19 Ağustos 2012 Pazar

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE İKİSİ BİR

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

 (M.145) Bir adamın gerçekten susamış olduğunu anlamak istiyorsan, önüne helvalar, şekerler koy.
Eğer onlara dönüp bakarsa, o gerçekten susamış değildir.

 O yol kesici Kürt dedi ki:
«Ey bilginler, ellerinizde ekmeğiniz var, hâlbuki çömezler açtır.»
Bunun cevabını ben vereyim.

 «Git yakında bir köy var ola ki orada eline bir ekmek verirler,» dedim.
«Orası uzak, nerede o köy?
Şimdi çocuklar açtır,» dedi.

Dedim ki: «Biz de ekmek arıyoruz, bulamıyoruz.»
Gidiyoruz, hiç bir yerde durmadan, bir tarafa bakmadan bu cevabı söylüyoruz.

Hemen bıçağı yakaladı, bari onda bıçak tutacak yürek ve güç olsaydı.
Ben dün birazcık çorba içmiştim, başka bir şey de yemedim.

Eğer perhiz yapmasaydım her gün hastalanırdım.
Bedenim arıklaşmıştır.

Onu ancak perhiz ateşiyle dağlarım.
Yazıklar olsun o güne ki, gönlüm perhiz istemez.

Allah perhiz denilen o rahatsızlığı gönlümde öylesine şirin gösterir ki asla sağalmasını (Sağlığa kavuşup iyileşmek) istemem.

Bu konuya tekrar dönmek istemiyoruz.
Ama yine bu bahse dönmezsek, din zarar görür.

Yolda ona bir soğukluk ve uyuşukluk gelmişti.

O gün para getirmesi Mevlana’nın hoşuna gitmemişti.

Mevlana’nın bu hoşnutsuzluğundan ona da soğukluk geldi.
Ama o konunun dışında konuşmak da bize hoş geliyor.

Nasıl ki, bir kaç kere bu günlere eriştik, bu günlerde ibadet gerekiyordu.
Allah bugünlerde kullarını başka günlerde olduğundan daha çok korur ve görür.

Bu halk böyle derler, ama Allah, Allah olalıdan beri her şeyi görür, işitir.
Şu halde niçin Ramazanda görür diyorsun?

Günah işleme! O Şaban (Ramazandan önceki ay) ayında da görür.

 (M. 146) Perhiz et! Şevval ayı Ramazandan sonraki ay) girince artık günah ve fesatla uğraş; hal diliyle,
«Artık Ramazan gitti, Allah gelecek Ramazana kadar tekrar yaptıklarımızı görecek ve bilecek değildir ya?

 Getir şu eğlence ve şarap kadehlerini artık içelim!» dersin.
Bu söz garip hadisler arasında rivayet edilmiştir, ama çok yaygın değildir.

 Deniliyor ki: «O kimse ki belirli güne kadar hep günahlarına tövbe eder, tekrar bozarsa iblisin maskarası olur.»

Onun hizmet ettiği şahne (Polis), eğer Sultan kölelerinden birinin huzuruna edepsiz bir durumda çıkacak olsa, köle onu iki parça eder.

 Sultan da Sarayının içinde ve dışında bir şahnedir (Polis).
Yani uzaktır; lanet de uzak düşmekten ibarettir.

Şeyh İbrahim bizim aramızdaki birliği bilir.
Ben konuşurken, söz, Mevlana’nın sözüdür, derim.

Her ikimiz de şüphesiz aynı şeyi söyleriz.
Sonra hiç hatırıma gelmez ki, Mevlana başka bir söz söylesin.

 Bundan dolayı içimde bir üzüntü yoktur.
Dedi ki: «Müritlerden bir topluluk gördüm.
O kime baş sallıyordu?

Sonra, sen de söyleme diye kime işaret ediyordun?»
«Hayır,» dedim.
«Ama» dedi,
«O işaretten o mürit yapma manasını anladı.»

Biz de zaten bu yapma işaretinden bunu anlıyoruz.
«Söyle, söyle!» dedim.

 Yine dedi ki: «Özür diliyorlar ve diyorlar ki, Mevlana bizimle birlikte olduğu zaman güler, bizi hiç suçlamaz, şu işi çabuk yap veya bir iş gör diye zorlamaz, ses çıkarmaz, hiç bir şeye kesin karar vermez ve bizi tehdit etmezdi.

Eğer Şemseddin de böyle yapsaydı o, bizim gelmemizi engellemezdi.»
Biz bu kadar bol-bol fedakârlıklar yaparken o diyor ki:

Şöyle bir sofi sözü vardır:
Eğer bir şey bulursam, sen kurtuldun, yoksa elimdesin.

Ben bu fikirdeydim ve bu maksatla geldim.
Eğer müritlerde vefa (Sevgide bağlılık) varsa bu olur, yoksa olmaz.

Mevlâ’na mademki eldedir, onu Aksaray’a getiren adam acaba daha fazla getirebilir miydi?

Gönlüm bunu istemiyor ama bu sefer ister görünüyor.
Nihayet ben Murat yani istenilen kişidir.
Mevlâ’na ise Muradın Muradı olmuştur.

Bana, ne babam, ne anam, onun gösterdiği ilgiyi göstermiştir.
O benim sözlerimi en hoş bir şekilde söyler.
O, benim kendisine yapmadığım iyilikleri bana yapmıştır.

 Mevlâ’na askıdaki işlerden konuşur, yağmurdan, çamurdan söz açar. Ben namazı bitirdiğim zaman defterini yere vurur kimse okumasın diye bir şey yazmam.

                  ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:

1.   İsteğin doğruluğunu anlamak için daha çekici bir şey sunarak imtihan etmemiz, gerektiğini öğrendik.

2.   Tanrı erlerinin seyahat ederken yanında para taşımadıklarını, yol kesicilere bir şey kaptırmadıklarını öğrendik.

3.   Perhiz yapmayı sevmemiz gerektiğini, perhizin sağlık verdiğini öğrendik.

4.   Allah’ın kullarını her zaman gördüğünü öğrendik.

5.   Ramazan ayından sonra günahlara dalanları iblisin oyuncağı olacaklarını öğrendik.

6.   Mevlana ve Şems Hazretlerinin sözlerinin aynı olduğunu, farklılık aramamamız gerektiğini öğrendik.

7.   Mevlana Hazretlerinin istenilen biri olduğunu öğrendik.

8.   Mevlana Hazretlerinin de Şems Hazretlerini isteyen olduğunu öğrendik.

9.   Şems Hazretleri kendi sözlerinin Mevlana Hazretleri tarafından güzel sunuş yapıldığını ve bu tarzı beğendiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,

Mevlana Hazretlerinin her seviyedeki akla hitap etme yeteneği olduğunu ve güzelce anlattığını anladık.
Şems Hazretlerinin anlayışı yüksek olanlara anlattığını anladık.

İkisinin de anlattığının aynı konu ve bilgi olduğunu, hitap ettiği kişilerin farklı olduğunu öğrendik.

Cahile öğretenlere âlim, âlimlere öğretenlerin hâkim olduğunu öğrendik.

Her iki hazretin birbirini çok sevdiğini, birbirine bağlı olduklarını, ancak Tanrı emri gereğince davrandıklarını öğrendik.

Tanrı’ya ulaşanlar arasında büyüklük, küçüklük olmaz.
Bu yolda giden öndedir, yol arkadaşıdır, arkadan geliyordur ulaşmıştır.

Yani üst veya alt tanımlaması yapılmaz.
Biri diğerinin hocası gibi tanımlanmaz, yol gösterici, yolu aydınlatan diye tarif edilir.

Şems Hazretlerine ulaşan, Mevlana Hazretlerine de ulaşır, bu iki hazretin dostlarına ulaşan kendilerine de ulaşır.

İnşallah bu satırları okuyan yarenlere de nasip ve kolay olur.
Âmin.

                                       *

RAVLİ

Popüler Yayınlar