14 Temmuz 2012 Cumartesi

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE YETENEKLİYE SEVGİLİ GİBİ DAVRANMAK

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:


Hazreti İsa da, böylece bu dünyadan, farenin kediden kaçışı gibi kaçtı.

Yiğit gerektir ki, yedi başlı ejderha ile oynaşsın de gam yemesin.



O ticaret kervansarayındaki alışverişten elde ettiği yetmiş çuval ipek ile köle ve cariyeleri bıraksın da her şeyden el çeksin.

Bilmiyor musun ki onu kim yarattı?



Başkaları da her biri birer kurban keser, onların o kurbanlarda rızıkları yoktur.

Ama ben onların lokmasını yerim.



Ramazan boyunca, namazdan önce birer kurban keserlerdi.

Biri dedi ki:

“ Bir sorayım, siz kurbanı kimin için kesiyorsunuz?

Ben imamlık ediyorum ama görmedim”



Öteki cevap verdi:

“ Vallah, imam efendi, birlikte yiyelim diye sizi çağırmayı düşünmüştüm, ama beni başka birisi çağırdı, meşgul idim” dedi.



Acaba onları niçin dövmediler?



Humus yolunda, o kılavuz kaçmadı.

Herkes malını önüne kattı, hep ilk kervanın önünde olanı soymuşlardı.



Büyük bilginler böyle ölü gibi, uyuklar gibi söz söylemekten uzaktırlar.

Ancak rüyada Peygamberi görenlerin hali başkadır.



BEYİT:

Dedim ki dikensiz bir gül koparayım,

Yahut yâri (Sevgilisi) olmayanın yâri olayım.



Yüzünü ekşitti, sözlerimden incindi.

Nasıl ki yukarıda sözü geçen Sultan Mahmud o güzel huyluluğu ile hep öfke ve hiddet kesilmişti, ne vezirin, ne devlet adamlarından hiç kimsenin onunla konuşmaya cesareti yoktu.



O sırada vezirin gözü Ayaz’a ilişti.

Onun gülümsediğini gördü, hemen yanına koştu ve sordu:

“ Durumun ne olduğunu bilmiyor musun?”



Ayaz:

“ Evet, nasıl bilmem”



“ O halde bu ne iş? Diye surdu vezir.



Ayaz cevap verdi:

“ İş, şahın buyurduğu gibidir”



Vezir dedi ki:

“ Bu adam bir iddiada bulundu, iş istediğinden daha iyi oldu.

Padişah o adam yokken de aynı kerem sahibi padişahtır.

Bu değişme neden?”



Ayaz:

“ Evet, orası öyle ama Şah öyle buyurmuştur.



Şaha şöyle dedi:

“ Ey âlemin Şahı!

Şu hali görüyorsun, işin içyüzünü açıkla”



Sultan şu cevabı verdi:

“ Kul efendiye nasıl emir verir?

Bu gün onun padişahı odur”



Gönlüm hoş oluyor.

Biliyorum ki beni bir daha kadıya götürmeyeceksin.



Mademki iş böyledir bu kadarcık yeter.



                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.

Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.

ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***



Hazreti İsa dağa doğru hızlıca kaçarken rastladığı biri soruyor.

Arkanda kılıçla kovalayan düşman yok, vahşi bir hayvan da niye kaçıyorsun?



İsa:

Ahmaklardan (Pek akılsız, sersem, şaşkın) kaçıyorum.

                            *

Neler öğrendik:

1.    Kaçmak yerine savaşmanın gerektiğini, bunun da yiğitlik olduğunu öğrendik.

2.    Yaratanla uğraşmak yerine mal mülk biriktirmeye uğraşıldığını öğrendik.

3.    Tanrı’ya yaklaşmak için kurban kesildiğini, fakirlere ve din adamlarına dağıtılması gerektiğini öğrendik.

4.    Tanrı adını anarak, dini kuralı yerine getirdim gibi göstererek kestikleri hayvanın etini kendilerinin yediğini, ikiyüzlü davrandıklarını, böylelerinin dayağı hak ettiklerini öğrendik.

5.    Bize kılavuzluk yapana iyi davranmazsak elbette ki bizden uzaklaşacağını, yol gösterenden mahrum olacağımızı, yolumuzu kaybedeceğimizi, soyguncuların eline düşeceğimizi öğrendik.

6.    Büyüklerin sözünün insanı gevşetmek için olmadığını; kişinin hoşuna giden, duymak istediği sözleri söyleyen olmadıklarını öğrendik.

7.    Büyüklerin sözünün doğru olduğunu, insanı uykudan uyandırdığını, hatasını yüzüne söylediğini, zarar görmeden düzeltmesi için önceden uyaran sözler olduğunu öğrendik.

8.    Peygamber efendimizin öğütlerini kalbine yerleştirenlere büyüklerimizin sözlerinin başka tarzda olduğunu öğrendik.

9.    Büyüklerden birini kendimize sevgili etmeliyiz veya büyük olup başka birisinin sevgilisi olmamız gerektiğini öğrendik.

10.                       Tek başına büyük bir çadırı kuran yetenekli adama sinirlenen Sultan Mahmut’un yine sultan olduğunu ama bu yetenek karşısında kendisinden üstün biri ile karşı karşıya geldiği için sinirlendiğini öğrendik.

11.                      Yeteneğe, beceriye sevgi ile bağlanıp hizmet etmek gerektiğini öğrendik.

12.                      Bizden üstün birine kızıp, kıskanıp düşmanlık etmek yerine ona bağlanıp sevgili gibi hizmet etmek gerektiğini öğrendik.



İşte böyle yaren,



İnsanda düşünme, anlama, kavrama gibi doğal güçlerden her birinin istenileni yapmak için iş birliği içinde çalışma yetisi vardır.



Yetenek, bir şeyi yapabilme gücü, kabiliyet tanrı vergisidir.

Ancak iş yapma gücünü sağlayan özel bilgi ve ehliyet gereklidir.



Tanrı vergisini geliştirmek ve beğenilen hizmeti verebilecek duruma getirmeliyiz.

Bunun için yaptığımız işi aşkla yapmalıyız.



Hem Tanrı vergisi, hem kişinin aşkla sorumluluk duyarak kendini geçiştirmiş olduğunu görünce bizim de ona hayranlık duyarak sevgili gibi davranmamız gerekir.

                                       *

RAVLİ

Popüler Yayınlar