1090- Hazine (Kıymetli
şeyler) istiyorsan baş koy (Bu uğurda ölümü göze
al),
Aşk
istiyorsan can ver (Hiçbir şey esirgememelisin, kendini
feda etmemelisin ve çok sevip üzerine düşkün olmalısın);
Safa
(Ön sıraya) gir, geri dönme ey benim Hayder-i
Kerrâr’ım (Sen, kahramanca döne-döne düşmana saldıran
Hz. Ali’msin).
A
bağcı, a bahçıvan, güz geldi;
Dallarda,
yapraklarda gönül derdinin eserlerini gör, nişanelerini seyret.
A
bahçıvan, dikkat et de dinle, ağaçların feryadını içercesine duy;
Her
yanda dilsizce ağlayıp feryat eden yüzlerce can var, yüzlerce can.
Gözler
sebepsiz yaşarmaz, dudaklar sebepsiz kurumaz, gönlünde bir dert olmadıkça
kimseciklerin yüzü safran gibi sararmaz, safran gibi sapsarı kesilmez.
Hâsılı
(Ortaya çıkan, görünen) gam kuzgunu (Tasa, kaygı, üzüntü karanlık gibi) geldi, hayıflanarak
(Üzülmek, yerinmek, acınmak, esef etmek) nerde?
Gül bahçesi (Huzur,
rahatlık ve zenginlik dolu yer), nerde?
Diye
sorarak bahçeye ayakbastı.
Nerde
süsen (Güzel görünüş ve koku), nerde ağustos
gülü (Kat-kat güzellik ve koku), nerde serviliklerin
(İnce ve uzun boy) laleleri, nerde yasemin (Koku ve renk)?
Nerde
çayırın, çimenin yeşiller giyinen güzelleri, nerde erguvan (Güzel renkler ve süsler), nerde erguvan?
Nerde
meyvelerin dalları (Gıda verenin eli), nerde
bedava (Karşılık beklenmeyen iyilik) bal (İyileştiren, besleyen), süt (Besin
değeri yüksek)?
Herkesin
canı, ciğeri kupkuru;
Süte
hasret çekip durmada.
Nerde
işi gücü tatlı bülbül (Sesi çok güzel olan),
nerde o kû-kû diye öten üveyik (Yerini belli edip davet
eden) kuşum benim?
Nerde
güzeller gibi yakışıklı tavuslar, dudular (Konuşan
kuşlar) nerde, dudular nerde?
Âdem
gibi bir buğday tanesi yediler de sanki cennet köşkünden ayrıldılar;
Bu
sınama yüzünden taçları başlarından uçtu (Soyluluk,
güç, iktidar ellerinden alındı), bu sınama yüzünden elbiseleri
üstlerinden döküldü (Ayıpları görünür oldu).
Gül
bahçesi Âdem gibi mahrumiyetlere (Yoksunluklara)
düştü, hem ağlıyor, hem bekliyor;
Bütün
sözü de “ Lütuf ve kerem sahibinden (Ulu, büyük ve asil
olanın iyiliğinden) ümit kesmeyin, ümit kesmeyin (Olmasını ve olacağını bekle) lütuf ve kerem sahibinden”
sözü.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Değerli olan her
şeyi kendimizde toplamak istiyorsak; kendinde bu değerleri toplamak kimseye
sevgiyle bağlanıp hizmet etmemiz gerektiğini öğrendik.
2.
Hak aşığı olmak
istiyorsak; Hazreti Ali’yi kendimize örnek alarak hareket etmemiz gerektiğini
ve asla geri dönmeden amacımıza ulaşana kadar savaş içinde olmamız gerektiğini
öğrendik.
3.
Doğadaki
değişmeleri ve gelişmeleri seyredip Tanrı sanatını anlamaya çalışmamız
gerektiğini öğrendik.
4.
Her şeyin
olmasına veya belirli bir durumda bulunmasına yol açan sebebi bilmeye ve
anlamaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.
5.
Her an Tanrı
tarafından sınandığımızı, Tanrı emrine uymayanların güzelliklerden mahrum
kalacağını, güç ve makamlarının elden alınacağını, suçlarının görünür hale
geldiğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Ne
durumda olursak olalım; Allah’tan ümit kesilmeyeceğini, ağlayış ve yalvarışla
beklenti içinde olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ