21 Ağustos 2014 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 200 İNCİ BEYİT

200- Gönüllerde belirmişsin, düşünceleri bezemişsin (Süslemişsin).
Hem kendin dilek dilemişsin (Allah’a yakın dost ile tanışmak istemişsin), hem kendi kendinin dileğini (Kendin gelerek bulmuşsun) vermişsin.

Ey eşi, dengi bulunmaz can bağışlayıcı, ey bilginin de tadı tuzu, bildiğini de tutmanın (Sır saklamanın) da çeşnisi (Farklı tadı), lezzeti.

Senden başka ne varsa bahanedir (Gerçek sebep gizlenerek ileri sürülen uydurma sebep), düzendir: onlar hastalıktır sense ilaçsın.

Biz o düzene (Dünyanın aldatmasına) kapılmışız da şaşılaşmışız (Biri iki görüyoruz), suçumuz olmadığı halde  (Tanrı takdiri olduğu halde, şahıs ve sebeplerden suç aramışız) kinlere (Gizli düşmanlıklara) düşmüşüz; gâh kara gözlü hurilerin sarhoşu kesilmişiz, gâh ekmeğin, çorbanın sarhoşu.

Sen şu sarhoşluğa bak da bırak aklı (Aklı bırakarak sarhoşluğu tercih et); şu mezeyi seyret de bırak mezeyi (Çeşitli yemek yeme sevdasını bırak).
Bir parça ekmekle yemek, değmez bunca maceraya atılmaya.

O gözlere görünmeyen usta (Tanrı), seni işe koşar da yüz çeşit, renk-renk tedbirlere düşersin, aydınlıklara kavuşursun, karanlıklarda kalırsın, bu arada savaşlara bile katlanırsın.

Ey ulu er, gizlice canın bur kulağını (Daha dikkatli davranması için uyarıda bulun); candan, gönülden “Rabbim, sen beni kurtar!” de, de bahaneler bul, kesil (Uzaklaş) halktan; and olsun (Yemin) Tanrı’ya, bunların hepsi de asılsız şeylerdir.

Sus artık, acele işim var, bayrağın altına gittim; kâğıdı bırak, kalemi kır, saki (Güzelliği sunarak sarhoş eden sevgili) göründü, gelin, gelin.

Gökyüzünden cana, “Hadi, geri gel!” diye bir sestir, geldi.
Can da ”A güzel davetçi, merhaba, geliyorum” diye seslendi.

Duydum!
“Başüstüne, her an sana yüzlerce can feda olsun; bir kere daha çağır da “ Hel etâ” (Allah’ı işitir ve görür) makamına kadar uçayım” dedi.

Ey eşiz konuğumuz, canımızın sabrını da aldın, kararını da; seni nerde arayayım, nerde bulayım?

Seslenen:
Candan da dışarı, mekândan da üstün bir yerde” dedi.

                          ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdülbâki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Şems Hazretlerinin Hak dostlarının gönüllerinde kendini ve nurunu gösterdiğini, aynı zamanda da kendisini bulmalarını istediğini öğrendik.
2.    Dünya işlerine dalanın hakikati göremediğini, zanlarla kin ve düşmanlıklarla uğraştığını öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin iyilik edip verip canımıza tesir edip akıl yolunu bırakıp Hak sarhoşluğuyla sarhoş olmasını sağladığını öğrendik.
4.    Halktan uzaklaşarak yalvarışla yalan dünyanın uğraşılarından sıyrılıp Hakka doğru yol almaz gerektiğini öğrendik.
5.    Şems Hazretlerinin eşsiz biri olduğunu, yer ve makam tarif edilemeyecek üstün bir yerde olduğunu öğrendik. 
                                *                                                              
İşte böyle yaren,
Hak dostunun sesini duyana, yüzünü görene dek gönlümüzün ve canımızın bu istekten vazgeçmeden kararlı olarak arayışımıza devam etmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
Dünyayı Allah’ın Hak dostlarından eksik bırakmadığını her dönemde vekilleri ile dünyayı doldurduğunu öğrendik, anladık.
                                       *

RAVLİ

Popüler Yayınlar