23 Ekim 2014 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 830 İNCİ BEYİT

830-  Ey benim aşığım (Allah’a âşık olanım) (Şems Hazretlerine hitap), ey benim maşukum (Sevdiğim, âşık olduğum erkek), aşktan başka ne varsa hepsini ver ateşe (Yak, yok et);

Sen beden cım’ında  ( ج)‎ (İnsanın içindeki) bir noktasın sanki gönül kadehindeki berraklığa (Her şeyi aydın, açık, duru, temiz bilen birine) benziyorsun.

Aklı küll tapısından (Uyum yasasından ve kapısından ) davul sesleri gelip (Herkesin haberi olsun diye ortalığa yayılıp) durmada;

Gökyüzü ordusu geliyor, şimdicik gönlün buyruğu da erişmede (Ulaşmada) diye bildiriyor.

(Eskiden savaşa giden, bir yeri ele geçirmek için ordu büyük davullar çaldırarak düşmana korku verir, kolayca teslim olması için davullar çalardı misali üzerinden anlatılıyor)

O ordunun kılıç vuruşundan (Yaralamasından), padişahın düşmanlarını öldürüşünden yazı da kanla doldu, yol da;

 (Hakka giden) Yol, gönlün kanını içmede (Ölmeyi severek ve kabul ederek zahmet çekmekte) artık.

O saflar yaran (Şeytanın direnç önerilerini yapanlara) saldırışlardan beden şeytanlarının başları ezildi (Şeytanın tüm etkileri giderildi) ;

Hutbe, padişahın adını okumaya (Aşk’ın egemenliği) başladı;
Divan (Büyük insanların toplandığı), gönlün (Tanrı bilgisi) buyruklarıyla dopdolu,

Ey konuşması da, kulak çekmesi de şeker gibi tatlı olan güzel, bu terbiyeyle beni horlarsan (Gönlümü incitirsen) horlayışın da gönül ikramıdır bence.

Sırlarını gizlemeseydim söylenecek neler söylerdim, neler söylerdim de bugün gönlün ileri gidenleri de, geri kalanları da, herkes, herkes gönlünün ahvalini (Durumunu) bilirdi, anlardı.

Dostlar bahar geldi, selviliğe konalım da yüzüstü uyuyakalmış bahtı (Çevredeki olayları fark etmeyen, fırsatları görmeyen şans) gibi uyandıralım (Kendi haline bıraktığımız yazgımızı davranışlarımızla uyanıklıkla değiştirmek için çalışmaya başlayalım).

Çimen gelinleri nasıl bir hileyle ayaksız olarak yürüyüp koştularsa (Yürüyüşümüz gözükmeyen, gidişimiz görünen) biz de, hem ayağımız (Dünya’ya) bağlı, hem de adım (Canımızla ve gönlümüzle hamle yaparak) atarak o gariplik yurduna (Göğe) gidelim.

Toprak yurdundan kurtulan canın adı REVAN’ dır (Akan, yürüyüp giden).
Biz de dizi bağlı canı tutalım, onların kondukları yere götürelim.

Ey yaprak, elbette bir kuvvet buldun da dalı yarıp çıktın.
Ne yaptın da zindandan kurtuldun?

Söyle, söyle de biz de şu mahpushanede (Dünya hapishanesinden) senin yaptığını yapalım, şu hapisten kurtulalım.
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Allah’a âşık olana âşık olmamız gerektiğini, aşktan başka her şeyi yok etmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Her an Allah’tan yardım ordularının Allah’a aşık olana yardım etmek için geldiğini, şeytanın o kişiye zarar vermesinin önlendiğini öğrendik.
3.    Allah’ın adının yeryüzünde söylenmesi için Hak âşıklarının toplandığı meclislerden dualarla istek geldiğini öğrendik.
4.    Hak aşığının her sözünün ikram olduğunu, gönlümüzü kırsa bile daha iyi bir gönül bağışladığını öğrendik.
5.    Baharın gelişiyle dünyanın canlandığı gibi bizim de uykudan uyanıp uyanık işler yapmamız gerektiğini öğrendik.
6.    Bedenimize canımız ve gönlümüz hapis olsa bile canımız ve gönlümüzün asıl yerinin Gökler olduğunu, fırsat ve güç bularak geldiği yere göndermemiz gerektiğini öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren,
Uyumakla ömür geçirmekten kendimizi kurtararak gönlümüzü ve canımızı göklere çıkarmamız gerektiğini öğrendik, anladık.

Gönül nereye giderse can da oraya gider, vücut da.
                                  *

RAVLİ

Popüler Yayınlar