Hazreti İsa da, böylece bu
dünyadan, farenin kediden kaçışı gibi kaçtı.
Yiğit gerektir ki, yedi başlı ejderha ile oynaşsın de gam yemesin.
O ticaret kervansarayındaki
alışverişten elde ettiği yetmiş çuval ipek ile köle ve cariyeleri bıraksın da
her şeyden el çeksin.
Bilmiyor musun ki onu kim
yarattı?
Başkaları da her biri birer
kurban keser, onların o kurbanlarda rızıkları yoktur.
Ama ben onların lokmasını
yerim.
Ramazan boyunca, namazdan
önce birer kurban keserlerdi.
Biri dedi ki:
“ Bir sorayım, siz kurbanı
kimin için kesiyorsunuz?
Ben imamlık ediyorum ama
görmedim”
Öteki cevap verdi:
“ Vallah, imam efendi,
birlikte yiyelim diye sizi çağırmayı düşünmüştüm, ama beni başka birisi
çağırdı, meşgul idim” dedi.
Acaba onları niçin
dövmediler?
Humus yolunda, o kılavuz
kaçmadı.
Herkes malını önüne kattı,
hep ilk kervanın önünde olanı soymuşlardı.
Büyük bilginler böyle ölü
gibi, uyuklar gibi söz söylemekten uzaktırlar.
Ancak rüyada Peygamberi
görenlerin hali başkadır.
BEYİT:
Dedim ki dikensiz
bir gül koparayım,
Yahut yâri
(Sevgilisi) olmayanın yâri olayım.
Yüzünü ekşitti, sözlerimden
incindi.
Nasıl ki yukarıda sözü geçen
Sultan Mahmud o güzel huyluluğu ile hep öfke ve hiddet kesilmişti, ne vezirin,
ne devlet adamlarından hiç kimsenin onunla konuşmaya cesareti yoktu.
O sırada vezirin gözü Ayaz’a
ilişti.
Onun gülümsediğini gördü,
hemen yanına koştu ve sordu:
“ Durumun ne olduğunu
bilmiyor musun?”
Ayaz:
“ Evet, nasıl bilmem”
“ O halde bu ne iş? Diye
surdu vezir.
Ayaz cevap verdi:
“ İş, şahın buyurduğu
gibidir”
Vezir dedi ki:
“ Bu adam bir iddiada
bulundu, iş istediğinden daha iyi oldu.
Padişah o adam yokken de aynı
kerem sahibi padişahtır.
Bu değişme neden?”
Ayaz:
“ Evet, orası öyle ama Şah
öyle buyurmuştur.
Şaha şöyle dedi:
“ Ey âlemin Şahı!
Şu hali görüyorsun, işin
içyüzünü açıkla”
Sultan şu cevabı verdi:
“ Kul efendiye nasıl emir
verir?
Bu gün onun padişahı odur”
Gönlüm hoş oluyor.
Biliyorum ki beni bir daha
kadıya götürmeyeceksin.
Mademki iş böyledir bu
kadarcık yeter.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri
Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Hazreti İsa dağa doğru
hızlıca kaçarken rastladığı biri soruyor.
Arkanda kılıçla kovalayan
düşman yok, vahşi bir hayvan da niye kaçıyorsun?
İsa:
Ahmaklardan (Pek akılsız, sersem, şaşkın) kaçıyorum.
*
Neler öğrendik:
1.
Kaçmak yerine
savaşmanın gerektiğini, bunun da yiğitlik olduğunu öğrendik.
2.
Yaratanla
uğraşmak yerine mal mülk biriktirmeye uğraşıldığını öğrendik.
3.
Tanrı’ya
yaklaşmak için kurban kesildiğini, fakirlere ve din adamlarına dağıtılması
gerektiğini öğrendik.
4.
Tanrı adını
anarak, dini kuralı yerine getirdim gibi göstererek kestikleri hayvanın etini
kendilerinin yediğini, ikiyüzlü davrandıklarını, böylelerinin dayağı hak
ettiklerini öğrendik.
5.
Bize kılavuzluk
yapana iyi davranmazsak elbette ki bizden uzaklaşacağını, yol gösterenden
mahrum olacağımızı, yolumuzu kaybedeceğimizi, soyguncuların eline düşeceğimizi
öğrendik.
6.
Büyüklerin
sözünün insanı gevşetmek için olmadığını; kişinin hoşuna giden, duymak istediği
sözleri söyleyen olmadıklarını öğrendik.
7.
Büyüklerin
sözünün doğru olduğunu, insanı uykudan uyandırdığını, hatasını yüzüne
söylediğini, zarar görmeden düzeltmesi için önceden uyaran sözler olduğunu
öğrendik.
8.
Peygamber
efendimizin öğütlerini kalbine yerleştirenlere büyüklerimizin sözlerinin başka
tarzda olduğunu öğrendik.
9.
Büyüklerden
birini kendimize sevgili etmeliyiz veya büyük olup başka birisinin sevgilisi
olmamız gerektiğini öğrendik.
10.
Tek başına büyük bir çadırı kuran yetenekli
adama sinirlenen Sultan Mahmut’un yine sultan olduğunu ama bu yetenek
karşısında kendisinden üstün biri ile karşı karşıya geldiği için sinirlendiğini
öğrendik.
11.
Yeteneğe,
beceriye sevgi ile bağlanıp hizmet etmek gerektiğini öğrendik.
12.
Bizden üstün
birine kızıp, kıskanıp düşmanlık etmek yerine ona bağlanıp sevgili gibi hizmet
etmek gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
İnsanda düşünme, anlama,
kavrama gibi doğal güçlerden her birinin istenileni yapmak için iş birliği
içinde çalışma yetisi vardır.
Yetenek, bir şeyi yapabilme
gücü, kabiliyet tanrı vergisidir.
Ancak iş yapma gücünü
sağlayan özel bilgi ve ehliyet
gereklidir.
Tanrı vergisini geliştirmek
ve beğenilen hizmeti verebilecek duruma getirmeliyiz.
Bunun için yaptığımız işi
aşkla yapmalıyız.
Hem Tanrı vergisi, hem
kişinin aşkla sorumluluk duyarak kendini geçiştirmiş olduğunu görünce bizim de
ona hayranlık duyarak sevgili gibi davranmamız gerekir.
*
RAVLİ