1330. Köyden (Kaba,
anlayışsız) bir başkası geldi, bir başka tencere koy ateşe (Gelen kişinin bildiği sevdiği konudan bahset);
Tacını rehine (Değerli olanı
sonradan almak üzere) koyduysan kemerini de rehine ( Altından, paradan,
harcamak için) vermekten bahset.
Konuştuğun bir Râfızi ise Ali’nin lütfundan (İyiliklerinden) dem vur (Söz
et, konu aç), Sünni ise Ömer’in adaletinden söz et.
Bir karınca Süleyman’ın tahtından ne kadar
bahsedebilir?
Ağzını aç da sen anlat, yücelme çarelerini söyle.
Hem lütuf (Önem verilen,
saygı duyulan birinden gelen yardım, iyilik), ihsan sahibi (Bağışta bulunan kişi), hem ey Ay yüzlü (Karanlıkta kalanları aydınlatan) efendim benim (Buyruğu yürüyen, sözü geçen Tebrizli
Tanrı Şems’i), nerdesin?
Ben ne haldeyim, sen ne âlemdesin, nasılsın?
Bunu sormak için seni aramadayım.
Ne de güzel bir sabah bu canım efendim, bütün
rintler (Gönül erleri) sarhoş;
Ta geceye dek hepsi de sevgiliyle beraber çırçıplak
ırmağın içinde (Dünyaya ait toplumun üzerlerine
giydirdikleri değerlerden arınmış bir halde seni beklemedeler) .
Ey kavim, size geldik, sevginize feda olduk, canlar
verdik.
Sizi göreli dileğimiz arındı (İsteklerimiz katışıksız oldu), tertemiz bir hale
geldi.
Efendi (Eğitim görmüş, görgülü,
nazik, kibar kişi olan), şarap kadehini sunsan da sevinirim,
neşelenirim, sövüp saysan da.
Sen ne istersen, ne dilersen ben de onu ister, onu
diler, onu yapmanı rica ederim.
Bu kul (Tutkulu bir şekilde
seven ve hizmet etmeye hazır olan ben), sarhoş oldu mu artık
saçma-sapan, darmadağın sözlerini duya gör.
Tanrım, yardım et ban, saçma-sapan söylenip
duruyorum.
A hanımım, fincanımı kahveyle doldur, birbiri ardına
sun bana.
Seni ayık olarak ziyaret edenin vay eline;
O da sakınsın bundan, sen de sakın.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Râfızi: Terk eden anlamına gelir.
İmam Hüseyin’in oğlu Zeyd Emevilere karşı durunca, yanındakiler,
Ebu-Bekir ve Ömer hakkındaki fikrini sormuşlar, o da onlar hakkında ancak
hayırlı söz söylerim deyince çoğu kendisini terk etmişti.
Emeviler tarafından 739 da asılan Zeyd’i terk eden Şîa gurubuna
Râfızi denmiş.
Sonradan Sünniler bu sözü umumileştirmişler ve bütün Şîa’ya Râfızi
denmiştir.
Neler
öğrendik;
1.
Yabancı biri
gelince değerlerimizi, inançlarımızı, sevdiklerimizi, gücümüzü, birikimimizi
söylememizin yanlış olduğunu öğrendik.
2.
Yabancı biri
gelince onun sevdiğini öğrenip kendimize düşman etmemek için iyiliklerinden
bahsetmemiz, ikramlarda bulunarak uğurlamamız gerektiğini öğrendik.
3.
Mevlana
Hazretleri Şems Hazretlerini kendisiyle kıyasladığında; kendisini karınca, Şems
Hazretlerini de Süleyman peygamber gibi hükmeden, sırları bilen biri olarak
anlattığını öğrendik.
4.
Şems Hazretlerine
sevgide Mevlevilerin kendilerini feda ettiklerini, canlarını uğrunda feda
etmeye hazır olduklarını öğrendik.
5.
Şems
Hazretlerinin karşısına biliyorum, gücüm var gibi güvencelerle çıkanın sonu
fena duruma soktuğunu öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Tebrizli
Tanrı Şems’ini karşısında sarhoş görünümlü fakat aklı
başında olarak bilinçli davranışlar göstermemiz gerektiğini, yani
susarak can kulağıyla dinlememiz ve emrettiğini yapmamız gerektiğini öğrendik,
anladık.
RAVLİ DİVAN-I KEBİR 290 İNCİ BEYİT yazarak Google den okumalısın.
*
RAVLİ