850.
Bütün halkın başını yarmış da sonra tutmuş, hastayım, başım ağrıyor diye başını
çatmış (Başına yemeni, yazma bağlamış).
Feleğin
hırkasını bile çekip almış da sonra tutmuş, çıplağım, giyecek bir elbisem bile
yok demeye kalkışmış.
Vay
o taş yüreğinden!
Eyvah
o çeşitli nazlarından, işvelerinden;
Fakat
taş gibi olan o değil, asıl benim ki bu fitneyi (Karışıklığı,
kargaşayı) durmadan uyandırıyorum, âlemi birbirine katıyorum.
Kan
deryasının ta (Denizinin) dibindeyim ki sanki
kan içinde değilim de üzüm şırasına gark olmuşum (Dalmışım).
A
aşk, öylesine büyüksün, yücesin ki göklere bile sığmıyorsun, yalnız ne haldir
bu, şu benim görünmeyen gönlümü nasıl sığmadasın?
Sıçradın,
gönül evine girdin, kimsecikler gelmesin diye kapıyı da örttün, kilitledin;
Artık
ben kandil konan yerim, sırça kandilim yahut da nur mu nur kesilmişim, ışık mı
ışık.
Bedeni
gebe bir Zenci kadın, gönülse onun rahmetinde bir Rum dilberi;
Şu
halde benim yarım misk (Güzel koku kaynağı),
yarım kâfur (İlaç ham maddesi).
Gönlümü
sen aldın da ben mahsustan başkalarında arıyorum;
Görmeden
arayıp aktarıyorum amma şu gözü görmeyen körlerden değilim ben.
A
benim canım, şu sapsarı yüzüm, günün birinde toprağa girerse, bir gün olur da,
ölür gidersem mezarımın başucundan sarı güller bitecektir.
Süleyman
da bir karıncanın derdini duymadı mı?
Sen
de nihayet bir Süleyman’sın, tut ki bir karıncayım ben.
Ne
diye ağlar-inlersin, balla dolu yüz kovanın var dedin;
Bal
arısıyla aynı hırkayı giyinmişim (Arı gibi çalışmadayım);
Hem
petek yapmadayım, hem ağlayıp inlemede.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik;
1.
Tutkuyla sevip
bağlanma olan aşkın insana kendini olduğu gibi göstermediğini, çeşitli oyunlar
oynadığını öğrendik.
2.
Sabrın hoş bir
erginlik olduğunu, aşkta sabrın yeterli olmadığını, içten bir sevgiyle gönlü
sevgiliye vermekle, bağlanmakla olacağını öğrendik.
3.
Aşk ile
uğraşmanın çetin bir iş olduğunu, sevgili ile gönül alış-verişinin çok hoş
olduğunu öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Aşk oyununu her aklın anlayamayacağını, verdiği acı ve
dertlere katlanamayacağını fakat bu yoldan kaçmayanların:
İnsanı aydınlık veren ışık, güzel kokular
saçan, hastalara ilaç olan, gözü hakikati olduğu gibi gören, ölsen bile adının
anılacağı, en ufak derdi bile anlayıp değerlendirecek hassaslığa, arı gibi
çalışkanlığa, bal ve petek yapan usta bir hale geleceğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ