(Mevlana
Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
2460. Bugün salına-salına tavaf
ettim (Çevresinde dolaştım) onu, bugün övünerek
muradıma erdim onunla...
Bu günkü şarap sunulursa birine, bütün dileklerine erer-gider.
Hoca Hasan, sarhoşsun, hoşsun ama
benim sarhoşluğum değil sarhoşluğun.,
Altın kesesi de adamı sarhoş eder ama ezel (Başlangıcı belli olmayan zaman, öncesizlik) kadehinin sarhoşluğuna benzemez o sarhoşluk.
Bayrağımız yücelmiş, adamlarımız
toplanmış...
Canlarımız gördüğün gibi yücelmiş, yüceliklere ulaşmış.
A amcasının canı, bizim tövbemiz (Pişmanlığımız), balığın suya tövbe etmesine benzer.
A ulu şeyh, hiç beden, gönülle candan tövbe eder mi?
Aşkın bize, geldi-çattı;
Sonra düşmanlığa girişti, kavgaya koyuldu bizimle.,
Hani sarhoş bir yere girer de sarhoşluğu yüzünden kötülükler eder ya, onun gibi işte.
A sarhoş, yeter, sus artık;
Can bedenden kurtuldu, sus artık.
Şarabı al eline;
Başkaları kavga etmede, birbirleriyle savaşmada.
A bağırıp duran, sus;
Yeter artık, bağışla,Tanrı da seni bağışlasın...
Arı-duru şarabı sun;
Buluşma-kavuşma çağı geldi-çattı artık.
Gece yarısı bağırdım;
Kimdir şu gönül evindeki dedim;
Benim dedi;
Hani Ay da yüzünü görünce utanmıştı, güneş de;
İşte o'yum.
Neden dedi, şu gönül evi şekillerle
dolu?
A yüzü Çigil (Orta Asya'da Türk bölgesi) güzeline bile hasetler (Kıskançlıklar) salan dedim;
Bunlar, senin gölgelerin, hepsi senden vurmuş.
Peki dedi, şu ciğer kanma bulanmış
şekil de ne?
Bu dedim benim şeklim;
Gönlü yaralı, ayağı balçığa saplanmış kulunun (Sevgiyle bağlanmış, sevgi dostluğu devam ettiren) şekli.
***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1. Şems Hazretlerinin Tanrı şarabı sunduğu kişinin bu dünyada isteklerine, dileklerine ulaşacağını öğrendik.
2.
Şems
Hazretlerinin sunduğu şarabın öncesizlikte meydana gelen, insan eli değmeden,
yapılmış şarap olduğunu, verdiği sarhoşluğun başka olduğunu, paranın meyve
suyundan yapılan şaraba ve onun verdiği sarhoşluğa benzemediğini öğrendik.
Bu günkü şarap sunulursa birine, bütün dileklerine erer-gider.
Altın kesesi de adamı sarhoş eder ama ezel (Başlangıcı belli olmayan zaman, öncesizlik) kadehinin sarhoşluğuna benzemez o sarhoşluk.
Canlarımız gördüğün gibi yücelmiş, yüceliklere ulaşmış.
A ulu şeyh, hiç beden, gönülle candan tövbe eder mi?
Sonra düşmanlığa girişti, kavgaya koyuldu bizimle.,
Hani sarhoş bir yere girer de sarhoşluğu yüzünden kötülükler eder ya, onun gibi işte.
Can bedenden kurtuldu, sus artık.
Şarabı al eline;
Başkaları kavga etmede, birbirleriyle savaşmada.
Yeter artık, bağışla,Tanrı da seni bağışlasın...
Arı-duru şarabı sun;
Buluşma-kavuşma çağı geldi-çattı artık.
Kimdir şu gönül evindeki dedim;
Benim dedi;
Hani Ay da yüzünü görünce utanmıştı, güneş de;
İşte o'yum.
A yüzü Çigil (Orta Asya'da Türk bölgesi) güzeline bile hasetler (Kıskançlıklar) salan dedim;
Bunlar, senin gölgelerin, hepsi senden vurmuş.
Bu dedim benim şeklim;
Gönlü yaralı, ayağı balçığa saplanmış kulunun (Sevgiyle bağlanmış, sevgi dostluğu devam ettiren) şekli.
***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1. Şems Hazretlerinin Tanrı şarabı sunduğu kişinin bu dünyada isteklerine, dileklerine ulaşacağını öğrendik.
İşte böyle yaren;
Kişi kendi öz eleştirisini Şems ve Mevlana Hazretlerinin ölçülerine göre yapınca kendi kendiyle kavgasının biteceğini, tatlı bir sarhoşlukla yaşamına devam edip doğru kararlar alacağını, bu büyüklerimizin yolunda veonların yardıomızla kıyamete kadar ulaşacağımızı öğrendik, anladık.
*
RAVLİ