Yâft bâr inca vu birûnşud zikar
“ Allah ile işi gücü olan
kimse burada istediği mükâfata ve müsaadeye erdi, başka işlerden azade (Serbest, hür, kurtulmuş) kaldı.
Hak ile dost olan, vahdet (Allah’a yakınlık, ulaşma, bir olma, birlikte olma) denizinde
yüzen, Hak yolunda peygamberimizin Cenab-ı Ahmet gibi Cebrail’in rehberliğine
hacet (İhtiyaç duyulan, gerekli) kalmadan Ulu
Tanrı’nın visaline erer (Sevgisine, ilgisine kavuşur).
Rabb-ül âlemin güneşini (Işığını, sıcaklığını) yakin (Sağlam
bilgi, iyi, tereddütsüz) gözü ile ve olduğu gibi hakikati ile görür.
Allah’ın tecellisine (Tanrı'nın insanlarda ve doğada görünmesi) erince artık
kılavuzdan vazgeçer.
Senin halin eğer bu makama (Yere) ulaşmazsa sen istidlâle (Bir konuda kanıtlara dayanarak sonuç çıkarma. Çıkarım.), yani
delile muhtaçsın.
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkilap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.
***
Neler öğrendik:
1.
Allah’a gönül
vermiş, kendine dost etmiş kişinin dünya hayatının bağlarından, zorlamalarından
kurtulacağını öğrendik.
2.
Allah’a
yakınlaşma isteğinde olan kişi, bir velinin kılavuzluğuyla Allah’a ulaşır,
ulaştıktan sonra da aracıya ihtiyaç kalmaz.
3.
Allah’a ulaşan kişi; Allah âleminin
gerçekliğine hiç şüphe duymadan, sağlam bilgi ile net, kendi gözüyle görmüş
gibi niteliğini, özelliklerini, özünü, aslını, esasını, içyüzünü öğrenir.
4.
Allah’a ulaşan kişi Allah’ın sıcaklığını,
ışığını görür ve kendisini bu âlemin sıcaklığı içinde yaşar.
*
İşte böyle yaren,
Allah’a dost olmuş kişinin gözünden
perdeler kalkmış hakikati olduğu gibi gören biri olmuştur.
Tam iman sahibi olmuş kişinin
delille, şahitle, senetle işi kalmamıştır.
Tam iman sahibinin vücudu
dünyada, ruhu ilahi âlemde yaşar, yani iki âlemde birden yaşar.
Ey yaren,
Sen Allah’a kul olmuş birini
görürsen o garip görünümlüdür, kendinin ne olduğunu saklar, o kişi kendinden
geçmiş Allah ile var olmuş kişidir.
*
RAVLİ