140-
Yum (Kapat)
ağzını sedef gibi, sarhoşluğu çıkarma safın önüne, sokma meydana da aklı
başında erlerimiz, gayb âleminden (Görünmeyen yerde
ebedi hayata devam eden âşıklar ) gene gelsinler bu yana.
A
gönül, o kusurlara (Bilerek veya
bilmeyerek bir işi gereği gibi yapmama) karşılık özür dilemek için neler
düşünmüşsün?
Onca
bunca vefalar (Sözünde ve sevgisinde kararlı duruşlar)
gelmede, sendense bunca cefalar (Eziyetler, sıkıntılar,
çileler).
Ondan
bunca keremler (Soyluluk, büyüklük, ululuk, asalet),
sendense aykırı, ileri-geri işler.
Ondan
bunca nimetler (Yaşamak için gereken her şey),
sendense bunca hata.
Senden
bunca haset (Kıskançlık, çekememezlik), bunca
kötü düşünce, kötü sanı (Kötü sonuç olacak düşüncesi);
ondansa bunca ihsan (Karşılık beklemeden yardım),
bunca lütuf (İyilik, güzellik, hoşluk), bunca
vergi (Doğuştan sahip olunan nitelikler).
Bunca
ihsan niçin?
Acı
canın tatlılaşsın, güzelleşsin diye.
Bunca
kendine çekiş neden?
Erenlere
ulaşsın, onlara katılsın diye.
Kötülüğe
pişman oluyor, Allah demeye başlıyorsun ya; işte o zaman seni beladan kurtarmak
için kendisine çeken o.
Yaptığın
suç yüzünden korkuyorsun, kurtulmaya çareler soruyorsun ya, o anda seni
korkutanı ne diye kendinde görmezsin?
Senin
gözünü bağladıysa elinde bir mühre (Yuvarlak küçük top)
gibisin, gâh yuvarlar seni, havaya atıp eğlenir.
Gâh
yaradılışına, tabiatına bırakır; gümüş, altın, kadın sevdasına düşersin; gâh da
olur, canına Mustafa’nın hayal ışığını
saçar, aydınlanırsın.
Bu
yana çeker, iyi adamlara katar.
O
yana çeker, kötülere ulaştırır, şu girdaplardan (Ters
akıntıların oluşturduğu döngü ve içe çekişten) ya geçirir gemiyi, ya da
girdaba (Tehlikeli yer ve duruma) atar, kırar
dağıtır.
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdülbâki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler öğrendik:
1.
Aşkın zevkinden
sarhoş olduğumuz zaman; sarhoşluğumuzu öne çıkarmadan, bağırıp çağırmadan,
üstümüzü başımızı yırtmadan, suskun ve durgun kaldığımız zaman, görünmeyen
âlemden ab-ı hayat suyu içmiş erlerin bize geleceklerini öğrendik.
2.
Eksikliklerimiz
ve yanlışlarımız için Tanrı’dan özür dilemek için gönlümüzde karar vermemize
rağmen, verdiğimiz sözleri unuttuğumuzu, yerine getirmediğimizi, oysaki
Tanrı’nın sözünde durduğunu vaat ettiğini yerine getirdiğini öğrendik.
3.
Tanrı’da hata,
eksiklik ve yanlışlar olmadığını, hata ve yanlışları, eksiklikleri kendimizde
aramamız gerektiğini öğrendik.
4.
Tanrı’nın
büyüklüğünden ötürü bağışlarda bulunduğunu, sayısız nimetleri bize verdiğini;
bunlara karşılık da bizim hatalar, aykırılıklar, ileri geri işler yaptığımızı
öğrendik.
5.
Tanrı’nın acı
canımız tatlılaşması, güzelleşmesi için sayısız nimetler verdiğini öğrendik.
6.
Tanrı’nın bunca kendine çekişin sebebinin
erenlere ulaşmamız ve onlara katılmamız için olduğunu öğrendik.
7.
Yaptığımız
kötülükten pişmanlık duyduğumuz zaman Tanrı’ya sığınıp af dilemekle Tanrı’nın
bizi belalardan kurtarmak için kendine çektiğini öğrendik.
8.
Yaptığımız suç
yüzünden meydana gelen korku ve bu korkudan kurtulma çareleri aradığımız zaman
da bizi korkutanın Tanrı olduğunu öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Tanrı
gözümüzü bağlamış ise top gibi oradan oraya zıplayıp duracağımızı, kendi
halimize bıraktığı zaman da gümüş, altın, kadın sevdasına düşeceğimizi, bazen
Peygamberimizin hayal ışığıyla aydınlanacağımızı, bazen iyi adamların içine
katacağını, bazen kötülere katarak çıkmazlara sokacağını, ya kurtaracağını, ya
da paramparça ederek kırıp dağıtacağını öğrendik, anladık.
Allah’a
sevgi ve saygı ile bağlanıp ölçülerinde hizmet etmeyenin başına Çeşit-çeşit
işler geleceğini, eminliğe ve sakin bir yaşayışa kavuşamayacağını öğrendik,
anladık.
Erenlere,
evliyalara, velilere, Peygamberlere ulaşmamız için Allah’ın çeşitli olanaklar
ve nimetler vererek acılığımızı tatlılığa çevirdiğini, bu durumun farkında
olmamız gerektiğini, büyüklerimizin arasına katılmamız için uyanık olmamız ve
bize düşen görevleri yapmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Elde
ettiklerimizi kendi başarımız görür de bunlarda Allah’ın etkisini ve yetkisini
görmezsek kendi halimize bırakılacağımızı, Allah’ın bizi top gibi istediği gibi
oynayacağını, bir değerimizin olmayacağını öğrendik, anladık.
*
RAVLİ