Şems Hazretlerinin bir
sohbette söyledikleri:
Evet, kendi sözünden kendi
şiirinden sana bir coşkunluk geliyorsa başkalarının sözleri ve şiirleri de öyle
gelir.
Onlara karşı da heyecanın
artar.
İyiye, güzele karşı ne denilebilir?
Lakin sen diyorsun ki, vaktin
birinde bir hırka söz söylüyordu.
Nihayet senin halin hırkanın
halinden daha iyi olmalıdır.
(RAVLİ
ŞEMS-İ TEBRİZİ VE TANRIYLA KONUŞMAK) yazarak Google okumalısın)
Senin
kendi sözün yok mu?
Hep
başkalarının hikâyeleri, başkalarının şiirleri!
Hırka
nasıl konuşabilir?
Cansız
varlıklar içinde ancak Samiri’nin danası konuşmuştur.
Başka
cansızlarda böyle adet görülmemiştir.
Fakat
o buzağı mademki Tanrı’lıktan dem vurmuştur, Musa’nın peygamberliğini nasıl
kabul eder?
İşte
Musa’nın hikâye ettikleri o hali senin halindir.
Müridin
biri dedi ki:
“
Ben her gün Tanrı’yı yetmiş kere açıkça görürüm”
Şeyhi
ona şunu söyledi:
“
Senin bir kere Bâyezıd-i Bistami’yi görmen, Tanrı’yı yetmiş kere görmenden daha
hayırlıdır”
Mürit
meşelikten dışarı çıkıp da Bâyezid-i görünce hemen düşerek öldü, çünkü o âşık
idi.
(
Karışıklıktan, yanılgıdan, hayalinde canlandırmadan çıkıp gerçeği olduğu
görünce)
Sevgiliyi arama yönünde öldü.
Yani
nefsinden ona da bir artık kalmıştı, o da temizlendi.
Mürit
(Öğrenci), aciz görüşü ile eksik basiretiyle ( Kalpte hakikati görmeye yarayan kuvvet
) ancak kendi tasavvurunun suretini (Hayalinde şekillendirdiğini görmek) görür.
Tanrı’yı
Bâyezid kuvvetiyle göremez.
Şimdi
yüz bin Bâyezid de, Musa’nın pabucunun tozuna erişemez.
Hem
sen taklit yoluyla da diyorsun ki, binlerce veli, nebinin ayak tozuna erişmez.
O
halde nasıl reva görüyorsun ki, bir külhancı onu her gün bin defa görsün?
Tanrı
ile konuşan Musa’ya da onu görmedi diyorsun.
Eğer
biri senin gerçeklediğin “ Tanrı’yı görmek vardır” anlamındaki Tanrı kelamını tevil
etmek isterse fetva istemek lazımdır.
(Tevil: Bir sözü varacağı manaya vardırmak için söze ayrı mana
vermeye kalkışmak.)
Söz,
çekiştirilmeye elverişli ise tevil ile söylenir.
Doğru söze tevil gerekmez.
“ Enel Hakk” (Ben Hakk’ım) sözü gibi çıplak ve uygunsuz
sözler ise tevil götürmediğinden şüphesiz söyleyenin başı araya gitti
(Öldürüldü).
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler
öğrendik:
1. Nakletmekten çıkıp öğrendiklerimizi anlamamız,
kendimize içselleştirmemiz, özümüze katmamız, kendi sözümüz olana kadar devam
etmemiz gerektiğini öğrendik.
2. Sen kimsin ki bu konuda konuşursun hitabını duymamak
isteyenler başka birinin sözü ve davranışı üstünden, söylemek istediklerini
söylediğini öğrendik.
3. Canlı varlıksak, üstelik insansak kendi sözümüzün
olması gerektiğini öğrendik.
4. İçselleşmenin temkinli bir yaklaşımla olmadığı zaman
kontrolün kaybolduğu, sınırların aşıldığı ve tehlikeli bir alana girildiğini
öğrendik.
5. Bütünün bir parçası iken tamamı gibi algılamanın
yanlış sonuçlara götürdüğünü öğrendik.
6. Tanrı hakikatine ulaşamamış kimsenin Tanrı’yı kendi
oluşturduğu hayalinde canlandırdığını ve bunu gördüğünü iddia ettiğini
öğrendik.
7. Her insanın durumuna göre Tanrı’yı gördüğünü ama
tamamını göremediğini öğrendik.
8. Açık, net, anlaşılan sözlere başka manalar yüklemeye
kalkışmanın yanlış olduğunu öğrendik.
İşte böyle yaren,
Kendimden söylediğim sözler
de büyüklerimden aşırdığım sözlerdir.
Büyüklerimiz bir çıkar
gözetmediğinden, ben de bir çıkar gözetmediğimden oradan aşırdığım sözleri
konuya uygun olarak sizlere dağıtıyorum.
Yani hırsızlama yapıyorum ama
hırsızlık asla değil.
Bir ağaç düşün ki her dalında
meyveler var, kimse de benim diye etrafına sınır çekip sahiplenmemiş, yol
kenarında büyümüş.
Büyüklerimiz de Tanrı’dan
almışlar bizlere armağan etmişler.
Şimdi benim elim o dallara
uzanıp kopardığım meyveleri siz dünyanın neresinde olursanız olun, ne zaman
olursa olsun hiçbir bedel ödemeden size yarım metre yakınınıza kadar sunuyorum.
Görünen açık, net, kolayca
anlaşılan gerçeklere; kişi kendini içine katarsa, sahiplenirse, benim diye
iddia ederse yanlış olur.
Böyle bir yanlışa düşmemek
için hep öğrenen, hep arayan, hep araştıran kimliğimizi korumamız gerekir.
Öğrencilikten yeterlilik
sağlanmadan öğretmenliğe geçmek daima eksik bilgi ve görüşten dolayı yanlışa
düşürür.
Kendi yerimizi ve durumumuzu
kendimizin belirlemesinde daima hataya düşeriz.
O halde biz keşifçi olarak Tanrı’yı
öğrenme yolunda yolumuza devam etmeliyiz.
Tanrı’dan ne olduğumuzu
bildirmesini istememeliyiz ve ululuk davasında bulunmamalıyız.
*
RAVLİ