200-
Gönüllerde belirmişsin, düşünceleri bezemişsin (Süslemişsin).
Hem
kendin dilek dilemişsin (Allah’a yakın dost ile
tanışmak istemişsin), hem kendi kendinin dileğini (Kendin gelerek bulmuşsun) vermişsin.
Ey
eşi, dengi bulunmaz can bağışlayıcı, ey bilginin de tadı tuzu, bildiğini de
tutmanın (Sır saklamanın) da çeşnisi (Farklı tadı), lezzeti.
Senden
başka ne varsa bahanedir (Gerçek sebep gizlenerek ileri
sürülen uydurma sebep), düzendir: onlar hastalıktır sense ilaçsın.
Biz
o düzene (Dünyanın aldatmasına) kapılmışız da
şaşılaşmışız (Biri iki görüyoruz), suçumuz
olmadığı halde (Tanrı
takdiri olduğu halde, şahıs ve sebeplerden suç aramışız) kinlere (Gizli düşmanlıklara) düşmüşüz; gâh kara gözlü
hurilerin sarhoşu kesilmişiz, gâh ekmeğin, çorbanın sarhoşu.
Sen
şu sarhoşluğa bak da bırak aklı (Aklı bırakarak
sarhoşluğu tercih et); şu mezeyi seyret de bırak mezeyi (Çeşitli yemek yeme sevdasını bırak).
Bir
parça ekmekle yemek, değmez bunca maceraya atılmaya.
O
gözlere görünmeyen usta (Tanrı), seni işe koşar
da yüz çeşit, renk-renk tedbirlere düşersin, aydınlıklara kavuşursun,
karanlıklarda kalırsın, bu arada savaşlara bile katlanırsın.
Ey
ulu er, gizlice canın bur kulağını (Daha dikkatli
davranması için uyarıda bulun); candan, gönülden “Rabbim, sen beni kurtar!” de, de bahaneler bul, kesil (Uzaklaş) halktan; and olsun (Yemin)
Tanrı’ya, bunların hepsi de asılsız şeylerdir.
Sus
artık, acele işim var, bayrağın altına gittim; kâğıdı bırak, kalemi kır, saki (Güzelliği sunarak sarhoş eden sevgili) göründü, gelin,
gelin.
Gökyüzünden
cana, “Hadi, geri gel!” diye bir sestir, geldi.
Can
da ”A güzel davetçi, merhaba, geliyorum” diye
seslendi.
“Duydum!
“Başüstüne,
her an sana yüzlerce can feda olsun; bir kere daha çağır da “ Hel etâ” (Allah’ı işitir ve görür) makamına kadar uçayım” dedi.
Ey
eşiz konuğumuz, canımızın sabrını da aldın, kararını da; seni nerde arayayım,
nerde bulayım?
Seslenen:
“Candan da dışarı, mekândan da üstün bir yerde” dedi.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdülbâki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Şems
Hazretlerinin Hak dostlarının gönüllerinde kendini ve nurunu gösterdiğini, aynı
zamanda da kendisini bulmalarını istediğini öğrendik.
2.
Dünya işlerine
dalanın hakikati göremediğini, zanlarla kin ve düşmanlıklarla uğraştığını
öğrendik.
3.
Şems
Hazretlerinin iyilik edip verip canımıza tesir edip akıl yolunu bırakıp Hak
sarhoşluğuyla sarhoş olmasını sağladığını öğrendik.
4.
Halktan
uzaklaşarak yalvarışla yalan dünyanın uğraşılarından sıyrılıp Hakka doğru yol
almaz gerektiğini öğrendik.
5.
Şems
Hazretlerinin eşsiz biri olduğunu, yer ve makam tarif edilemeyecek üstün bir
yerde olduğunu öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Hak dostunun sesini duyana, yüzünü
görene dek gönlümüzün ve canımızın bu istekten vazgeçmeden kararlı olarak
arayışımıza devam etmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
Dünyayı Allah’ın Hak dostlarından
eksik bırakmadığını her dönemde vekilleri ile dünyayı doldurduğunu öğrendik,
anladık.
*
RAVLİ