(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini
anlatıyor)
960. Hani dolunay (Dolgun, parlak Ay) gibi doğarsın, başköşeye geçer-kurulursun;
O anda yüzünü görmek ne de kutludur yarabbi, ne de kutlu.
Nerde iki sevgili buluşursa senin yüzündendir bu;
Buluşmaya da tat-tuz, zevk-safa veren sensin, görüşmeye de.
Söze anlam vermezsen, anlama bir zevk katmazsan şu harflerle anlatılan buluşmanın da bir manası kalmaz.
Dişler verdin de şekerler yiyorlar, fakat anlamı yiyip sindirmek, faydayı dişleyip yemek için de başka dişler verdin.
Ney sesini işiten, fakat ney’inin bilgisini, hünerini anlamayan kulaktan bezmişim (Usanmışım) ben.
Sana, sakalık etmeye (Evine su taşımak işine) girişmedikçe şu kırba (Ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap) nasıl gider de kendi kendine su çeker?
Şu gökyüzü de dönüyor ama susuz dönmüyor elbet;
Baş olmazsa ayak, nerden bulacak ayak oluşu?
Sevgili nerde diye sorup duran gönül:
Kendine gel.
A arayıp soran gönül, sen neredesin, sen nerde?
Çöl, gül bahçelerini, şakayıkları nerden bulacak?
Bir yağ parçası, ışığı görüşü nerden elde edecek?
Geceleri, incilerden (Şekli değişmeyen mücevherlerden) uzak kalan duygular, bilirler ki bağış denizinde inciler var.
***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1. Allah dostunun yüzünü görmek bakanlara sevinç, kutluluk verdiğini, yüzünü seyretmenin çok özel zamanlar olduğunu öğrendik.
2.
İki
Allah dostu birbirini sevgili gibi görüp buluşursa çevrelerine tat, tuz, zevk,
safa vereceklerini öğrendik.
3.
Sözümüze
anlam vermemiz, anlama da zevk katmamız gerektiğini, vermezsek bu iki Allah
dostunun bir araya gelmesinin manası olmayacağı ve bize bir fayda vermeyeceğini
öğrendik.
4.
Anlamı
anlayışla karşılayıp benimsememiz, gerekli değişikler yaparak kendimize mal
etmemiz, kanımıza karıştıracak duruma getirmemiz gerektiğini öğrendik.
5.
Anlamada
ille de de söz gerekmediğini, sesin de anlam taşıdığını bilenlerin anlayan
kulaklarının açık olduğunu öğrendik.
6.
Durup
dururken kabımızın su ile dolamayacağı gibi, gücü olan birinin doldurmasına
ihtiyaç olduğunu öğrendik.
7.
Gördüğümüz
ve görmediğimiz fakat anladığımız kâinatın dönmesinde, yaşamasında kendi
kendine bunun olmayacağını bilecek aklı olanlar bir gücün yaptığını bilirler.
8.
Gözümüzün
bir yağ parçası olduğu halde ışığı, güzel çiçekleri gördüğünü öğrendik.
9.
Gecelerin
kıymetini bilmemiz, duygularımızı bağış denizine göndererek inciler bulmamız
gerektiğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Allah’ın insanı insana muhtaç yarattığını, insan insana yardım etmezse yaşamına devam edemeyeceğini, anne yediğini sindirerek kan oluşturup bunu da süte çevirerek yavrusunu beslediği gibi olması gereken yaratılış özelliklerimizle yaşamamız gerektiğini öğrendik, anladık
*
RAVLİ
960. Hani dolunay (Dolgun, parlak Ay) gibi doğarsın, başköşeye geçer-kurulursun;
O anda yüzünü görmek ne de kutludur yarabbi, ne de kutlu.
Nerde iki sevgili buluşursa senin yüzündendir bu;
Buluşmaya da tat-tuz, zevk-safa veren sensin, görüşmeye de.
Söze anlam vermezsen, anlama bir zevk katmazsan şu harflerle anlatılan buluşmanın da bir manası kalmaz.
Dişler verdin de şekerler yiyorlar, fakat anlamı yiyip sindirmek, faydayı dişleyip yemek için de başka dişler verdin.
Ney sesini işiten, fakat ney’inin bilgisini, hünerini anlamayan kulaktan bezmişim (Usanmışım) ben.
Sana, sakalık etmeye (Evine su taşımak işine) girişmedikçe şu kırba (Ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap) nasıl gider de kendi kendine su çeker?
Şu gökyüzü de dönüyor ama susuz dönmüyor elbet;
Baş olmazsa ayak, nerden bulacak ayak oluşu?
Sevgili nerde diye sorup duran gönül:
Kendine gel.
A arayıp soran gönül, sen neredesin, sen nerde?
Çöl, gül bahçelerini, şakayıkları nerden bulacak?
Bir yağ parçası, ışığı görüşü nerden elde edecek?
Geceleri, incilerden (Şekli değişmeyen mücevherlerden) uzak kalan duygular, bilirler ki bağış denizinde inciler var.
***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1. Allah dostunun yüzünü görmek bakanlara sevinç, kutluluk verdiğini, yüzünü seyretmenin çok özel zamanlar olduğunu öğrendik.
İşte böyle yaren;
Allah’ın insanı insana muhtaç yarattığını, insan insana yardım etmezse yaşamına devam edemeyeceğini, anne yediğini sindirerek kan oluşturup bunu da süte çevirerek yavrusunu beslediği gibi olması gereken yaratılış özelliklerimizle yaşamamız gerektiğini öğrendik, anladık
*
RAVLİ