öğrendik.

16.           Tanrı yaklaşmak ve yönelmekle acele etmemiz gerektiğini, bir yönü ve tarafı belli olmadığından çarçabuk bulunamayacağını, uygunluktan olgunluğa ulaşıldığı zaman zamanının geleceğini öğrendik.

17.           Şems Hazretlerinden ayrılmayana, yakın olana Tanrı’nın yakınlık göstereceğini öğrendik.

18.           Tanrı’ya yaklaşmak ve ulaşmak için çalışırsak Şems Hazretlerinin de bize yardım edeceğini öğrendik.

19.           Bizi neden çağırdıklarının gizlenenini Şems hazretlerinin başka bir kimse işitmeden gizlice bizim kulağımıza söylediğini öğrendik.

20.           Zamanın insanlarının anlatılanları anladım sandığını oysa anlamadan anladım dediklerini öğrendik.

 İşte böyle yaren,

Tanrı’ya yakın büyüklerin öğütlerini önemsemeden, Tanrı kitabına önem vermeden bu dünyada mal, mülk, para, makam gibi oyuncaklarla oynayıp, oyuncaklarını çoğaltmakla uğraşanların çok olduğunu öğrendik, anladık.

Tanrı’ya yaklaşmak ve yönelmek suretiyle çok şeyin hakikatini öğrenip gerçek değerini anlayabileceğimizi öğrendik, anladık.

Tanrı erlerinin ister yaşasın ister ahrette olsun gönül bağı kuranlara yardım ettiğini öğrendik, anladık.

Hayırlı işlerin ve parlaklığa sahip olanın kolayca görülemediğinden bunları görmek için bakış açımızı genişletmemiz ve gözümüzü güçlendirmemiz gerektiğini öğrendik.

Tanrı yoluna girmek için acele etmemiz gerektiğini ve bu işlere zaman ayırıp çalışma içinde olmamız gerektiğini öğrendik.

İncittiğimiz kimselerin karşılık vermediği zaman, bize karşılık olarak verilecek cezanın Tanrı’dan verileceğini öğrendik, anladık.

Bir şey elde etmek istiyorsan bilen birini bulmalısın.

                                       *

RAVLİ

Popüler Yayınlar