(Mevlana
Hazretleri aşkı anlatıyor)
4870.
Son-ucu seninle ben, birbirimizin dostçağızı (Birbirimizin
dostu) değil miyiz?
A Ay, söyle hele, ne vakit doğacaksın sen?
Bir
anla hele, Tanrı kapısındayız;
Bir
bak hele, nerdeyiz biz?
Bir
bak da oynaya-güle kapıdan içeriye girelim;
A Ay, söyle hele, ne vakit doğacaksın sen?
*
Ey can, ey cihan, niçin böylesin?
Sevdiceğini
görüyorsun da
Sonra
bir bucağa çekiliyor, suratını ekşitip oturuyorsun;
A Ay, söyle hele, ne vakit doğacaksın sen?
*
Nasılsın, o güzelim gönlün ne âlemde;
O
yüzün, o ince boyun nicedir?
Bir
gececik eş olmak isterim sana;
A Ay, söyle hele, ne vakit doğacaksın sen?
*
Tanrı âleminde, Ay'ın eteğinden balığa-dek bütün kâinatta.
Neyi
der, neyi dilersen o, olur;
A Ay, söyle hele, ne vakit doğacaksın sen?
Elinde bilişlik (Bilmek,
kavramsallaştırmak ve tanımak) şarabı, her sabah, vakitsiz olarak erkenden
kapıdan girersin.
***
DİVAN-I
KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Dostluğun
gereği olarak birbirinden uzak durmamaları gerektiğini öğrendik.
2.
Mevlana
Hazretlerinin Şems Hazretlerini çok özlediğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Şems Hazretleri ne dilerse, ne söylerse
Allah’ın doğru çıkardığını, isteğini kendi isteği olarak gerçekleştirdiğini
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ