2 Ağustos 2013 Cuma

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 35

Gûş-i can-u çeşm-i can cuz inhisest
Gûş-i akl u gûş-i zan zin muflisest
 ( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 1462 inci beyit açıklaması)

“ Can kulağı, can gözü ten hissinden başkadır.
Akıl gözü de, zan gözü de onlarda olan meziyetlerden (Bir kişiyi veya nesneyi benzerinden üstün gösteren nitelik) iflas etmiştir.”

Hayvani göz yalnız zahiri (Dışı) görür.
Can gözü Hakkın nuruna bakar.

Akıl kulağı, zan kulağı sesten ve sedadan başkasını duymaz, Tanrı’nın vahy’ına karşı sağırdır.

Veliler, bu ten hislerinin ötesinde yükseldiler de niteliksiz âleme  (Farklılıkların olmadığı, her şeyin tek olduğu âlem) ulaştılar.

Onların önünde lütuf (Önem verilen, sayılan birinden gelen iyilik, yardım, ihsan, inayet, atıfet) ile kahır (Derin üzüntü veya acı, sıkıntı), hayır (İyilik, karşılık beklenmeden yapılan yardım)ile şer, tiryak (Panzehir) ile zehir bir oldu.

İşte Allah’ın visal (Kavuşma) ve mülakatının (Görüşme) mesti (Sarhoşu) olan Sultanımız Mevlana şöyle buyuruyor:

                                 ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkilap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
RAVLİ CAN GÖZÜ yazarak Googleden bu konuyu iyice incelemelisin.

Neler öğrendik:

1.   Candan görme ile candan duymanın başımızdaki gözümüzle görme ve duymadan çok üstün bir nitelik olduğunu öğrendik.

2.   Dıştaki beş ve içteki beş duygunun gelişip ortak çalışmasından sonra his âlemine yükselme olduğunu, sonra da velilerin makamı olan can âlemine yükselme olduğunu öğrendik.

3.    Tanrı isteğinden başka gönülde sevgiyle oluşmuş tüm bağlardan kurtulanların can âlemine ulaşabileceklerini öğrendik.

4.   Tanrı vahy’inin duyulması için baştaki kulağa, Tanrı âlemini görmek için baştaki göze ihtiyaç olmadığını öğrendik.

5.    Can alemine ulaşanları için her şeyin aynı mesafede ve değerde olduğunu öğrendik.

İşte böyle yaren,

Dış beş duyumuzu ve içteki beş duyumuzu birbiri ile uyumlu ve ilerleyen bir şekilde geliştirip his alemine ulaşmamız gerekir.

His alemine ulaşanın bizi oyalayan, sürükleyen görsel geçici uğraşılardan uzaklaştırıp her şeyin gizemini anlamaya yönlendirmesini sağlamalıyız.

Duygu âleminde çok yanılmalar vardır ve çok yanılırız.
His âleminde de değişik gerçekleri farklı bir araya getiririz.

Mesela insan başlı at, çakal başlı insan,  firavun zamanındaki Tanrı olarak tapınılan insanın his âleminde aklı ile oluşturduğu simgelerdir.

İnsanlar bu simgeleri akıllarıyla güçlü olarak göstererek insanları inandırır ve bunlara tapmalarını sağlarlar. 

İnsan aklıyla, hayaliyle, şekillendirmelerle his dünyasının sonuna varabilirler.

Fakat hakikat alemini görme ve duymaya ulaşamazlar.
Ancak Tanrı’nın izni ile kişinin perdeleri kalkarsa o kişi can âlemine ayak atabilir.

Tanrının sınırı ve hükmü altında olan bu âleme her babayiğit giremez.
Er olmayı, Tanrı eri olmayı öğrenip yaparsak ümidimiz olur.

İstekli yarenler bu yolda oldukça elbet nasipleneceklerini Mevlana Hazretleri müjdelemiştir.

                                                  *
RAVLİ

Popüler Yayınlar