10-
Âlemin başlangıcı bir gürültüdür, bir hayhuy, sonu bir sarsıntıdır, bir deprem.
Aşkla şükür şikâyetle beraberdir, huzurla
rahat sarsıntılarla eş.
Şafak güneşin fermanıdır (Kendini göstereceğinin habercisidir), Tanrı aşkı devlet
tuğrası (Tanrı’ya aşktan
sonra o kişiye yetkilerin verilmesi), buluşma vakti gelip çatmada, çünkü
bu yorumu aşk yoğurdu (Hazırlığını yaptı).
Âlemlere
rahmet olanın yoksullara bağışladığı yüceliğe, mevkie bak, hırkalar ay gibi
aydın, şallar gül gibi güzel kokuyor.
Aşk,
tüm bir iş, bizse onun bir parçasıyız.
O
uçsuz bucaksız bir deniz, bizse bir katrecik (Damla).
O
(Aşk) yüzlerce delil getirmede, bizse o
delillerle doğruyu ancak bulabiliyoruz.
Gök,
aşkla uzlaşıp dönüyor, aşktan mahrum olunca yıldız bile tutulup sönüyor (Işığını kaybediyor).
Beli
bükük “ Dal” bile aşkla “ Elif” gibi doğrulup yücelmede, fakat aşksız kalınca “
Elif” bile dallara dönmede.
Söz
bengisudur (Yaşam suyudur), çünkü ledün (Allah âleminin) bilgisinin aşkından doğmadadır.
Aşkı
canından eksik etme de iyi işlerin meyve versin, çoğaldıkça çoğalsın.
Söz;
mana ehline (Anlama, düşünme yeteneği olanlara)
az da olsa çoktur, uzadıkça uzar, yeter mi yeter; fakat suret ehline (Sadece görünenlere önem verenlere) çok söz bile azdır,
kifayetsizdir (Yetersizdir).
(Suret
ehli: Gördüğüne inanır.
Sonuçlara göre düşünmez, öz sezisi yoktur.
Uzun vadeli değerlendirmeler yapamaz.
Bilgi toplar ancak düşünce alanına getiremez, yalnızca tanımlama
yapar.)
Şiirleri
çok söyledilerse ne var ki?
Denizin
incilerle dopdolu olması daha iyidir elbet.
Deve
de şiir zevkiyle yerden
yere göçüp konar konaktan konağa yelip (Aceleyle,
telaşlı bir biçimde koşmak) yortar (Yorgun
duruma gelir).
Güzel
şiirin etkisinin sözleri anlamayanlara bile zevk ve istekle çalışmak gücü
verdiğini öğrendik.
O
hocanın ayağı, mahallemizde balçığa saplanıp (Hareket
edemez duruma geldi) kalakaldı, onun halini söyleyeyim de “ Kaza gelince göz kör olur”
atasözünü oku.
(Tanrının hükmü yerine gelmesi için kişide ansal körlük oluşur
yani aklının ve aldığın önlemlerin etkisiz duruma gelmesi durumudur.
Kişi Tanrı takdirini bilmiyorsa neden benim başıma geldi diye başına
gelenin mantıklı bir açıklamasına çalışır fakat akıl buna asla cevap bulamaz.)
Cebbarcasına
ululanır (Tanrı kudretine sahip gibi büyüklenir),
bir yere dokunmasın diye eteğini çeker, kaldırır, kibirle (Kendini beğenerek, başkalarından üstün tutarak) yürür
giderdi, âşıklarla alay ederdi, aşkı bir oyun, bir oyuncak sayardı o.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdülbâki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Şikâyet ve
teşekkürün aşkla beraber olduğunu, ayrı düşünmek gerekmediğini, sevdiğimiz
kişiye teşekkür ettiğimizi ve şikâyet ettiğimizi, ne kadar sevgi çoksa o kadar şikâyet
ve teşekkürün çok olacağını öğrendik.
2.
Sakinlikle
rahatın ve sarsıntıların bir arada olduğunu, birbirinden ayrılmadığını, eşit
değerde olduğunu ancak biz hoşa gitmesi veya gitmemesi olarak değerlendirdiğimizi
öğrendik.
3.
Doğru olanların,
doğru yolu bulanların, doğru kişiye bağlananların yüceldiğini öğrendik.
4.
Canımızın
gıdasının aşk olduğunu, aşkla beslenen
canın güzel ve çok iyi işler yapacağını öğrendik.
5.
Anlama yeteneği
olanın küçük bir sözden değerlendirme yaparak gizlenmiş, saklanmış, söyleyenin
bile farkında olmadığı manaya ulaştığını öğrendik.
6.
Aşkın gücünü ve
kazanımlarını bilmeyenin aşkı oyun ve oyuncak sandığını öğrendik.
İşte
böyle yaren,
Zıtlıklar
olsa bile aşkın beraberliğinde güç kazandığını, verimli ve faydalı birçok
işlerin başarılacağını öğrendik, anladık.
Aşkı
olmayan kişinin en küçük sorunlarda bile ne yapacağını şaşıracağını, etkisiz ve
kararsız hale geleceğini, problemine çözüm yolu bulamayacağını öğrendik,
anladık.
Çok
ulu kişinin bile başına Tanrı’nın kaza kader hükmünde zarara uğrayacağı işler
gelebileceğini, aşık kişinin bu işin Tanrı hükmü olduğunu anlayarak ve hoş
karşılayarak doğru yoluna devam edeceğini öğrendik, anladık.
SEVİÇ AŞKTADIR.
*
RAVLİ