180- Ayrılıktan
günüm karardı.
Gönlüm
yay gibiydi, kıla döndü.
Yoksul
Yakup (Peygamber, sevdiği oğlundan ayrılık özlemiyle
yıpranarak ) ihtiyarladı, ey genç Yusuf (Yakup
Peygamberin çok sevdiği, oğlu) gel (Ayrılık,
özlem bitsin).
Ey
İmran oğlu Musa (Peygamber), sana gönlümde ne
Turusînâ’lar (Allah ile konuşacağın dağlar) var.
Öküz
Tanrılık etmede (Bön, görgüsüz,
kaba, anlayışsız, yeteneksiz Tanrı yerini aldı), gel artık Turusînâ’dan (Allah
ile konuşma sedasını bırak, Hak dostları
ile konuş).
Benzim
safran gibi sarardı (Üzüntü ve coşku gibi sebeplerle
yüzün renginin sararması), boynum büküldü, çenge (Pençeye) döndü.
Beden
mezarında daraldım, gel ey genişlik, ferahlık veren can.
Muhammed’i
gözleyen gözüm gamıyla, müştakım (Arzu duyuyorum,
istiyorum) sana diyor; “ (Resulüm!) Biz
seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” ayetinin ‘Enbiya suresi 107’sırrı,
o dağınık saçlardan yüzünü göster, gel.
Güneş
sana karşı sanki akşam kızıllığı, ey padişahlardan bile öndülü (Yarışmalarda kazanana verilen ödülü) kapan er, ey Tanrı’yla bakan, Tanrı’yla gören göz, ey
her şeyi bilen gönül, gel.
Bütün
canlar, sana karşı sanki beden, sense cansın.
(Bütün gönüllere giren, hükmeden, onlara hayat veren cansın)
Cansız
beden neye yarar?
(Cansız beden mezara gömülür)
Çoktandır
gönül verdim sana, gel ey sevgili de (Söyle)
canımı da vereyim gitsin.
Ey
sevgili, ilacım da sensin, çarem de sen, yüz parça olmuş gönlümün ışığı da sen;
çaresiz gönlümde senden gayri ne varsa yok oldu, gel.
Senin
kadrini (Değerini, kıymetini) bilmedim de felek,
inadına var diyor, okla gönlünü (Değer kıymet bilmeyen
gönül yok et) vur başını taşlara (Çaresiz
kalarak pişman ol); gel.
Ey
mertebesi, “ Aralarında iki ok atımı kadar yer kaldı”
ayetiyle bildirilen, ey o yücelik devletine sahip olan; padişahım, kimsecik
mahrem olmaz sana, “ Belki de daha yakın” makamından gel.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdülbâki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler öğrendik:
1.
Hak aşığı olanın
diğer Hak dostlarını aradığını kimsenin bulana kadar vazgeçmeden bekleyişine devam
ettiğini öğrendik.
2.
Hazreti Musa’nın
kelimullah (Allah’ın hitap ettiği) mertebesine
erişmiş bir peygamber olduğu halde Hak âşıklarına hayran olduğunu ve konuşup
görüşebileceği Hak âşıklarını aradığını öğrendik.
3.
Hak dostu
olmadığı zaman maddeye tapma derecesinde önem veren insanlarla uğraşıldığını
öğrendik.
4.
Tanrı ile bakan,
Tanrı ile gören göz, her şeyi bilen gönül arandığını, bulunca da değerini
bilerek gönlümüzü, canımızı vermemiz, hizmet etmemiz gerektiğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Hak dostlarının diğer hak dostlarını aradığını,
görüşüp konuşmak istediklerini, henüz sağlamlaşmamış inançlarını onaylatmak ve
yanlış yapıp yapmadıklarını kontrol etmek ihtiyacı duyduklarını öğrendik,
anladık.
Hak dostlarının Allah ile beraber olmayı tercih
ettiklerini fakat Hak yolunda gelenlerin henüz Allah’a ulaşamamış kimselerin
Allah’a ulaşmış kimseleri hararetle aradığını öğrendik, anladık.
Allah’ın ilmi sonsuz olduğundan Hak dostlarının
bunları öğrenmek için açlık çektiklerini, kim biliyorsa onu aradıklarını
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ