25 Ekim 2014 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 850 İNCİ BEYİT

850-  Güzellik, bilgi sahiplerinin güzelliğidir, o ben, ariflerin (Çok anlayışlı ve sezgili kişilerin) yüzlerindeki bendir;

Fakat nerde onları görecek göz, nerde bunu anlayacak irfan (Bilme, anlama, sezme), nerde o gül bahçesi (Güzel topluluk), nerde o koku (Güzel insan), o kokuyu alacak burun (Güzel insanı anlayacak sezgi)?

Sonucu sirke olan şarap, surat ekşiliğini giderir mi hiç?
Arama bu şarabı (Üzüm suyundan yapılanı), o (Tanrı ) şarabı ara;

Gam kadehi ( Üzüntü veren, sebebi bilinmeyen tedirgin eden düşünceler ile bakmak) nerde, Cem kadehi (Kâinatın sırlarını seyredebilmek, bütün hareketleri görebilmek, iyi-kötü her şeyi görebilmek, padişah olup hükmedebilmek) nerde?

Ey güzel yüzlü saki, o (Tanrı) şarabı sun ki hikmet (Kontrol) çiçeklerini bitirir, can deniziyle beslenir, gelişir, oradan gelir de insanın, içini, incilerle dolu bir hokka (İçindekileri gizleyen kap ) haline getirir.

Dök münkirlerin (Allah’ın varlığını, dostlarını kabul etmeyenlerin) başlarına soğuk-soğuk ah edişlerinin inadına dök o büyük sağrağı (Kadehi) da bütün soğuklukları yansın, erisin, bütün “ Hayır (Olumsuzlukları)” ları, “ Evet” olsun.

Mecliste kimse bulunmasaydı sözlerim daha da yüce olurdu.
Ya nur ol, ya uzaklaş bizden, bu kadar sitem etme bize (Üzüntü, alınganlık, kırgınlık, öfke gösterme bize).

Göz ağrısı gibi göze yamandın (Yapıştın) kaldın, çevir yaprağı hoca (Kendi bildiklerinden geç, gönlünü bize vererek yaklaş ), yoksa kalemi kıracağım (Ölüm hükmümü vereceğim) ben.

Hay-huya düşen kişinin (Boş ve sonuçsuz söz diye değerlendirdiğin kişinin sözü) bu hay-huyu elbette bir yerden geliyor, bir sebebi var.
Ya padişah var, ya ordu, bir yere tek başına bayrak dikilmez ya.

Yurt boş kalmaz (Biri giderse diğeri gelir), şu bedeni gider benden, kurtar şu bedenden beni;

Can, sarhoş bir halde balçığa saplandı (Hareket edemez hale geldi), korkuyorum, ayağım sürçecek (Dalgınlıkla yanlış iş yapacağım).

Ey Tebriz’li Şems!
Ey güzel yardımcı!
Bizi gör gözet (Koru, bak, özen göster, elimizden tut)!
Ey yürürken ayağımıza kuvvet, ey hastayken canımıza sıhhat olan!

Ey âşıklar!
Ey âşıklar!
Ben toprağı (Sıradan insanı) mücevher (Değerli) haline getiririm.

Ey çalgıcılar!
Ey çalgıcılar!
Teflerinizi altınla doldururum.

                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Güzelliğin ancak bilgi sahibi, anlayışlı ve sezgili olan kişide olduğunu öğrendik.
2.    Bilme, anlama, sezgi gücü olanların güzel bir söz duymasıyla o sözün sahibine ve bu kişinin ait olduğu topluluğa doğru yöneldiğini öğrendik.
3.    Hak şarabıyla kendimizden geçmeyi hedeflememiz gerektiğini öğrendik.
4.    Hak şarabını sunan kişiyi aramamız, bulmamız ve hizmet ederek yakınlaşmamız gerektiğini öğrendik.
5.    Hak şarabı sunan kişinin Allah’ı inkâr edenleri bile mümin yapacak kuvvete sahip olduklarını öğrendik.
6.    Hak şarabı sunan kişinin yanına yaklaşanın nur olmak amacında olması veya o kişiden uzaklaşması gerektiğini öğrendik.
7.    Arif kişinin yanına gelince kendi bildiklerimizi yok etmemiz, arif kişinin dediklerini iyice dinlememiz, anlamaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.
8.    Arif kişinin sözünün boş söz olmadığını, söylediği sözlerin bir kaynağı olduğunu ve sebepsiz söylemediğini öğrendik.
9.    Şems Hazretlerinden yardım, güç, kuvvet, sıhhat almamız gerektiğini öğrendik.
10.                      Mevlana Hazretlerinin sıradan, suçlu, adi adamı bile değerli adam yapacak kuvvete sahip olduğunu öğrendik.
11.                      Mevlana Hazretlerinin kendisine hizmet edenlere altınla bahşiş verdiğini öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren,
Hemen olsun, kolay olsun, bedava olsun, benim olsun, hesap vermeyeceğim olsun diyenler nur alamazlar, nur olamazlar ve arif kişilerden uzak kalırlar.
                                  *

RAVLİ

Popüler Yayınlar