6 Ağustos 2012 Pazartesi

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE KADIN İÇİN MUTLULUK KAPISI

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:
 “Kadına şeyhlik gerekmez” dedim.
“ Evet, soğuk düşer” dedi.
“ Ama soğuk düşer sözünün manası anlaşılmadı” dedim.
Yani bu demektir ki, bu iş kadına da yaraşır ama erkeğe daha hoş gelir.

 Hâlbuki bu iş, kadına asla gerekmez.
İster soğuk düşsün, ister sıcak.

Eğer Hazreti Fatma ile Ayşe şeyhlik yapsalardı, ben Hazreti Peygamber’e olan inancımı değiştirirdim.
Ancak onlar şeyhlik yapmadılar.

 Eğer Ulu Tanrı, bir kadına mutluluk kapısını açmak dilerse, onu sükûti (Suskun) ve kapalı kılar.

Kadına, yalnız kendi işini görmek, kendi ipliğini eğirmek yaraşır.
(Kendi iş ve sorunlarıyla uğraşmak)

Ben de kendi şehrimden ayrıldığım günden beri şeyh görmedim.
Eğer yaparsa şeyhliğe Mevlana yaraşır.

Ancak hırka (Öğrenciye mezuniyetini gösteren dışa giyilen giysi) vermez, bir gelir de zorla;
“ Bize bir hırka ver” diye direnir,
“ Sakalımızı kestir” der asılırsa o zaman o da verir.

Şimdi bu suretle hırka vermek başka, bir de Mevlana’nın:
Gelin bana mürit olun” demesi başkadır.

 Şeyh Ebubekir’in (Sellebâf) de hırka vermek âdeti yoktu.
Onun kendi şeyhini de göremedim ki, onda var mı yok mu anlayayım.

Ancak ben de:
“ Bu istekle Tebriz’den çıktım ama bulamadım.
Gerçi âlem boş değil, belki bir şeyh vardır.

 Hatta derler ki, filan şeyh hırka verdiği müridin haberi olmadan ona hırka bağışladı, mal, mülk verdi ve öldü.

 Ben şeyhimi görmedim, ancak şu kadar öğrendim ki kendisinden bir söz nakledene gücenirmiş
En çok incindiği kimseler, kendisinden söz nakledenlermiş.

 Böyle bir kimseyi de görmedim ki, o makamda olsun da kendisinde bu sıfat bulunsun.
Sonra şeyhin kendisi için yüz bin yıllık yol olan bir kimseye de rastlamadım.

Ancak Mevlana’yı bu sıfatta buldum.

Şimdi Halep’ten tekrar dönüşümde de, o yine o sıfatta idi.
Bana deseler ki:
“ Baban seni çok özlemiş, mezarından kalkmış Telbaşir köyüne bir adımlık yerde seni görmek için bekliyor.
Seni görüp tekrar mezarına dönecek.

Gel!
Artık babanı görmeye gel!”
“ Hayır olsun!
Ne yapayım” derdim.

Halep’ten bir adım bile dışarı çıkmazdım.
Ben ancak Mevlana için geldim.

 Kera Hatun (Mevlana’nın hanımı) dedi ki:
“ Dün gece rüyamda gördüm ki, edep dışı uyumuşum, ayağımı size doğru uzatmışım”
“ O geçti” dedim.

 “ Şimdi de kulağım ağrıyor, ayağını uzat da üzerine koyayım” dedi.
“ Vazgeç” dedim.
“ Bir şeyler getirin de yiyeyim”
“ Hayır, ayağını getir, kulağıma koy ve kulağıma tükür ki, ağrısı dinsin” dedi.

 Daha sonra:
“ Bu hırka Şems’indir “ dedi.
Ben de:
“ Eğer benim olsaydı yanımda bulunurdu” dedim.

 “ Onu bana ver”
“ Mevlana gelsin de versin” dedi.

 Şimdi senin bana olan inancın bu mu idi?
Bununla beraber onda bir mertlik var, çanak, ekmek ve gönül var.
O nerede, şüphecilik nerede?

 Ondan yüz bin fersah uzak.
Ancak onun içinde bir duygu var ki, bunların kaynağı hep o.

Görüyorsun ki. Mevlana bu güne kadar onunla çok uğraştı.
Hele ne gerek vardı ki, bu hırkayı vermek için Mevlana’nın gelmesini beklesin?

Perir, Bahaeddin nasıl ki o gün, bir aralık söz arasında benim sana yaptığım gibi:
“ On altın verilsin” demişti.
Onda bir zorlama yoktu.

 Zaten o kimse ki, zorlama ile iş görür, köpekler kurtulur da o kurtulamaz.
Ashab-ı Kehf’in (Mağara arkadaşları) köpeği arşa çıkacaktır bu yüzden.
Bundan şüphe edilemez.

 Bu sözü iyi dinle de bırak başka sözleri.
Nihayet beş altın çıkardı, ağlayarak:
“ Bunu kabul et!” diye yalvardı.

 Kera geldi.
Gizledim, cehenneme gitmesin diye.
Benim için ne gam?

Âlemde hem dünya hem ahret, hem de Hakk adamı vardır.
Nasıl ki Şibli ahret adamı, Mevlana da Hakk adamıdır.

 Dün gece yine dostları arıyordum.
Her birini ayrı, ayrı göz önüne getirdim.
Her birinin inancına, dileğine, anlayışına bir başkalık gelmiş.

 Bu niçin böyle oluyor dedim ve hallerine acıdım.
O bizimdir, böyledir, sen de gönül hoşluğuyla kal ki, bizim olasın, derim.
O selamı onun için verdim.

 Ben selam verdiklerime hep böyle yaparım.
Önce onun işini yoluna koyar, sonra hal hatır sorarım.
Belki bin defa söyledim.

Her kimi seversek ona cefa (Perişan) ediyoruz.

Ama azıcık düşkünlüğü görünce de, yüz bin ödül veriyoruz.
Ötekilerini de, dağlarda tutmuyoruz ya.

 Her kimin başını sahraya çevirdilerse bu, yabancılıktan ve bilgisizliktendir.
Ona saygı gösterelim.
Hizmetinde bulunalım.
Çünkü bize yabancı kalmış, uzaklaşmıştır.

 Görmüyor musun ki, senin eski pabuçlarını bile taşıyacak değeri olmayan birine saygı göstermekte, onu yüksek görmekte ne kadar ileri gidiyoruz!
Kaç, kaç kere onun kötü hallerine göz yummuşuzdur.

Düşünmüyor musun ki, nebilerin, velilerin başlarına gelen belalarda o yüzdendi.
Çünkü onlar Allah’ın has kulları idiler.

Dün…. Gönül alçaklığı gösterdi.
Birinin böyle aşağıdan alması, benim hoşuma gider.

Çünkü onun hali bütün dostlar, düşmanlar, müminler ve kâfirler için rahmetin son derecesidir.
Tanrı’dan bunu dilerim ki, onlara doğru yolu göstersin.

 Gönlüm o köpeğin (Nefs) yüzünden bir aydınlığa eremedi.
Hep onu şöyle idare et, böyle yaşat ki, kimse vurup incitmesin kaygısı ile oyalandım.

 Çok ayrı düştük, biz evde bile dağıtmış bir haldeyiz!
Biri o kâsenin başına gider.

Öteki bu sofranın başına koşar.
Gariptir, bu hikâye ve bütün bunlar onun hatırına gelse bile yalnız bizim kendisini görmek hususundaki arzumuzu hatırlamaz.

 Ona ne diyelim ki, kendisine bu kadar saygı beslediğimiz halde hala bizden uzak durmakta, yabancılık göstermektedir.
Bu hikâye uzundur.

                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                 ***
Neler öğrendik:
1.   Kadının halkı uyandırmak görevi için uygun olmadığını öğrendik.

2.   Mutlu kadının evinde eşine ve çocukları ile akraba çevresine hizmet etmesi ve onları uyarmak, hayata hazırlamak için çalışması gerektiğini öğrendik.

3.   Mutlu kadının sorulanlara cevap vermesi gerektiğini, yabancılara karşı kapalı olması gerektiğini öğrendik.

4.   Şeyh olacak kişinin nefsini etkisiz hale getirmesi, kendini yok edip Tanrı’da var olması, yaşlı olması, uygun isteklilere yol gösterme yeteneği olması, Allah’ı kullarına sevdiren olması, birbirini seven ve Allah’ı sevdiren biri olduğunu ve bu olgunlukta olması gerektiğini öğrendik.

5.   Şeyh olma yerine. Mevlana Hazretlerinin gel davetine uyanın daha faydalı ve güzel olduğunu öğrendik.

6.   Şeyh için yüz bin yıllık bir öğrenimden sonra (RAVLİ İLİM yaz Gooogle oku) şeyh olunduğunu öğrendik.

7.   Şems Hazretlerinin kendisine şeyh aradığını ancak bulamadığını, kendisini yetiştirmiş Mevlana Hazretleri için yol zahmetine katlandığını öğrendik.

8.   Kadının açık sözlü mert olması gerektiğini ve erkeğe ait sınıra girmemesi gerektiğini öğrendik.

9.   Zorlama ile iş yapanın kurtuluşa eremeyeceğini öğrendik.

10.           Şems Hazretleri ile kalben dostluğu kesmemek gerektiğini öğrendik.

11.           Değersiz biri olsak bile Şems Hazretlerinin bize sahip çıktığını, yardım ettiğini öğrendik.

 İşte böyle yaren,
Şems mi Mevlana’nın hocasıydı, Mevlana mı Şems’in hocasıydı?
Bu soru sorulur ve herkes kendince cevap verir.

 Her ikisi de Tanrı ilminde o kadar derinleşmişler ki ancak onlardan daha fazla bu konularda derinleşmiş olan biri tanım yapabilir.

Böyle biri varsa söylesin, delil getirsin biz de inanalım.
Biz eğer bu konuda bir şey dememiz gerekirse her ikisi birbirine saygılı ve sevgili oldukları, dostluklarına çok önem verdiklerini söyleyebiliriz.
                              *
Dıştan bakıldığı zaman üç gurup insan görürüz.

1.   Dünya işleri ile uğraşan.

2.   Ahret işleri ile uğraşan.

3.   Allah işleri ile uğraşan.

Birbiri ile iç içe olsalar bile o kişi bu üç guruptan birinin içinde daha çok kalır ve önemser.
                               *
Şems Hazretlerine bağlandığın zaman daha önce doğru kabul ettiğin ve savunduğun şeylerin yalan yanlış olduğunu anlar ve perişan olursun.

 Önceki öğrendiklerinin beyninde oluşturduğu kimyanın etkisiz hale gelmesi, yeni tanıştığın hakikatle oluşacak kimyanın yerleşmesi için elbette ki sarsıntıları olacaktır.

Şems Hazretleri bu konuda kendine sevgiyle bağlı olanlara yardım ettiğini, zarar görmeden doğru yolu buldurmak için sahiplendiğini öğrendik, anladık.

 Yaren, kalben bağlanmakla binlerce yıl eğitim görerek ulaşamayacağımız gerçekliğe Şems hazretlerinin sözleriyle ulaşabileceğimizi bilmeliyiz ve inanmalıyız.

 Şems Hazretleri sır sahibidir.
(RAVLİ SIR yaz Gooogle den incele)

Biz bu sırdan faydalanmak için gülbankta:
Dem-i Hazreti Mevlana
Sırrı Şems-i Tebrizi diyerek yardım isteriz.   

 İster farkında ol ister olma çok işimiz hale yola girer.
Nefsi yüzünden bağlanamayanların, alçak gönüllülük gösteremeyenlerin çok şeyler kaybettiğini öğrendik anladık.

                                   *

RAVLİ

Popüler Yayınlar