13 Ağustos 2014 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 120 İNCİ BEYİT

120-  Ey bağ sahibi, ey bağcı, neden bize sarılıyor, neden bizi bırakmıyorsun?
Biz senin üzümünü yediysek sen de bizim sarığımızı aldın ya.

Ey ışığı perdeler ardından gelen sevgili, ışığın, hararetin yaz mevsimi bize.
Bizi al, yaz mevsimi gibi gönlümüz ateşli, ta gül bahçemize dek çek götür.

Ey can gözümüzün tutyası (Görmeyi kuvvetlendiren sürme), nereye gittin ki?
Gel, gel de tandırımızdan rahmet suları kaynasın.

Gel de çorak yerler yeşersin, mezarlar bahçe haline gelsin, koruklar üzüm olsun, ekmeğimiz pişsin.

Ey can güneşi, ey gönül güneşi, ey güzelliğiyle güneşi bile utandıran güzel, gel de bir gör, şu balçık, canımızı nasıl tutmuş bırakmıyor.

Yüzünün lütfüyle  (Bağışlarıyla) nice defalar tikenler gül bahçesi kesildi de imanımıza yüz binlerce ikrar (Saklamayıp doğruyu açıkça söylemek) bağışladı.

Ey ebedi aşk, canımızı şu zindandan kurtarıp tek Tanrı’ya götürmek için şu kalıptan ne de hoş yüz gösterdin.

Ey ışıklar saçan sabahımız, gam zamanında neşe yarat, gecenin içinde bir gündüz, görülmemiş, eşsiz, şaşılacak bir gündüz belirt.

Katır boncuğunu inci haline getirirsin: Zühre’nin (Venüs yıldızı) ödünü patlatırsın; malı-mülkü olmayanı padişah yaparsın, aşk olsun sana ey padişahımız.

Nerde o gözler ki izinin tozunu görsün.
Nerde bizim delilimizi duyacak kulak, burhanımızı anlayacak akıl?

                             ***
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdülbâki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Tanrı’nın bağ ve bahçenin meyvesinden yediğimiz için aklımızı başımızdan aldığını bağ ve bahçelere bizi bağladığını öğrendik.
2.    Tanrı’nın ışığının perdeler arkasından geldiğini, aradan perdelerin kalktığı yeri olan gül bahçesinde buluşmak gerektiğini öğrendik.
3.    Canımızın çeşitli isteklerle kendimizden uzaklaşıp gittiğini, canımızın kendimizde olduğu zaman Tanrı’nın bağışlamasının, affının, merhametinin çoğaldığını öğrendik.
4.    Dünya güzelliklerine dalıp gitmemek gerektiğini, esas kalıcı güzelliğin Tanrı’da olduğunu öğrendik.
                              *
Zühre (Venüs) (Çoban) yıldızı:
Zühre yıldızının tabiatı, soğuk ve nemliliği ılımlı olup, geceli diş bulunmakla ona küçük mutlu adı verilmiştir.
Bu yıldıza bakanın kalbine sevinç geldiği tecrübe ile anlaşılmıştır.

Bu yıldızın özellikleri:
Yumuşak ve sevimli, incelik ve zarafet, neşeli ve istekli, oynak ve şarkıcı, birleşme ve tebrik etme ve güzel huylu bulunmuştur.

Bu yıldızın şanına düşen varlıkların, aynı özellikleri taşıdıkları görülmüştür.

Bu yıldız, Salı gecesiyle Cuma gününde hâkim bulunmaktadır.
İşte bu gecenin ve gündüzün ilk saatleri buna nispet (Oran) edilmiştir.

(Marifetnağme Erzurum-Hasankale’li İbrahim Hakkı Hz.4. cilt 7. Bölümünden alıntı yapılmıştır)
                                       *                                  
İşte böyle yaren,
Tanrı’dan bekleyişte olanın canının istekler peşinde olmaması, canı başında, canı kendimizde olması gerektiğini öğrendik, anladık.

Canımızın dünya istekleriyle vücudumuza hapsolduğunu, bu hapisten kurtuluşun tek çaresinin aşk olduğunu, aşkın Tanrı’ya bizi götürecek tek vasıta olduğunu öğrendik, anladık.

Tanrı’nın değersiz bir aşığı isterse çok değerli bir hale getirebileceğini öğrendik, anladık.
                                       *

RAVLİ

Popüler Yayınlar