1140- Eyyub’un gözleri açıldı (Tanrı imtihanı bitti, rahmeti geldi, sabır sona erdi),
Yakub’un oğlu geldi (Sevenler birbirine kavuştu),
Güneş Ay’a eş oldu, işret meclisine (Kendinden geçmiş,
Tanrı rahmetine katılmış topluluğa katılarak) otur sen de.
Keseler
(Altınları koyacak kap) örmedeydim, altın
hırsıyla yanıp yakılıyordum, artık yoksul görünmeden vazgeçeyim.
Çünkü
pusuda define gördüm ben.
Ey
“ Söyle” emrinin tek binicisi, ey aklının önünde
Nefsi küllün, yenini (Elbisesinin kolunu) çiğneyen
bir çocuk gibi (Çocuk yanlış yaptığı ve bu yanlışı
anladığı zaman kolundaki kumaşı dişlemeye başladığı gibi) çocuklaştığı
dilber.
Görüşe
sahip olan kişi onu gördü mü görüşü yüzlerce defa fazlalaşır, ellerini başından
yukarıya kaldırır da ne de güzel yardımcı diye el çırpar.
Onun
bakış Sidre’sinin (Yedi kat gökte olan makam)
gölgesinde insan, Cebrailleşir (Şüphelerden arınır,
güven duyulan, Tanrı emirlerini bildiren kutsal kişi olur), Cebrail’in
huyuyla huylanır (Her yönüyle uygunluk sağlar),
semiz (İyi beslenmiş) danaya konuk olmak,
başkasının haddi (Hakkı ve yetkisi) değildir
zaten.
Tanrı
sofrasına yol bulmuştur o, haslarla uzlaşmış (İyi
nitelikleri kendinde toplamış kişilerle uyum sağlamış), onlarla
birleşmiştir o;
Karagözlü
huriler, ona saçmak için ellerine tabaklarla nimetler (Yararlanması
gerekenleri) almışlardır.
Şu
can sırlarının kitabını ne vakte dek aşağılık kişilere okuyup duracaksın?
Bu
kitap, apaşikâr (Açık ve belirgin), ta sağ taraf
ehlinin (Sağduyulu hareket ederek Allah'ın kitabına
iman edip hayata geçirenlere, birbirlerine, sabrederek mücadeleyi, merhametli
davranmayı tavsiye edenlere, güçlü hale gelenlere, hayırlı sonuca kavuşanlara)
kadar uçup gidiyor zaten.
Bu
kimdir bu, bu kimdir bu?
Bu,
ikinci bir Yusuf’tur, olsa-olsa Hızır’dır, İlyas’tır bu yahut da
abıhayattır (Ebedi
hayat) bu.
Ruhani
bir bahçededir yahut Tanrı meclisidir bu.
Isfahan
sürmesidir bu yahut da noksanlardan münezzeh nurudur bu.
Canlara
can katandır bu yahut Me’vâ (Varılması gereken yer olan)
cennetidir bu, güzel sakimizdir (Kendinden geçişi sunan)
bu yahut da can (Hayat ve yaşayışı devam ettiren,
güçlendiren) şarabıdır bu.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Para ve mal
hırsından vazgeçip peygamberlerin, velilerin, evliyaların hayat hikâyelerini
okuyarak, önemseyerek, dualarını içselleştirerek onlara sevgi duyup yaklaşmamız
ve onların halkasında kendimize yer bulmaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.
2.
Allah’ın
emirlerinin hükmüne giren kimsenin Allah’ın sözlerini taşıyan ve söyleyen kişi
olacağını öğrendik.
3.
Tanrı
nimetlerinden faydalanmak, Tanrı’ya yaklaşmak için Tanrı’nın verdiklerine ve
aldıklarına gönül hoşluğuyla razı olmak gerektiğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Cisim
olmayıp gözle görünmeyen, etkilerinden anladığımız ruha ait varlıkları
öğrenmemiz, bilmemiz, yararlanmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Eksikliklerimizden
kurtulmak, hakikati olduğu gibi görmek, doğru ve geçerli bir yaşamı tercih
etmek için madde dışı varlıklarla ilgilenmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
Tanrı
sanatının sonsuz olduğunun bilincinde olarak, yaşamımızı, hayatımızı güçlü kılmak
için sadece gördüklerimizle ve bildirilenlerle yetinmeyip daha da güzel ve
geçerli olanakları aramamız, keşfetmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
HER İMKÂN BİZE HAZIRLANMIŞ, BİZİ BEKLİYOR.
NE DURUYORUZ Kİ!
GELMESİNİ DURARAK BEKLEMEK DOĞRU DEĞİL,
İlerlerken de, çalışırken de, giderken de bekleyişimiz devam
etmelidir.
*
RAVLİ