Onun aşkı kabarınca, bir an iyi ettin der, sonra kendinden geçer.
Ona sevgi veren kimdir?
Eğer aşk
yolunda ilerlersen, ruh âleminden koku almaya başlarsın, Hak âlemine erersin.
Birer-birer müritlere
uğradım, henüz şehirde su içmemiştim, henüz dinlenmemiştim.
Yukarıya çıktım, ama sanma
ki, hepsinin hücresine uğradım.
Sonra geri döndüm, eski pazara
uğradım.
Geldiğim zaman hepsi burada,
sabah namazında idi.
Bu imkânsızdır.
Evi böyle biliyorsun. “Allah ne işler yapar!
Allahtan başka ilâh yoktur” dedim.
Nihayet hepsi birden nereye gittiler?
Bir adam iyi yumruk
vuruyordu, başkaları da vuruyorlardı.
Bir Yahudi bile olsaydı böyle
yapardı.
Bugün Allah kazası birini
yere vurdu.
Bu belâ asla onun
biçareliğinden dolayı başına gelmemişti. Belki de o, asla kavga ve savaş görmemişti.
Sıçradı kalktı, başka birinin
boğazını sıktı, «Bunu öldürmek istiyorum,» dedi.
«Ama niçin?» dediler. «O sana ne yaptı?
Sen bütün cihanı mı öldüreceksin?
Seni herkes mi dövdü ki bu adama saldırdın?
Bu biçareyi mi buldun onu niçin öldüreceksin?» dediler.
Padişaha gittiler, «Onu
hazine tarafına götürün » dedi.
Şimdi yüz dinar al da bu
adamı bırak dediler.«Hayır,» dedi,
«İnsan azasından her biri bin
dinar değer.
Onun kaç azası varsa o kadar
isterim.»
Adamın birini pazara
götürdüler, kendine bir şeyler al, hem de teklifsizcesine, keyfine göre al
dediler.
İnsanın iki sıfatı vardır.
Biri niyaz yani yalvarma ve isteme, öteki de tok
gözlülüktür.
Sen niyazsızlıktan, tok
gözlülükten ne beklersin?
Talip’in, sevgiliyi ve doğru
yolu arayanın son arzusu nedir?
Matlup yani sevgili.
O halde sevgilinin son arzusu
nedir? Talip, yani âşık.
Şeyh Muhammed bir kâfire,
onun için, « Kıble tarafına secde et, sözü doğru söyle!»
dedi.
Kâfir ona şu cevabı verdi: «Benim kıblem sensin.
Ama senin
kim olduğunu ben söylersem beni inkâr edersin.Sonra ben Müslüman olurum, sen kâfir olursun.»
Müslüman kâfiri aradı, ama
kâfir nerede?
Bulayım da ona secde edeyim,
ona yüzlerce öpücük vereyim. Şimdi sen söyle, ben kâfirim diye açık konuş, öpücükleri sana da sunayım.
Cehennemlik nerede?
Acaba sonunda cehennem mi
sonsuz kalacak, yoksa cennet mi? O halde nerede cehennemlik kul?
Bütün âlemde tek cehennemlik (M. 151) yoktur.
Bunların cehennemi,
cennettir.
Beni tanımaz! Şu âlemde öyle ise kime taparlar?
Şimdi söyle.
Ben geçen kış yine senin
yüzünden ne sıkıntılar çektim. «Bu evde, hoş değildirler,» diyorum.
Haktan delil isterlerse benim gönlüm hoştur.
Asıl erlik,
başkalarının gönlünü hoş etmektir.
Yalnız nefsini düşünende ne
erlik olabilir?
O dedi ki: Şemseddin’den bize
bir gönül hoşluğu yoktur.
Hâlbuki benden bir Mecusî
bile gönül hoşluğu istese, onu bulur. Neşe ve mutluluk görür.
Yeter ki beni incitmeden, acı sözler konuşmadan bunu istesin.
Eğer bir keşiş bir Müslüman öldürse de Medreseye sığınsa, kendi yardımcılarından kaçmış, sana gelmiş ve sana gizlice, «Aman beni kurtar!» demiştir.
Müslüman, Müslüman’ı öldürünce o cezadan kurtulamaz.
Ama eğer sen o keşişin yalvarışına karşı aman vermezsen için burkulur.
Üzülürsün.
(M.152) Her Müslüman’a bir
zındık, her zındığa da bir Müslüman gerektir.
Müslümanlıkta ne lezzet var?Lezzet küfürde!
Çünkü Müslüman’da hiç
Müslümanlık yolunu bulamazsın.
Ama bakarsan, bir zındıktan
Müslümanlık yolunu bulursun.
Bu el kâfir elidir dersen,
öpersin; kâfirliği öpmüş olursun.
Bu senin elin de Müslüman
elidir dersin; onda Müslümanlığı öpmüş olursun. Doğrusu, Hak kimin elinde ise o eli öpmektir.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri
Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1.
Her ne durumda
olursak olalım, vazgeçilmez sevgi bağlarıyla bağlanmış bile olsak, sağ veya
ahrete gitmiş Tanrı erleri ile dostluk etmemiz gerektiğini, beni kabul etmezler
diye uzaklaşmamamız gerektiğini, ilgi ve sevgi bağımızı devam ettirmemiz
gerektiğini öğrendik.
2.
Süleyman
Aleyhissalam’ın ahrette olması ile ölü olmadığını, etki ve yetkisinin güçlü
olarak devam ettiğini öğrendik.
3.
Süleyman Aleyhissalam’ın yaptığımız iyi bir
işi beğenip bize sahip çıktığını, ödüllendirdiğini öğrendik.
4.
Süleyman Aleyhissalam’ın seviyorsan bil ki
Tanrı seni sevmiştir de sen böylece Tanrı dostlarını seversin.
5.
Aşk yoluna,
Tanrı’ya ulaşmak isteyenlerin yoluna girenlerin herkese nasip olmayan ruh
âlemini tanımaya, orada neler olduğunu, görünmeyen âlemi anlamaya
başladıklarını öğrendik.
6.
Tanrı’ya
ulaşmanın yolunun bu yol olduğunu öğrendik.
7.
Sıradan bir
insanın kendinden güçsüz birini bulduğu zaman keyfine göre işler yapmak
istediğini öğrendik.
8.
Müslümanlıktan
daha üstün insanının, insanların içini bilen ve doğru sözlü olanın olduğunu
öğrendik.
9.
Kâfirin açık sözlüsünün kapalı Müslüman’dan daha değerli ve beğenilen olduğunu öğrendik.
10.
Açık sözlü
olmayanın Müslüman bile olsa hayatı cehenneme çevirdiğini öğrendik.
Açık sözlü olmayan ezberlemiş
olduğu, işine gelen kalıp sözleri özünü biliyormuş gibi anlatarak dinleyenlerin
hayatını cehenneme çevirir.
Taklit etmek suretiyle ve
edindiği göstermelik etiketlerle kendini bu işin üstadı olarak gösteren çoktur.
Bizden istenilen ve
beklenilen açık sözlü olmamızdır ve Müslümanlığımızı bu temel üstüne inşa
etmemizdir.
Sırları büyüklerimiz taklitçi
kişilerin eline geçip temiz insanları kandırmasınlar diye üstü örtülü
anlatırlar.
Şems Hazretlerin çok kızdığı,
öfkesine hâkim olamadığı, hakaret ettiği kişiler tam bilmediklerini biliyormuş
gibi söz cambazlığı yaparak kendine pay çıkaran Müslümanlar olduğunu ve
bunların davranışlarının çevresine çok zarar verdiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ