830- Ey benim aşığım (Allah’a
âşık olanım) (Şems Hazretlerine hitap),
ey benim maşukum (Sevdiğim, âşık olduğum erkek),
aşktan başka ne varsa hepsini ver ateşe (Yak, yok et);
Sen
beden cım’ında ( ج) (İnsanın içindeki) bir noktasın
sanki gönül kadehindeki berraklığa (Her şeyi aydın,
açık, duru, temiz bilen birine) benziyorsun.
Aklı
küll tapısından (Uyum yasasından ve kapısından )
davul sesleri gelip (Herkesin haberi olsun diye ortalığa
yayılıp) durmada;
Gökyüzü
ordusu geliyor, şimdicik gönlün buyruğu da erişmede (Ulaşmada)
diye bildiriyor.
(Eskiden savaşa giden, bir yeri ele geçirmek için ordu büyük
davullar çaldırarak düşmana korku verir, kolayca teslim olması için davullar
çalardı misali üzerinden anlatılıyor)
O
ordunun kılıç vuruşundan (Yaralamasından),
padişahın düşmanlarını öldürüşünden yazı da kanla doldu, yol da;
(Hakka giden) Yol,
gönlün kanını içmede (Ölmeyi severek ve kabul ederek
zahmet çekmekte) artık.
O
saflar yaran (Şeytanın direnç önerilerini yapanlara)
saldırışlardan beden şeytanlarının başları ezildi (Şeytanın
tüm etkileri giderildi) ;
Hutbe,
padişahın adını okumaya (Aşk’ın egemenliği) başladı;
Divan
(Büyük insanların toplandığı), gönlün (Tanrı bilgisi) buyruklarıyla dopdolu,
Ey
konuşması da, kulak çekmesi de şeker gibi tatlı olan güzel, bu terbiyeyle beni
horlarsan (Gönlümü incitirsen) horlayışın da
gönül ikramıdır bence.
Sırlarını
gizlemeseydim söylenecek neler söylerdim, neler söylerdim de bugün gönlün ileri
gidenleri de, geri kalanları da, herkes, herkes gönlünün ahvalini (Durumunu) bilirdi, anlardı.
Dostlar
bahar geldi, selviliğe konalım da yüzüstü uyuyakalmış bahtı (Çevredeki olayları fark etmeyen, fırsatları görmeyen şans)
gibi uyandıralım (Kendi haline bıraktığımız yazgımızı
davranışlarımızla uyanıklıkla değiştirmek için çalışmaya başlayalım).
Çimen
gelinleri nasıl bir hileyle ayaksız olarak yürüyüp koştularsa (Yürüyüşümüz gözükmeyen, gidişimiz görünen) biz de, hem
ayağımız (Dünya’ya) bağlı, hem de adım (Canımızla ve gönlümüzle hamle yaparak) atarak o
gariplik yurduna (Göğe) gidelim.
Toprak
yurdundan kurtulan canın adı REVAN’ dır (Akan, yürüyüp
giden).
Biz
de dizi bağlı canı tutalım, onların kondukları yere götürelim.
Ey
yaprak, elbette bir kuvvet buldun da dalı yarıp
çıktın.
Ne
yaptın da zindandan kurtuldun?
Söyle,
söyle de biz de şu mahpushanede (Dünya hapishanesinden)
senin yaptığını yapalım, şu hapisten kurtulalım.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Allah’a âşık
olana âşık olmamız gerektiğini, aşktan başka her şeyi yok etmemiz gerektiğini
öğrendik.
2.
Her an Allah’tan
yardım ordularının Allah’a aşık olana yardım etmek için geldiğini, şeytanın o
kişiye zarar vermesinin önlendiğini öğrendik.
3.
Allah’ın adının
yeryüzünde söylenmesi için Hak âşıklarının toplandığı meclislerden dualarla
istek geldiğini öğrendik.
4.
Hak aşığının her
sözünün ikram olduğunu, gönlümüzü kırsa bile daha iyi bir gönül bağışladığını
öğrendik.
5.
Baharın gelişiyle
dünyanın canlandığı gibi bizim de uykudan uyanıp uyanık işler yapmamız
gerektiğini öğrendik.
6.
Bedenimize
canımız ve gönlümüz hapis olsa bile canımız ve gönlümüzün
asıl yerinin Gökler olduğunu, fırsat ve güç bularak geldiği yere göndermemiz
gerektiğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Uyumakla ömür geçirmekten kendimizi
kurtararak gönlümüzü ve canımızı göklere çıkarmamız gerektiğini öğrendik,
anladık.
Gönül nereye giderse can da
oraya gider, vücut da.
*
RAVLİ