7 Aralık 2015 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 1310 İNCİ BEYİT

1310. Sarhoşların (Hak sarhoşu olan Mevlevi) topluluğunu seyret, masalı bırak elden;
Koca sağrakla (Kadehle) gel meydana, tok sözlerle (Hiçbir şeyden çekinmeden) konuşmaya başla.

O ok gibi (Çok hızlı) bakışlarını, o nişancı (Hedefi vurmakta ustalaşmış) kaşlarını, o silahşorluk (Ustaca silah kullanma) sırlarını okla (Ok gibi hızlı hedefe sapla), yay ile (Esneklikle) dile getir de anlat.

Söyle hele canım benim, söyle, herkesin önünde söyle;
Bildiğin o nükteyi (İnce anlamlı, düşündürücü ve şaka içeren sözü) ona gizlice söyle.

Onu seven, ona gönül veren, arı-duru (Safi tertemiz Tanrı) şarabıyla sarhoş olmuş gitmiştir;

Onun akıyk (Akik taşına benzer) dudaklarına ait haberleri söyle ey madenin (Çok değerli şeylerin kaynağı) has (İyi nitelikleri üstünde toplamış) incisi, söyle.

Alt-üst olmuşum (Karışık duruma gelmişim) ben, o aslanın pençesine düşmüşüm ben;

Doymuşum şu cihana (Dünyaya), karnım tok bu âlemin olaylarına;
Filanın ahvalinden (Adını söylenmesini istemediğin kişinin durumundan) bahset bana.

Gam nağmesi (Üzüntüyü anlatan uyumlu ses) alta düştü, hafifledi, bamteli (Kalın ses veren tel) neşeye tam lâyık (Uygun) tel;
Bir an böyle çal, böyle söyle, bir an öyle çal, öyle söyle.

Güneş yardımcın oldu, devlet eşin-yoldaşın;
Maksadına erdin mi erdin, muradını buldun mu buldun, ilişiksiz (Bir şeye bağlı olmadan), işkilsiz (Kötü ihtimalleri düşünmeden) konuş.

Ey gerçeği (Yalan olmayanı, doğru olanı) bilip anlayan (Bir önermenin, bir tasarının, bir düşüncenin veya eserin anlatmak istediğini kavrayan),

Şu sızıp damlayan, eriyip akmayan balçıktan (Vücudunla uğraşmaktan) geçtin de,

Mana âlemine (Sözle veya yazı ile anlatılanın dışını, içini, Allah sözü veya insan sözü olup olmadığını, işaret ettiğini, istenileni düşünmeye sevk eden ifadeyi, sözden çıkarılanı anlamaya, matematiksel ifadelerle anlatılanı kavrayabilme yeteneğine) vardın mı hâtif (Sesi işitilen fakat kendi görünmeyen) gibi adsız-şansız söze gel artık, anlat o âlemi.

Can âleminde yurt edin, gayb âlemini seyret de gör, yürü, oralara yüz tut, şu ateş gibi gidenlerden, şu yalım (Alev) gibi koşanlardan bahset.

Kendimde değilim, sarhoşum, köpek (Aşağılık niyetlerle yaltaklanma sözlerine) ağzını kapadım;

Ey kulu kölesi (Tutkulu bir sevgiyle bağlanıp hizmetinde) olduğum padişah, dilsiz-dudaksız sen söyle artık.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Dünyada söylenen sözlere isteklerin, amaçların, beklentilerin yüklenmesinden ne söylendiğinden daha fazla ne maksatla söylendiği düşünüldüğünden bu sözlerin kafamızı karıştırdığını, doğru düşünmemize engel olduğunu öğrendik.
2.    Karmakarışık sözlerden insanların bıkkınlık getirip iyi, doğru sözden bile ayırma çabası sarf etmeden uzaklaştığını öğrendik.
3.    Temiz kişilerin çıkarlara, hayallere, beklentilere araç edilmemiş sözler duymak istediğini öğrendik.
                              *
İşte böyle yaren;
Vücudumuzun ve dünyaya ait isteklerimizin etkisi ve baskısından kurtularak gönlü tanımamızı, gönül sahibi olan kişinin gönlüne girmemiz gerektiğini öğrendik.

Gönül sahibinin öğretisi ile can yurdunu görüp orada yer edinmemiz gerektiğini öğrendik.

Gayb âlemini seyrederek görmemiz, doğru olarak gördüğümüzün hakikatini ve oluşumunu seyretmemiz gerektiğini öğrendik.

Allah’a ulaşma, kavuşma yolunda uygunluğa ulaşanın sonra olgunluğa ulaşacağını öğrendik.

Olgunluğa ulaşan kişi artık mana âlemine girmiştir; dilsiz, dudaksız söylenen yani gönlünden veya aklından geçen sözleri duymaya başlayacağını ve buna göre davranacağını öğrendik, anladık
                               *
RAVLİ


Popüler Yayınlar