21 Kasım 2014 Cuma

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 1120 İNCİ BEYİT

1120-  Şu dolap gibi dönüp duran gökyüzünden, bir ağır uykudur seni bastırmış;
Feryat (Yüksek sesle söyle) şu pek tez geçen ömürden, sakın (Kendini koru, gözet, düşünceli davran) şu ağır uykudan!

Her yanda mum, meşale (Aydınlık), her yanda ses, iş güç…
Çünkü bu gece dünya gebe kaldı, ebedi dünya doğuyor.

Sen topraktın, gönül oldun.
Bilgisizdin, akıllandın.

Seni bu çeşit çekip buraya getiren, gene çekip sürüyerek oraya götürüyorlar.

Onun (Allah’ın) bu çekişleri bile, onun hoşa gitmeyen şeyleri bile hoştur, tatlıdır;
Ateşleri sudur onun, yüzünü asma ona.

Onun işi, gönüllerde oturmaktır, kârı (Kazancı), tövbe bozdurmaktır;
Onun sayıya sığmaz düzenlerinden zerrelerin bile gönülleri tir-tir titremede.

Ey ağız yarığından sıçrayıp duran acı gülüş, ey köy ağası benim diye övünüş, ne vakte dek sıçrayıp duracaksın, teslim ol, boyun ver, baş eğ, yoksa seni yay gibi çekerler, bükerler.

Hile tohumlarını ekip duruyordun, hayıflanmadaydın (Üzülüyordun, pişman oluyordun), Tanrı’yı yok sanmıştın, şimdi gör bakalım a kaltaban (Şarlatan, hileci, yalancı, namussuz).

A eşek (Kaba, düşüncesiz) , saman (Tatsız şeyler) yemen daha doğru, kara tencere (Kötü sıfat, uğursuzluk, sıkıntı) daha lâyık (Uygun ve yaraşan) sana, ey evinin de, soyunun-sopunun da ayıbı (Utanılacak durumda olan), ârı (Utanç duyulanı), yerin dibine geçsen (Kaybolsan, yok olsan) daha iyi olur.

Bende bir başkası (Hakikati olduğu ve anlaşılabilecek açıklıkta söyleme huyu) var da bu öfkeler ondan gelmede;
Su yakarsa bil ki ateştendir, ateşte (Kızgınlıkla) ısınmış, kaynamıştır da ondan.

Elinde taş yok, kimseyle savaşım yok benim, kimseyle kavga etmiyorum, çünkü gül bahçesi gibi hoşum ben.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Sadece dünyadaki yaşama bağlı kalmamızın yetersizlik olduğunu, sonsuza kadar yaşayacak olanakların olduğunu, uyanık olmak gerektiğini öğrendik.
2.    Aydınlık içinde bir yaşam yerine gözlerimizi kaparsak, uykuya dalarsak, kendimizi eve ve işe hapsedersek her an dünyaya gelen güzellikleri görmekten kendimizi mahrum edeceğimizi öğrendik.
3.    Dünyada ne verildiyse, bunları veren sahibinin verdiklerini geri alacağını, bunun için üzülmenin yanlış olduğunu öğrendik.
4.    Allah’ın hükümlerine boyun eğmeyenlerin zor durumlara düşeceğini öğrendik.
5.    Allah’ın gönlümüze yerleştiğini, işinin yaptığımız yanlışlara pişman ettirmek, korku vermek olduğunu öğrendik.
6.    Allah’ı yok sayıp bencilliğiyle istediği gibi davrananların sonlarının kötü olduğunu, kötü sonu hak ettiklerini öğrendik.
                         *
İşte böyle yaren,
Hazreti Mevlana’nın insanlara saldırmak, aşağılamak, suçlamak gibi bir karakteri olmadığını, yok yere kavga veya savaş etmek istemediğini, kendisiyle barışık ve güzel huyuyla ebedi mutluluk içinde yaşamına devam ettiğini öğrendik, anladık.

Kendini düzeltmek, yanlışını düzeltmek, doğru yolu bulmak ve Hak yolunda ilerlemek isteyenlere Hazreti Mevlana’nın doğruyu olduğu ve anlaşılır söyleme huyu olduğundan öğüt verdiğini öğrendik, anladık.

Hazreti Mevlana’ya dilinden söylenenlerin Allah’tan haber getiren Cebrail Aleyhisselamın, sözleri olduğunu öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

Popüler Yayınlar