“Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahim”
(Rahman ve rahim Allah adiyle)
O-
Ey aşkı, kutluluk (Uğurluluk) göğünde uçanlara
kol kanat veren, uçanların uçuşunu artırıp duran sevgili, senin sevda halkanda
rûhanilere (Allah’a sevgiyle bağlı olan insanlar)
çeşit-çeşit haller (Sıra dışı davranışlar) gelmede.
Ben
batanları sevmem sözünde (Hazreti
İbrahim’in): (EN’ÂM suresi 76: Gecenin karanlığı onu
kaplayınca bir yıldız gördü, “Rabbim budur” dedi. Yıldız batınca, “batanları
sevmem”, dedi.), gerçekten de suretlerden arınış var.
Gizli
şeyleri gören gözlere her an senden şekiller, suretler, görünmede.
(Halka anlatılmayan, şekiller ve görüntülerin görülmesi
suretiyle izlenilen yolun doğru ve gerçek olduğuna inancın sağlamlaştırılması
için Allah’tan herkese gösterilmeyen görüntüler.)
Gönüller
senin yüzünden baş aşağı gelmiş (Sevgisi ile bağlanma
yüzünden yaşamı tepe taklak olmuş), yeryüzü bir kan denizi kesilmiş; ey
aylardan da üstün, yıllardan da güzel sevgili, sana ay diyemem ben. (Benzetme ile anlatılamayan güzelliğe sahip Allah)
Dağ
gamınla (Sebebi bilinmeyen üzüntü, sıkıntıyla) yarılmıştır
da o gam, tâ içine çökmüştür, yalım-yalım yalımlaşmadadır (İçten içe alev-alev yanmadadır); bütün bu keremler (soyluluk, büyüklük, asalet, ululuk), bu üstünlükler,
senin kereminden, senin lutfundan (Karşılıksız
iyiliklerinden, bağışlarından) bir katrecik (Damlacık)
kan elde etmiştir de o yüzden gelişip yetişmiştir.
Ey
uluların (Erdem bakımından çok büyük, yüce kişilerin)
dayancı, güvenci (İtimat ettikleri kişilerden),
bizi de onlardan say; bilirsin ki kuyruklar da başlara uyup gider.
Topraktan
bir ulu er düzer koşarsın (Desteklediğin donanımlı bir
yiğit meydana çıkarırsın) da melekler bile kıskanır onu; senin peşin
parana karşı can bile müflis (İflas etmiş) bir
hale gelir, bütün mallar mülkler yerlere döşenir, ayaklar altında kalır.
Kimin
kolu kanadı olursan ne yücelikler elde eder o, nu ululuklara kavuşur.
Hali
böyle olan kişinin de yüzünde benler (İşaretler)
vardır ve o, güzelleştikçe güzelleşir.
Tutalım
ki tikenim, hem de kötü bir tiken; fakat tiken de gülle bir aradadır.(İnsana acı veren söz ve davranışlarda bulunan kişinin iyi
güzel yönleri olacağını unutmamak gerekir)
Sarraf,
altın tartarken teraziye miskallerle beraber arpa (Ölçü
olarak) da koyar.(Doğru ölçü yapan, tek taraflı
ölçü yapmaz)
İşler
fikirlere (Düşüncelere) uygundur, mallar
topraktan meydana gelir.
Şu
haller (Olanlar), sözlerden belirir (Özü oluşturan öğeleri açıklar, tanımlar, sınırlar),
sözler de hallere (Olacaklara veya olmuşlara) işarettir.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdülbâki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1. Allah’a
olan aşk duyanlara Allah’ın onlara yükselme imkanı verdiğini, ruhlarını nuruyla
nurlandırıp farklılaştırdığını öğrendik.
2. Gelip
geçici olan her neyse sevgiyle gönlümüze almamamız gerektiğini öğrendik.
3. Allahın
güzelliği karşısında kişinin hayret içinde şaşkınlık yaşayacağını öğrendik.
4. Ahlakın
övdüğü iyi olmaya ulaşmış, alçak gönüllü, yiğit, doğrulukla söz söyleyen ve
davranan, büyük kişilerin Allah’a güvenip davranış gösterdiğini, biz böyle
kişileri severek bağlanırsak ve onun yolunda gidersek, bir zaman sonra onlar
gibi olacağını öğrendik.
5. Allahın
sevdiği bir er meydana çıkınca malın, mülkün, makamın, paranın hükmünün
kalmayacağını öğrendik.
6. Yüceliklere
sahip kişinin yüzünde işaretler olduğunu, bizim o işaretleri bilmemiz
gerektiğini öğrendik.
7. Düşünceye
uygun işler yapıldığını öğrendik.
8. Dünyadaki
malların topraktan meydana geldiğini öğrendik.
9. Sözlerin
yapılan işi belirlediğini, tanımladığını, açıkladığını, sınırlarını
belirttiğini öğrendik.
İşte
böyle yaren,
Akıllı, zeki, görüşü olanların Allah ile sevgi
bağlılığıyla iş yaptığını, böyle kişilere Allahın imkânlar sunduğunu, yücelere
çıkmaları için izin verdiğini öğrendik, anladık.
Doğru
ulu kişiyi yüzündeki nur işaretlerinden tanıyabileceğimizi, o kişiye gönülden,,
candan bağlanarak sevmemiz ve dediklerini doğru kabul ederek önerdiği yoldan
gitmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
Allah
dünya âleminden başka alemlerini göstermek isteyince kapalı göz kapağına
baktığın zaman siyah bir dikdörtgen şeklinde tablo çıkar.
Bu
tabloda helezoni renkli ve kıvrılarak hareket eden renkli ışık sütunları çıkar,
sanki bu hortumun içinde gittiğimizi hissederiz.
Yolculuk
tamam olunca dünyada benzeri olmayan şekillerle dolu güzel bir tablo çıkar, bu
güzel tabloyu unutmayayım deriz fakat tablo daha güzel bir tablo ile değişir,
bu tabloyu unutmayayım derken başka bir güzel tablo daha kendini gösterir.
Böylece
sayısız tablo gördükten sonra hiçbirinin şeklini gördüğümüz halde ifade
edeceğimiz, anlatacağımız bir şekil kalmaz, yalnız güzel şekiller gördüğümüzü
biliriz.
Saygı
duyduğumuz, sevdiğimiz ulu büyüklerimizi rüya yoluyla görürüz, bu rüyaların
siyah-beyaz olmadığını, kaynağı belli olmayan parlaklıkta renkli rüyalar
göreceğimizi öğrendik, anladık.
SÖZ ETKENDİR.
*
RAVLİ