870.
Tavada beni, o yana, bu yana çeviren sensin;
Gece
karanlığında bile seninle olunca gündüzden daha aydınım ben.
İşte-güçte
de, düşüncede de, hayalde de şu halden hale girişim yeter artık;
Bir
an oluyor, firuzeye (Yüzük ve küpede kullanılan renkli
taşa) dönüyorum, bir an geliyor, kutluluk (Uğurluluk)
kesiliyorum.
Öylesine
bir şeklim var ki kime benziyorum hocam?
Bir
an oluyor, peri şekline giriyorum, bir an geliyor, perileri çağırıyorum.
İştiyak
(Özlem) ateşi içinde hem toplu bir haldeyim, hem
mumum, topluluğu aydınlatmadayım.
Hem
dumanım, hem ışık, hem topluyum, hem dağınık.
Gönül
rebabının (Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun
saplı sazın) kulağından başka hiçbir şeyi öfkeyle çekip burmam;
Kutluluk
çenginden (Arp benzeyen müzik aleti) başka
hiçbir şeyi mızrapla (Telli çağlılardan ses çıkartan
alet) incitmem.
Şeker
gibiyim (Ağza tat veririm), süt gibiyim (Beslerim, geliştiririm);
Kendimi
dövmedeyim, kendimi tutmadayım;
Tabiatım
delirdi mi de zincirimi şakırdatır (Beni bağlayan
zincirleri kırmak için uğraşır) dururum.
Hocam,
ne biçim kuşum ben?
Ne
kekliğim (Avlanan kuşum) , ne doğan (Avcı kuşum).
Ne
güzelim ne çirkin.
Ne
buyum ben, ne o.
Ne
Pazar taciriyim (Tüccar), ne gül bahçesinin
bülbülü.
Hocam,
sen bir ad tak bana da kendimi o adla çağırayım.
Ne
kulum (Bağlıyım), ne hür (Özgür).
Ne
mumum (Kolayca şekil alan biriyim), ne demir (Güçlü, kuvvetle, sert).
Ne
bir kimseye gönül verdim, ne de onların dilberiyim ben.
İster
şerde (Fenalıkta) olayım, ister hayırda (İyilikte);
Hayrım,
şerrim benden değil, başkasından.
O
beni nereye çekerse oraya giderim, başka bir çarem yok.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik;
1.
Mevlana
Hazretlerinin çok özellikli ve değişken olduğundan sıradan bir kişi olmadığını,
tanımlamanın çok sınırlı ve çok zor olduğunu öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Mevlana
Hazretlerinin benliğini yok ederek kendini tamamıyla Allah’ın ellerine, hükmüne
verdiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ