(Mevlâna hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
7040. Ne def (Tef, bir kasnağa geçirilmiş kursak zarından oluşan çalgı) çalmadayım, ne ney (Kaval biçiminde, yanık sesli, kamıştan yapılmış, üflemeli çalgı) üflemede;
Bir soluk işsiz-güçsüzüm.,
Küple değil, şarapla değil, boyuna mamurum (Gelişip güzelleşmiş, hayat şartlarına uygun çalışmış, bakımlıyım) ben.
Bir gönül alanın (Sevindirenin) aşkıyla gül bahçesine dönmüşüm.,
Can (Yaşamayı sağlıyan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlığı) gördüm, can gördüm;
Gönül verdim (Sevdim, âşık oldum), gönül verdim (Sevdim, âşık oldum).
Şarap (Tanrı şarabı) içtim, şarap (Tanrı şarabı) içtim;
Şehrinde dönüp dolaşmadayım;
Öfkeliyim (Kızgın, hiddetliyim), öfkeliyim (Kızgın, hiddetliyim);
Sözlerle doluyum, esip (Bir yönden bir yöne akmaktayım) savurmadayım (Dağıtıp saçmaktayım) .
İster togolga (Tolga-Miğfer) olayım, ister zırh;
Kutluyum, kutlu..
İster selvi (İnce, uzun, düzgün vücutlu) olayım, ister süsen (Güzel görünüşlü ve kokulu, çok yıllık süs bitkisi olayım);
Hürüm (Özgürüm) hür (Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayanım).
Gökyüzüne, göğün en yüce yerine;
Deniz üstüne, dalga üstüne güzel bir taht (Hükümdarlık makamı) kurdum, güzel bir baht (Gelecekteki olayları kaçınılmaz biçimde belirleyen ilahi iradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçimini) kurdum ben.
Efendiyim (Buyruğu yürüyen, sözü geçen kimseyim), efendi (Görgülü, nazik, kibarım).,
Denizin buyruğuna (Emrine) uymuşum;
Köpürür, dağlara çıkar;
Dalgalanır, coşar.,
Ona uymuşum (Zevkine, anlayışına uygun düşmüşüm), ona uymuşum.
A yıldız, a yıldız, aç dudağını, aç.,
Bana vaad edildiği gibi bir anlat şunu, bir anlat.
Her zerre (Çok küçük parça), her katre (Damla) hem arar-durur;
Hem de onun sözüyle, onun verişiyle ustayım ben, usta der-durur.
A kınayanlar (Yapılan bir işin kötü olduğunu belirir bir biçimde söz söylemek, ayıplamak), kınadığınız zaman doğru, yerinde bir iş gördüğünüzü sanıyorsunuz.
Bu dolun-Ay (Karanlıkta kalanların yolunu aydınlatan), ancak ona layık (Nitelikleri, özü, hareketleri, davranışlarıyla bir şeyi elde etmeye hak kazanmış olan) olanları ışıtır (Işık saçar, ışıklandırır);
Işıkları size vurmadı da yolunuzu sapıttınız-gitti.
***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN HAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
Mevlana Hazretlerinin hiçbir madde kullanmadan gelişip güzelleştiğini, hayata tamamen uygun davrandığını, güzelleşmiş hale geldiğini öğrendik.
Topraktan vücut bulan bir can olan Şems Hazretlerini gördüğünü, aşık olduğunu, sevinçler duyduğunu, kalbinde olan duygularının kaynağını sevdiğine, aşık olduğuna verdiğini öğrendik.
Tanrı şarabını aşık olduğu kişinin elinden içen Mevlana Hazretlerinin bu sarhoşlukla içinde yer etmiş sözlerini etrafa dağıttığını, kendini boşalttığını öğrendik.
Mevlana Hazretlerinin kutlu ve mutlu olarak özgürce davrandığını, göğün yücelerine çıktığını, bu aşkla kendine güzel bir talih sahibi olduğunu öğrendik.
Mevlana Hazretlerinin sözü geçen olarak görgülü, nazik, kibar biri olarak kendini gördüğünü, denizin hareketleri gibi hareket etmeye başladığını öğrendik.
Gökteki yıldızın Mevlana Hazretlerine güzel şeyler anlattığını vaatlerde bulunduğunu, doğadaki en küçük parçanın, damlanın bile aşk aradığını, aşkın bağışlarıyla aşkta usta olduğunu öğrendik.
Erkek erkeğe aşk mı olur diyerek Mevlana Hazretlerini kınayanların doğru iş yapmadıklarını, Allah dostu Şems Hazretlerini kaderin bir cilvesi olarak tanıyıp tanıdıkça özelliklerine aşık olmanın ayıp ve günah bir iş olmadığını anlayacaklarını öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Şems ve Mevlana Hazretlerinin ışığının ancak uygun olan kişileri aydınlattığını, kendilerine sevgiyle bağlanan kişilere ışık saçtıklarını, ışıklandırdıklarını öğrendik, anladık.
*
(Nasıl ki Peygamber efendimize ebu Bekir Hazretlerinin aşık olması, mağara dostu olması gibi sevgiyle bağlanmanın kaderde birlik etmesi gibi anlamamız ve anlayışımıza saygıyla yerleştirmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.)
RAVLİ
