9 Ağustos 2014 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 80 İNCİ BEYİT

80- Ey gül, bunları gördün de o yüzden dünyaya gülüyorsun (Dikenlerle dolu bağdan kurtulup şekerle buluştun), o yüzden (Sevinçten) elbiselerini yırtıyorsun ey kızıl kaftanlı düzenbaz, güçlü kuvvetli yiğit.

Güller, kim merdiven (Gökyüzüne çıkmak) isterse canını belalara (Sıkıntılara gönüllü katlansın) atsın diye naralar atarak, uçuşup saçılarak gökyüzünden gül bahçesine yağmada.

Kendine gel, şu kaptan (Tastan), gül suyu yapan ustanın şişesinden, bir yolunu bulup ter gibi sız da kurtul, ruh gibi çık o bulunduğun kaptan.

Ne de bahtınız yâr ( Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahî iradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçimi, kader, talih sevgili olsun), talihiniz yaver (Şansımız yardımcı olsun), benziniz gül gibi kıpkırmızı; biz de sizin gibiydik, fakat ruh olduk, haydin, siz de ruh olun.

Gülbeşerden maksadımız Tanrı lütfüyle bizim varlığımızdır; hey gidi hey, varlığımız sanki demir, Tanrı lütfüyse mıknatıs (Çekici).

Akıl aynadır, aynacı ona kıvılcımlarla eziyet etmededir de bu yüzden olacak, bizi istemiyor, sizi, sizsiz (Toplumun oluşturduğu benlikten temizlenerek) isterim diyor.

Ey misk gibi sözler söyleyen, kendine gel artık, bu sözün sonu yoktur; senin bana söylediklerini kimseciklere söylemem ben.

Ey Tebrizli Şems, padişah huylu padişahların sırlarını harfsiz, sessiz, renksiz, kokusuz söyle; güneş olmadıkça tanyeri (Güneşin doğmak üzere olduğu sırada ufukta hafifçe aydınlanan yer) nasıl ışır, kuşluk çağı (Sabah ile öğlen arası) nasıl aydınlanır?

Et bedenimizin, canımızın padişahı, ey bizi güldürüp dişlerimizi gösteren dilber, ey gözlerimizi sürmeleyen, ey can gözümüze tutya (Görüşü kuvvetlendiren sürme) olan güzel.

A güzelim, Ay senin aydınlığını, senin yüceliğini görür de utanır; aşkına helaldir kanımız; seni gördüm mü gönül, gene kaza geldi çattı, gene geldi çattı kaza demeye başlar.
                             ***
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdülbâki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Dünyanın dikenlerle dolu (Acı veren işlerle dolu) olduğunu, dikenlerden kurtulup tatlılıkla birleşerek sevince kavuşmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Çıkılmaz sandığımız bizi hapseden çevreden kurtularak göklere çıkma yolunu bulmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Mevlana Hazretlerinin de bizim gibi bir insan olduğunu, ruhuna önem vererek ve toplumsal baskılardan kurtulup göklere çıktığını, bu yolun inceliklerini bize öğrettiğini öğrendik.
4.    Şemsi Tebriz’i Hazretlerinin Tanrı ışığını gösterdiğini, bu ışığı görmeye kuvveti olmayanın da gözüne kuvvet verdiğini öğrendik.
                              *
İşte böyle yaren,
Harfsiz, sesiz, renksiz, kokusuz iletim sağlamanın Allah âlemine ulaşanların birbirleriyle iletişi olduğunu, bu iletişimi başkalarının hırsızlama yapamayacağını öğrendik.

Mesela rüyamızda birisiyle konuşuruz, o bize sözler söyler biz de ona, bir yerler görürüz ama vücudumuz yataktadır.
Bu iletişimde ne ağız oynar ne de konuştuğumuz kimse karşımızdadır.

İlahi âleme yükselenler:
Dış beş duyu, iç beş duy ile iyi anlaşması ve kaynaşması sağlandıktan sonra his dünyasına ayak atılır.

His dünyasında gerçeklerle hayal ettiklerimizi ayırt edecek duruma gelince İlahi âlemin kapısına gelinmiş olur.

İlahi âlemin kapısına kadar çalışmalarla gelinir ama o kapıyı yalnız Allah iznine bağlıdır.

Bu kapıya nice veli, ermiş,  derviş adayları gelip geri döndürülmüş, kapı açılmamıştır.

Allahtan umut kesilmez sırrını bilen büyüklerimiz umudunu kaybetmeden bu kapıya gelmişler ve girene kadar çalışmalarına devam etmişlerdir.

Dünyalık değerlerden, benlikten, bizlikten temizlenmedikçe bu kapı açılmaz, bunu iyi bil yaren!

Şems Hazretlerinin Tanrı sırlarını bildiğinden dünyaya ve ahrete bağlayan bağların az olmasından kolayca sarhoşluğa ve ayıklığa geçebildiğini, her ikisini de aynı anda yaşayabildiğini öğrendik.

Her iki büyüğümüzde ortak olan dünya ve ahret işlerini unutup Tanrı aşkını istemeleri ve bunun mestliğinde yaşamayı sevmeleridir.

Her insanın yapısı farklı olur ama ortak sevgilide, ideallerde buluşup işbirliği halinde dostça yaşanabileceğinin hatta biri birine âşık olunabilineceğini bu iki büyüğümüzde öğrendik.

Hazreti Mevlana da DEM, Hazreti Şems de SIR kuvveti olduğunu bilmemiz yeterli açıklamayı sağlar.

Biz böyle olduğunu anladık en doğrusunu kendileri bilir.
Bizim o büyükleri tanımlama yetkimiz olmadığı gibi böyle bir terbiyesizliğe asla uzaktan bile karışmak istemeyiz.

Ancak bu büyüklerimizin sözlerinden kendimize izleyebileceğimiz yolu görmek için, kendimizi tanımak için, yani faydalanmak için fikrimize izin vereceklerine ve yanlışımızı hoş görecekleri ümidiyle söylüyoruz.

İnşallah bu büyüklerimizin yolunda ve izinde giderek kendilerine yaklaşabilir, onların yardımlarını alırız.
Âmin.

RAVLİ ŞEMSİ TEBRİZİ yazarak Googledaki blogdan bizlere hediye ettiği sırları öğrenebiliriz.
                                       *

RAVLİ

Popüler Yayınlar