14 Ağustos 2012 Salı

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE KİMİNLE NE KONUŞMALIYIZ

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

 Önce sana yuvarlak bir tandır ocağında oturmayı öğreteyim.
İlk gün biraz geride oturursun, sonra yavaş-yavaş tandırın kenarına gelirsin.

 Mevlana ile sizin niyazınızdan bahsediyorduk, ben birkaç kelime söylüyordum.
Ben demek de ne oluyor?
Niyazımızın sonucundan ve içimizin temizliğinden gözümden yaşlar boşandı.

 Evet, Peygamberimiz buyurdu ki:
“ Bu edep (Terbiye) için bir öğretmen, bir mürşit (Yol öğreten) gerektir”
“ Bana edebi Rabbim öğretti” buyurmakla büyüklük göstermiştir.
O, bu sözleri ile dervişi övmüştür.

 Bana sizinle birlikte bir şey söylemek gerekmez, çünkü anlamazlar.
Ancak bana içinden çıkılması çok zor olan bir soru yönelten o tek insanın faydalanması için konuşacağım.

 Çünkü onun bu sorusundan bir fayda umulur ve bu yüzden irşat eden (Aydınlatan, öğreten, açıklık getiren) şeyh ile irşat olunan (Öğretilen, yol gösterilen, aklının kabul edeceği duruma getirilen) müridin (Öğrencinin) hali belli olur.

 Devamlı olarak şeyhlik yapacak kimse ile ona devamlı surette bağlanacak mürit seçilmiş ve anlaşılmış olur.
Bu bambaşka iştir.

Dedi ki:
Mevlana’ya sordum, şu âlemde neler temaşa (Gördün, seyrettin) ettiniz? Dedim.

Bana şu cevabı verdi:
“ Bir insan ki herkesle bir konu üzerinde konuşur, o temaşa yönünden geri kalmıştır yahut sadece temaşa davasında kuru davacıdır.

Ama eğer yapacağı o temaşa, herkesle konuşmasına engel olursa iş başkadır.
Diyelim ki karnım toktur, ama bana su lazımdır.

Ben ekmek nasıl yiyebilirim?
Yersem durumum daha kötü olur”

 Pirlerde bir onur vardır.
Özellikle bilginlerde.

 Hele onun karanlığı bana engel oluyor gibi sözlerden daha çok incinirim.
Onun karanlığından (Sakladığı gerçekleri) verecek cevabı da kaçırdım. 
Ama o kim oluyor?

Onun karanlığı nedir ki, sana perde olabilsin?
O gün şehre gelmeden o şeyi tanımıyordum.
Onun hali bana kapalı idi.

Hele karanlığı bana iç perde olmadı.
İster çırpınsın, ister yılan gibi kıvransın, ben diyeceğimi dedim ve gitti.

 Yetmiş yaşlarında bir Mecusi (Ateşe tapan), yolculukta, yedi yaşındaki bir çocuğa muhtaç olur, bana bir su ver diyebilir.
Mecusi’deki sevda başkadır.
Hâlbuki sen onun sözünü örnek alıyorsun.

Yahut ondan daha aşağılık, daha bayağı birinin sözünü misal gösteriyorsun.
İstiyorum ki tekkeye gideyim de senin şu sözünü eleştireyim.

Hani ya diyordun ki senin suç bağışlaman günah öğretmek anlamına geliyor ki daha fazla olmasın.
Ama çok zararlar ediyorsun, çok değişiklikler ve karışıklıklar oluyor, başka sefer de söylemiştim.

 Eğer Narenç (Sıkıntıda olan) bir günah işlerse, kime ziyanı var?
Hiç evini bırakırda başka bir eve gider mi?

Onu bir şeye benzetiyorsun ki, sana bir faydası yok.
Dine de faydası yok.

 Razı değilim ki iş kuru bir sonuca varsın.
Nasıl ki bezirgânın (Çok konuşanın) birinin boy abdesti almak pek hoşuna gitmezdi.

Kaç kere su dökünse üşenirdi (Tembellik), bir kere de başı şişmiş, ağrımaya başlamıştı.
Onu her gün Şeytan aldatıyordu ( Elle orgazm olmak).
Yeni erginlik yaşına girmişti.
 Onu gülistandaki medreseye götürdüm.

 Medrese hocası dedi ki:
“ Evet, ilham bir şeytanın adıdır diyorlar.
Onu İblis bu gence musallat etmiştir.
Bu gencin namaz ve temizlik niyetlerini şüpheye düşürür.”

 Hoca, postunu bir yere götürdü, rengi sarardı.
Sonra ikinci defa anlattı:
Bil ki, bu vesvese yani kuruntu denilen şey de bir köpek, bir melundur.
Onun günahı senin boynuna yazılır.
Sakın onu bir daha dinleme!”                                                                                                   

                  ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:

1.   Tanrı’ya ulaşmak yolundan önce kaçtığımızı, sonra ihtiyaç duyduğumuzu, sonra korktuğumuzu, sonra sakındığımızı, sonra da kabullenip alışacağımızı öğrendik.

2.   Edebi yani terbiyeyi bilen birinden öğrenmemiz gerektiğini öğrendik.

3.    Mevlana Hazretlerinin çok zor sorular sormasından dolayı ve bunları açıklamak için sohbetlerini koyulaştırdıklarını öğrendik.

4.   Sorulan sorudan ve alınan cevaptan uygunluğun belli olacağını ve anlaşılacağını öğrendik.

5.   Herkesle aynı konuyu konuşursak, doğru gözlem yapmadığımızı, bir yüzü diğerinden ayıramayan biri olduğumuzu gösterdiğini, bunun da geri kaldığımızı gösterdiğini öğrendik.

6.    Konuyu bilgili ve ilgili ile konuşmamız gerektiğini bilmemiz gerektiğini öğrendik

7.    Önümüze gelen herkesle aynı konuyu konuşmamamız gerektiğini, böyle bir davranışın bizim eksik olduğumuzu veya manasız konuştuğumuzu gösterdiğini öğrendik.

8.   Büyüklenme hastalığına yüzünden herkesle konuşmayanın yanlışlık içinde olduğunu öğrendik.

9.   Konuşmada amacımızın yanlış, eksik, tereddüt ettiğimiz veya İhtiyaç olan konunun konuşulması olduğunu, bildiğimiz konuya lafı getirip sormamızın veya anlatmamızın yanlış olduğunu öğrendik.

10.                  Akıllı ve keşifçi ruha sahip dikkatli birinin anlatılanlardan, yüzünün şeklinden sakladıklarını anlayabileceğini, o kişinin kendi kendine bile söyleyemeyeceğini yüzüne söyleyebileceğini öğrendik.

11.                  Ne söyleyeceksek o anda söyleyip bitirmemiz gerektiğini sonraya kalan sözün manasını ve etkenliğini yitirdiğini öğrendik.

12.                  Başka birinin günahını kendimizi Tanrı yerine koyup bağışlarsak günah öğretmiş olacağımızı öğrendik.

13.                  Bize ve dine faydası olmayan işlerle uğraşmamamız gerektiğini öğrendik.

14.                  Bir işin uğraşın olmadığı zaman Şeytanın rahat bırakmayıp onu cinsel hayaller kurdurup soy tohumunu boşu boşuna döktürdüğünü öğrendik.

15.                  Tanrı’ya ulaşmak yolundan önce kaçtığımızı, sonra ihtiyaç duyduğumuzu, sonra korktuğumuzu, sonra sakındığımızı, sonra da kabullenip alışacağımızı öğrendik.

16.                  Edebi yani terbiyeyi bilen birinden öğrenmemiz gerektiğini öğrendik.

17.                   Mevlana Hazretlerinin çok zor sorular sormasından dolayı ve bunları açıklamak için sohbetlerini koyulaştırdıklarını öğrendik.

18.                  Sorulan sorudan ve alınan cevaptan uygunluğun belli olacağını ve anlaşılacağını öğrendik.

19.                  İhtiyacını aşağılık kişiler gibi aşağılık kişilerin örneklerinden hareket ederek istersen, aşağılık kişilerden olacağını öğrendik.

20.                  Tanrı’ya ulaşmak yolundan önce kaçtığımızı, sonra ihtiyaç duyduğumuzu, sonra korktuğumuzu, sonra sakındığımızı, sonra da kabullenip alışacağımızı öğrendik.

21.                  Edebi yani terbiyeyi bilen birinden öğrenmemiz gerektiğini öğrendik.

22.                   Mevlana Hazretlerinin çok zor sorular sormasından dolayı ve bunları açıklamak için sohbetlerini koyulaştırdıklarını öğrendik.

23.                  Sorulan sorudan ve alınan cevaptan uygunluğun belli olacağını ve anlaşılacağını öğrendik.

24.                  Tanrı’ya ulaşmak yolundan önce kaçtığımızı, sonra ihtiyaç duyduğumuzu, sonra korktuğumuzu, sonra sakındığımızı, sonra da kabullenip alışacağımızı öğrendik.

25.                  Edebi yani terbiyeyi bilen birinden öğrenmemiz gerektiğini öğrendik.

26.                   Mevlana Hazretlerinin çok zor sorular sormasından dolayı ve bunları açıklamak için sohbetlerini koyulaştırdıklarını öğrendik.

27.                  Sorulan sorudan ve alınan cevaptan uygunluğun belli olacağını ve anlaşılacağını öğrendik.

 İşte böyle yaren,

Her konuda herkesle konuşmamalıyız.

İhtiyacımıza göre bilgi sahibi, yetkili ve bize yardımcı olacak kişilikte ve açıkça anlatan, sözü dolaştırmayan, uzatıp kısaltmayan, eğrilik oluşturmayan, dinini bileni bulup, bize yol göstermesini, gösterdiği yolu aydınlatmasını istemeliyiz.

Ona bağlanmalıyız ve hizmet etmeliyiz ve onun bizi yetiştirmesi için eski bilgileri doğru-yanlış demeden atmalıyız ve onun yetiştirmesine göre şekil almalıyız.
                                       *
RAVLİ

Popüler Yayınlar