9 Ekim 2014 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 690 İNCİ BEYİT

690-  Tanrı, hak (Gerçeğe uygunluk, doğru ) olmayan her şeyi yakmak (Yok etmek) için bir ateştir, tutuşturdu;

Ateş gibi kalbi yakar yandırır da o âlemin (Adaletin, hukukun gerektirdiği, doğru ve yanlışın ayrıldığı yargı yerinin) ta ortasına götürür.

Güneş Tanrı’dır (Işınlarının ve ısısının etkisinin anlaşılması için misal), gönül onun doğduğu tanyeri (İlk ışığın göründüğü yer), hem de öylesine bir doğu ki her an Edhemoğlu’ya (İbrahim) çakar (Kıvılcımlar meydana gelir), Meryem oğlu İsa’ya vurur (Üzerinde görünür).

Gönül ateşi yalımlandı mı (Alev aldı mı) inananı da sarar, inkâr edeni de.
Mana kuşu (Söz) uçmaya başladı mı bütün suretler (Görünüşler, şekiller, yazılar, resimler) uçar gider.

Dünya baştanbaşa yıkılır, can tufana (Şiddetli biçimde) gark (İçine dalar) olur;
Eriyip su olan inciyi (Şekil değiştirmeyen değeri) gene o su kucaklar, meydana getirir.

Gizli sır meydana çıkar (Aklın erişemediği, açıklanamayan veya çözülemeyen gizemler görünür, anlaşılır olur), dünyanın şekilleri yıkılır, ansızın öylesine bir dalga gelir ki ta yemyeşil gök kubbeye yücelir.

Gâh (Ara sıra) kalem, kâğıt olur, gâh-gâh da kendisinden geçer;
Can, iyiye de düşman olur kötüye de, her an hançer saplar durur.

Tanrı’ya ulaşan her can, padişahın halvetine girer, yılanken balık olur da topraktan kurtulur, denize dalar, Kevser’e (Maddi ve manevi çokluğa) kavuşur.

Mekânda iken mekânsızlık (Adresi belli olmayan yer) âlemine erer, o âlemde belirir;
Bundan sonra da nereye düşerse misk’e düşmüş (Maddenin duyularla algılanabilen uçucu kısmı gelişmiş), ambere dönmüş (Derinliklere rahatlıkla dalabilen, güzel özellikleri vücudunda toplayabilen) bir hale gelir.

Yokluk ta yoksulluk eder (Sadece Allah’a muhtaç olarak yaşar), fakat yıldızlara kılavuz kesilir (Büyük insanlara yol gösterir);

Hakan (Allah) kapısının eşiğinde toprak olur, Sencer (Büyük Selçuklu hükümdarı), kapısının halkasını çalar (Yüksek düzeyde hükümet adamları ile kendine özgü ilişki kurar).

Alev-alev yana güneşten (Tanrı’dan) gönle, her an şu yandaki ışığı bırak da gene can ışığının uyansın (Ledün ilmi söz gelsin de), âlemi aydınlatsın diye bir ses gelmede.
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Tanrı’nın aslına uygun nitelikler dışında yaşam sürmeye çalışanı bir şekilde yok ettiğini öğrendik.
2.    Tanrı nurunun ilk aydınlattığı yerin gönlümüz olduğunu öğrendik.
3.    Gönlümüz aşk sıcaklığıyla sıcak duruma geçince bu sıcaklığının herkesi etki altına alacak duruma geleceğini, ön yargıları ve bilgileri değersizleştirip yok edeceğini öğrendik.
4.     Gönlün aşk sıcaklığıyla çok şeyi yakıp yok ettiğini fakat değerli olanları tekrar ortaya çıkardığını öğrendik.
5.    Gönlün aşk sıcaklığıyla aklın almadığı, anlam veremediği çok gizemi anlar duruma getirecek kuvvette olduğunu öğrendik.
6.    Gönlün kendi dışında olan her şeyi dışlayarak içe kapandığını, içsel tamamlığa erişince de göklere yücelecek duruma geldiğini öğrendik.
7.    Gönül göklere ulaşınca canımızın da Tanrı ile buluşmaya, kavuşmaya başlayacağını, Tanrı’dan aldığı hediyelerle çok iyi yeteneklere kavuşacağını öğrendik.
8.    Vücudu dünyadayken gönlünün diğer âlemleri gidip tanıyacağını, bilgi ve duygusal gelişmeleri tamamlayacağını öğrendik.
9.    Bu yolculuğu ve gelişmeleri yapanın başkalarına yol gösterici hale geleceğini öğrendik.
10.                      Sadece Allah’a muhtaç olarak yaşadıklarını, yüksek kişilere yol yöntem gösterecek düzeyde olduklarını öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren,
Gönlümüzü değersiz istek ve uğraşılardan temizlersek her an Allah’tan gelen aydınlık veren özel bilgilere kavuşacağımızı öğrendik, anladık.
Gönlünü temizle ki içine nur dolsun.
                                  *

RAVLİ

Popüler Yayınlar