930- Gül:
“Sabır (Acı,
yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların
geçmesini bekleme erdemi, dayanç) darlığın (Geçim zorluğu, iç
sıkıntısının), sıkıntının anahtarıdır (Bir
bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluğun giderilmesi
için şifreleri çözen elverişli durum, fırsat, araç, sebeptir)” dedi de
goncadan baş gösterdi;
Her
dal (Branş) vebal yok (Günahsız),
çünkü sabrettim de inciler (Değişmeyen değerler)
saçarak geldim demeye (Söylemeye) koyuldu.
Ey
nefsi küll (İsteklerden meydana gelen bütünlük),
şekiller yapıp durma.
Ey
aklı küll (Düşüncelerden meydana gelen bütünlük),
kalemini kır (Yazmayı bırak).
Ey
(Allah’ı) arayan er, su üstünde ayak izini pek
de arama (Yanlış yerde iz yol arama).
Ey
gönlü temiz âşık, akarsu gibi arı-duru (Saf, tertemiz)
bir halde yürü;
Çünkü
bu dalgasız (Geçici olmayan), duru (Bulanık olmayan) su, her an canlara can (Yaşama, hayat, güç, dirilik) katmada.
Düğümsüz
(Anlaşılan, açıkta olan) su, yel (Rüzgâr) yüzünden bir an için pul-pul bir zırh giyinse
bile deredeki suya kusur (Özür) bulma, onun ne
korkusu vardır, ne derdi.
Nakışsızlıktaki
(Sade görünümdeki) nakışları (Kalıcı ve etkili işlemeleri), şekilsizdeki (Belirli bir tarifi edilemeyende) şekilleri (Açıklamaları, anlatımları) gör.
Her
şeklin yüzlerce rengi (Çeşitlilik), yüzlerce
kokusu (Belirtisi, işareti) vardır.
Azıksızlıktaki
(Yiyecek ve içecek azlığında, yokluğunda) azığa (Manevi yiyecek ve içeceğe) bak, her dalda (Branşta) bir İrem (Irmak
kenarındaki) bağı.
O
şekilleri bozan şekil yok mu?
Canın
da kaynağıdır o, gönlün de.
Ondan
utancından beden eridi gitti, can hareme (Yalnızlığa)
kaçtı.
Şarabı,
yeli yüzünden nice hür kulları, nefeslerini maden gibi çekip sustular,
karınlarını dağ gibi şişirdiler.
Denizden
mi bahsediyorsun, inciden mi, yoksa acı hükmün, sert dönmez takdirin, mutlaka
hükmünü yürüteceğinden mi?
Sözlerle
bir şey elde edemezsin, bayrağın altına kadar at sür, yürü.
Bu
yolu (Allah’a gidiş) acayip, ters bir yol bil.
Bil
ki mevki ile ululuk, kuyu dibindedir (Aşağının da daha
aşağında olmayı kabul edip benimsemektedir) bu yolda.
Dalgalanan
kan denizine vardın mı kerem (Büyüklük, ululuk) sofrasını
(Bolluk ve çeşitliliği) kan (İlk kaynağı) içinde ara.
Ateşin
içinde su var, su içinde ateş gizli.
Can,
ateşine atıldı mı neşe içindedir.
Gönül,
suyuna daldı mı nedametlere (Pişmanlıklara)
düşer.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Başımıza gelen
sebebini bildiğimiz veya bilmediğimiz iç veya dışta olan sıkıntılar karşısında şikâyet
etmememiz, suçlayıcı davranışlarda bulunmanın yanlış olduğunu, bize gerekli olanın
zamana bırakarak gelişmelerden meydana çıkacak fırsatlarla normale dönmek için
kendimizi daha fazla yormamamız, acele etmekle halledilebilecek sorunu
bulandırarak, sulandırarak işin içinden çıkılamaz bir hale getirmekten
sakınmamız gerektiğini öğrendik.
2.
Sıkıntının,
belanın, kazanın Allah’tan geldiğini bilerek ve kabul ederek kabul etmemiz ve
bu hükmün üstümüzden kaldırılması için dua ederek sakin bir bekleyişte olmamız
gerektiğini öğrendik.
3.
Nefsimizin
istekleri şekillerle donatarak gerçeklikten uzaklaştırdığını öğrendik.
4.
Aklımızın her
şeyi anlayıp kavrayacak kadar kuvvetli ve büyük olmadığını bilerek
sorunlarımızı ille de akılla çözme fikrinden vazgeçmemiz gerektiğini öğrendik.
5.
Kendimizi
kirletmeden doğru yerde doğru iz ve işaretleri bularak yolumuza eminlik içinde
gitmemiz gerektiğini, at iziyle it izinin birbirine karıştığı bir ortamda ayırt
edici davranmamız gerektiğini öğrendik.
6.
Yaşamın ve
diriliğin kalıcı olması için tertemiz, saf olarak gelip geçici isteklerden
kendimizi kurtarmamız, bulanıklıktan kurtularak saf ve temiz olarak yolda
ilerlememiz gerektiğini öğrendik.
7.
Dünya yaşamının
sıkıntılarla dolu olmasına rağmen temiz kişinin kendi halinde yaşadığını
öğrendik.
8.
Hiçbir şeyin ilk
bakışta gördüğümüz gibi olmadığını, gizlenmiş binlerce şekillere sahip olduğunu
öğrendik.
9.
Kışın gördüğümüz
kuru bir dalın bile zamanı gelince yapraklar ve çiçekler açarak meyve
vereceğini görmemiz ve anlamamız gerektiğini öğrendik.
10.
Tanrının sayısız
şekilleri bozup yok ettiğini, sayısız yeni şekiller yaptığını, canın kaynağına
giden kişinin bunları görebileceğini fakat anlatmayacaklarını öğrendik.
11.
Allah’a giden
yolun ters ve acayip bir yol olduğunu, uygun olmayanların bu yolda
ilerlemelerini engelleyecek ters yollar ile engel olunduğunu öğrendik.
12.
Birbiri içinde
gizlenmiş birbirine zıt gibi görünen kuvvetler olduğunu bilmemiz ve görmemiz
gerektiğini öğrendik.
13.
Can alemini
önemseyenlerin neşe içinde yaşayacaklarını, gönül işlerini önemseyenlerin
pişmanlık içine düşeceklerini öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Bütün zorluk ve yorgunlukların
Allah’a ulaşana kadar olduğunu, İlk kaynağa ulaşma arayışıyla yolculuk
edenlerin durağı olduğunu, burada kişinin büyüklerin sofrasına oturacak yere
kavuşabileceğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ