28 Ağustos 2012 Salı

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE AÇIK SÖZ

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

 (M.150) Zincirde bile olsan dostluk et.
Öylesine ki, Hazreti Süleyman’ı sağ bil.
Onun aşkı kabarınca, bir an iyi ettin der, sonra kendinden geçer.

Ona sevgi veren kimdir?
Eğer aşk yolunda ilerlersen, ruh âleminden koku almaya başlarsın, Hak âlemine erersin.

Birer-birer müritlere uğradım, henüz şehirde su içmemiştim, henüz dinlenmemiştim.
Yukarıya çıktım, ama sanma ki, hepsinin hücresine uğradım.

Sonra geri döndüm, eski pazara uğradım.
Geldiğim zaman hepsi burada, sabah namazında idi.

Bu imkânsızdır.
Evi böyle biliyorsun.
Allah ne işler yapar!
Allahtan başka ilâh yoktur” dedim.
Nihayet hepsi birden nereye gittiler?

Bir adam iyi yumruk vuruyordu, başkaları da vuruyorlardı.
Bir Yahudi bile olsaydı böyle yapardı.

Bugün Allah kazası birini yere vurdu.
Bu belâ asla onun biçareliğinden dolayı başına gelmemişti.
Belki de o, asla kavga ve savaş görmemişti.

 Sıçradı kalktı, başka birinin boğazını sıktı, «Bunu öldürmek istiyorum,» dedi.
«Ama niçin?» dediler.
«O sana ne yaptı?
 Sen bütün cihanı mı öldüreceksin?
Seni herkes mi dövdü ki bu adama saldırdın?
Bu biçareyi mi buldun onu niçin öldüreceksin?» dediler.

 «Hayır,» dedi,
«Elbette onu öldüreceğim, ben niçin bütün ömrümde birini dövmeyeyim, onu öldürmeyeyim?»

Padişaha gittiler, «Onu hazine tarafına götürün » dedi.
Şimdi yüz dinar al da bu adamı bırak dediler.
 «Hayır,» dedi,

«İnsan azasından her biri bin dinar değer.
Onun kaç azası varsa o kadar isterim.»

Adamın birini pazara götürdüler, kendine bir şeyler al, hem de teklifsizcesine, keyfine göre al dediler.

İnsanın iki sıfatı vardır.
Biri niyaz yani yalvarma ve isteme, öteki de tok gözlülüktür.

Sen niyazsızlıktan, tok gözlülükten ne beklersin?
Talip’in, sevgiliyi ve doğru yolu arayanın son arzusu nedir?

Matlup yani sevgili.
O halde sevgilinin son arzusu nedir?
Talip, yani âşık.

Şeyh Muhammed bir kâfire, onun için, « Kıble tarafına secde et, sözü doğru söyle!» dedi.

 Kâfir ona şu cevabı verdi: «Benim kıblem sensin.
Ama senin kim olduğunu ben söylersem beni inkâr edersin.
Sonra ben Müslüman olurum, sen kâfir olursun

Müslüman kâfiri aradı, ama kâfir nerede?
Bulayım da ona secde edeyim, ona yüzlerce öpücük vereyim.
Şimdi sen söyle, ben kâfirim diye açık konuş, öpücükleri sana da sunayım.

Cehennemlik nerede?
Acaba sonunda cehennem mi sonsuz kalacak, yoksa cennet mi?
O halde nerede cehennemlik kul?
Bütün âlemde tek cehennemlik (M. 151) yoktur.

Bunların cehennemi, cennettir.
Beni tanımaz!
Şu âlemde öyle ise kime taparlar?

Şimdi söyle.
Ben geçen kış yine senin yüzünden ne sıkıntılar çektim.
«Bu evde, hoş değildirler,» diyorum.

 «Delil göster!» diyorsun bana.
Benden delil isteyenler Haktan istesinler.
Haktan delil isterlerse benim gönlüm hoştur.

Asıl erlik, başkalarının gönlünü hoş etmektir.
Yalnız nefsini düşünende ne erlik olabilir?

 Er odur ki, sayesinde kölesinin gönlü hoş olur.
Başkalarının gamını çekmek Allah işidir.

O dedi ki: Şemseddin’den bize bir gönül hoşluğu yoktur.
Hâlbuki benden bir Mecusî bile gönül hoşluğu istese, onu bulur.
Neşe ve mutluluk görür.

Yeter ki beni incitmeden, acı sözler konuşmadan bunu istesin.
Eğer bir keşiş bir Müslüman öldürse de Medreseye sığınsa, kendi yardımcılarından kaçmış, sana gelmiş ve sana gizlice, «Aman beni kurtar!» demiştir.

Müslüman, Müslüman’ı öldürünce o cezadan kurtulamaz.
Ama eğer sen o keşişin yalvarışına karşı aman vermezsen için burkulur.
Üzülürsün.

(M.152) Her Müslüman’a bir zındık, her zındığa da bir Müslüman gerektir.
Müslümanlıkta ne lezzet var?
Lezzet küfürde!

Çünkü Müslüman’da hiç Müslümanlık yolunu bulamazsın.
Ama bakarsan, bir zındıktan Müslümanlık yolunu bulursun.

Bu el kâfir elidir dersen, öpersin; kâfirliği öpmüş olursun.
Bu senin elin de Müslüman elidir dersin; onda Müslümanlığı öpmüş olursun.

Doğrusu, Hak kimin elinde ise o eli öpmektir.
                  ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:

1.   Her ne durumda olursak olalım, vazgeçilmez sevgi bağlarıyla bağlanmış bile olsak, sağ veya ahrete gitmiş Tanrı erleri ile dostluk etmemiz gerektiğini, beni kabul etmezler diye uzaklaşmamamız gerektiğini, ilgi ve sevgi bağımızı devam ettirmemiz gerektiğini öğrendik.

2.   Süleyman Aleyhissalam’ın ahrette olması ile ölü olmadığını, etki ve yetkisinin güçlü olarak devam ettiğini öğrendik.

3.     Süleyman Aleyhissalam’ın yaptığımız iyi bir işi beğenip bize sahip çıktığını, ödüllendirdiğini öğrendik.

4.     Süleyman Aleyhissalam’ın seviyorsan bil ki Tanrı seni sevmiştir de sen böylece Tanrı dostlarını seversin.

5.   Aşk yoluna, Tanrı’ya ulaşmak isteyenlerin yoluna girenlerin herkese nasip olmayan ruh âlemini tanımaya, orada neler olduğunu, görünmeyen âlemi anlamaya başladıklarını öğrendik.   

6.   Tanrı’ya ulaşmanın yolunun bu yol olduğunu öğrendik.

7.   Sıradan bir insanın kendinden güçsüz birini bulduğu zaman keyfine göre işler yapmak istediğini öğrendik.

8.   Müslümanlıktan daha üstün insanının, insanların içini bilen ve doğru sözlü olanın olduğunu öğrendik.

9.   Kâfirin açık sözlüsünün kapalı Müslüman’dan daha değerli ve beğenilen olduğunu öğrendik.

10.                  Açık sözlü olmayanın Müslüman bile olsa hayatı cehenneme çevirdiğini öğrendik.

 İşte böyle yaren,

 Açık söylemek, açık yüreklilikle davranmanın çok değerli olduğunu öğrendik, anladık.
Müslümanlıktan önce açık sözlü olmak gerekiyor.

Açık sözlü olmayan ezberlemiş olduğu, işine gelen kalıp sözleri özünü biliyormuş gibi anlatarak dinleyenlerin hayatını cehenneme çevirir.

Taklit etmek suretiyle ve edindiği göstermelik etiketlerle kendini bu işin üstadı olarak gösteren çoktur.

Bizden istenilen ve beklenilen açık sözlü olmamızdır ve Müslümanlığımızı bu temel üstüne inşa etmemizdir.

Sırları büyüklerimiz taklitçi kişilerin eline geçip temiz insanları kandırmasınlar diye üstü örtülü anlatırlar.

Şems Hazretlerin çok kızdığı, öfkesine hâkim olamadığı, hakaret ettiği kişiler tam bilmediklerini biliyormuş gibi söz cambazlığı yaparak kendine pay çıkaran Müslümanlar olduğunu ve bunların davranışlarının çevresine çok zarar verdiğini öğrendik, anladık.
                                 *
RAVLİ                                   

Popüler Yayınlar