1170- Tanrı, yüzüne imanınızı
tazeleyin diye bir yazıdır yazmış;
O
güzel yüzden, o güzel yazıdan dolayı her an imanım artıp duruyor.
Kızdığın
zaman gözlerin, gözlerime gizlice öyle bir söz söyler ki o söz, benim gizli ateşime
aittir.
Der
ki:
Gönlünü sağlam tut, o güzelin hışmından, nazından ürkme;
Önce bir kadeh tortulu şarap iç de sonuna bak bu işin sen.
Her
gülün bir tikeni vardır, definenin üstünde de yılan olur.
Çektiğin
acı, ettiğin sabır (Acı, yoksulluk, haksızlık ve bunlar
gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi),
sonucu tatlı dileğine ulaştırır seni a benim canım.
Bu
sözü duyunca ben de mademki dedim, bana eziyet (Sıkıntı
veya güçlük) etmek istiyorsun, o eziyet hazinedir bence;
Tut
ki Abû-Hurayra’laştım (Şaşmaz bir hafızaya sahip oldum),
gamım (Tasam, kaygım, üzüntüm), mihnetimse (Sıkıntı oluşturduysa) tağarcığım (Eski bilgilerime bilgi katıldı, anlayışım ve kavrayışım
güçlenerek hazine) oldu.
Elimi
tağarcığıma atar, dilenciyi sultan ederim (Bilgi
isteyene verir onu zengin ederim), isteyene altınla, gümüşle dolu bir
kese sunarım, çünkü dolunay (Karanlıkları aydınlatan
güzel kişi) konuğum oldu benim.
Gönlüm
ne isterse hiç şaşmadan onu çıkarırım tağarcıktan (Dağarcık,
kap, torba), böylece de benzim kızarır, sofram nimetlerle (Yararlanılan olanaklarla) dolar.
Dedi
ki:
Bu
söz iyi kaçtı, aklını başına devşir (Aklımızı başına getir, derle, topla, düzgün duruma getir)
de tağarcığı kaybetme;
İyi
bir anahtar buldun mu ey güvendiğim kapıcım.
Sabır,
darlığın, mihnetin anahtarı, sabır yücelme derecelerinin merdivenidir, sabır
sıkıntının panzehiridir ey benim Arapça okuyan Türk’üm, ey benim Arapça bilen
güzelim.
Lâ
havle (Bir sıkıntı, bir bela karşısında sabrın tükendi)
demeyi bırak oğul, yeter artık, çünkü şarap şeytanı büsbütün azıyor;
Lâ
havle’yi bıraktım da şeytanın lâ havle demeye başladı şimdi.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Allah’ın
varlığına ve birliğine, ahret gününe, kader ve kazaya, yani hayır ve şerrin
Allah tarafından yaratıldığına bir bütünlük içinde inanmamız ve bu inancı
kalben kabul edip dilimizle sık-sık söylememiz gerektiğini öğrendik.
2.
Başımıza ne
gelirse gelsin Allah’tan olduğu için sağlam durmamız, acılık duysak bile
şikâyetçi olmadan sabırla işin sonunu düşünmemiz arkasından gelecek güzelliği
beklememiz gerektiğini öğrendik.
3.
Karanlıkları
aydınlatan kişi yanımıza geldiği zaman cömertçe bahşişler dağıtılması
gerektiğini öğrendik.
4.
İyi bir sonuç
almak için işin başında sıkıntılar ve güçlükler olacağını, bunu kabul etmemiz,
razı olmamız gerektiğini öğrendik.
5.
Sıkıntıların,
eziyetlerin insana olumlu katkılar sunduğunu, şikâyetçi olup bu fırsatı
kaçırmamızın yanlış olacağını öğrendik.
6.
Sıkıntılarda
isyan etmeyip Allah’a sevgisi devam edene Allah’ın konuk olduğunu, o kişinin
isteklerini kendi isteği gibi kabul ederek gerçekleştirdiğini öğrendik.
7.
Düşünme, anlama,
kavrama gücümüzü isyan etmekle, şikâyet etmekle, hayal âlemine kaçmakla,
başkalarını suçlamakla aklımızın başımızdan uzaklaşacağını öğrendik.
8.
Yüksek, ulu,
büyük bir yere ulaşmak için sabırlı olmamız gerektiğini, bu sayede darlıkları
aşabileceğimizi, sıkıntıları geride bırakabileceğimizi öğrendik.
9.
Sabrımızın
tükenmesiyle şeytanın etkilerinin başlayacağını öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Bela
veya sıkıntı başımıza geldiği zaman suçlamalarla, şikâyetlerle aklımızı ve
inancımızı dağılmamamız gerektiğini, sabrın sonunda mükâfatın muhakkak
geleceğini bilmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ