19 Ağustos 2014 Salı

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 180 İNCİ BEYİT

180-  Ayrılıktan günüm karardı.
Gönlüm yay gibiydi, kıla döndü.

Yoksul Yakup (Peygamber, sevdiği oğlundan ayrılık özlemiyle yıpranarak ) ihtiyarladı, ey genç Yusuf (Yakup Peygamberin çok sevdiği, oğlu) gel (Ayrılık, özlem bitsin).

Ey İmran oğlu Musa (Peygamber), sana gönlümde ne Turusînâ’lar (Allah ile konuşacağın dağlar) var.

Öküz Tanrılık etmede (Bön, görgüsüz, kaba, anlayışsız, yeteneksiz Tanrı yerini aldı), gel artık Turusînâ’dan (Allah ile konuşma sedasını bırak,  Hak dostları ile konuş).

Benzim safran gibi sarardı (Üzüntü ve coşku gibi sebeplerle yüzün renginin sararması), boynum büküldü, çenge (Pençeye) döndü.
Beden mezarında daraldım, gel ey genişlik, ferahlık veren can.

Muhammed’i gözleyen gözüm gamıyla, müştakım (Arzu duyuyorum, istiyorum) sana diyor; “ (Resulüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” ayetinin  ‘Enbiya suresi 107’sırrı, o dağınık saçlardan yüzünü göster, gel.

Güneş sana karşı sanki akşam kızıllığı, ey padişahlardan bile öndülü (Yarışmalarda kazanana verilen ödülü) kapan er, ey Tanrı’yla bakan, Tanrı’yla gören göz, ey her şeyi bilen gönül, gel.

Bütün canlar, sana karşı sanki beden, sense cansın.
(Bütün gönüllere giren, hükmeden, onlara hayat veren cansın)

Cansız beden neye yarar?
(Cansız beden mezara gömülür)

Çoktandır gönül verdim sana, gel ey sevgili de (Söyle) canımı da vereyim gitsin.

Ey sevgili, ilacım da sensin, çarem de sen, yüz parça olmuş gönlümün ışığı da sen; çaresiz gönlümde senden gayri ne varsa yok oldu, gel.

Senin kadrini (Değerini, kıymetini) bilmedim de felek, inadına var diyor, okla gönlünü (Değer kıymet bilmeyen gönül yok et) vur başını taşlara (Çaresiz kalarak pişman ol); gel.

Ey mertebesi, “ Aralarında iki ok atımı kadar yer kaldı” ayetiyle bildirilen, ey o yücelik devletine sahip olan; padişahım, kimsecik mahrem olmaz sana, “ Belki de daha yakın” makamından gel.


                          ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdülbâki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Hak aşığı olanın diğer Hak dostlarını aradığını kimsenin bulana kadar vazgeçmeden bekleyişine devam ettiğini öğrendik.
2.    Hazreti Musa’nın kelimullah (Allah’ın hitap ettiği) mertebesine erişmiş bir peygamber olduğu halde Hak âşıklarına hayran olduğunu ve konuşup görüşebileceği Hak âşıklarını aradığını öğrendik.
3.    Hak dostu olmadığı zaman maddeye tapma derecesinde önem veren insanlarla uğraşıldığını öğrendik.
4.    Tanrı ile bakan, Tanrı ile gören göz, her şeyi bilen gönül arandığını, bulunca da değerini bilerek gönlümüzü, canımızı vermemiz, hizmet etmemiz gerektiğini öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren,
Hak dostlarının diğer hak dostlarını aradığını, görüşüp konuşmak istediklerini, henüz sağlamlaşmamış inançlarını onaylatmak ve yanlış yapıp yapmadıklarını kontrol etmek ihtiyacı duyduklarını öğrendik, anladık.
Hak dostlarının Allah ile beraber olmayı tercih ettiklerini fakat Hak yolunda gelenlerin henüz Allah’a ulaşamamış kimselerin Allah’a ulaşmış kimseleri hararetle aradığını öğrendik, anladık. 
Allah’ın ilmi sonsuz olduğundan Hak dostlarının bunları öğrenmek için açlık çektiklerini, kim biliyorsa onu aradıklarını öğrendik, anladık.
                                       *

RAVLİ

Popüler Yayınlar