3 Temmuz 2012 Salı

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE AKILLI VE UYANIK OLMANIN EN AŞAĞI DERECESİ ÖĞÜT ALMAKTIR


Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Aşkta, bir sır ve neşe var ki,  onu ancak şehvet düşkünü olanlar arar.
Öyle âşıklar da vardır ki sır ile çok uğraşmazlar.

Tanrı buyuruyor ki:
Eğer halk benim böyle olduğumu bilselerdi, her taraftan bana yönelir, beni konuşur, beni dinler ve benden hoşlanırdı

Ben bu sözleri, cimrilik yönünden söylemiyorum.
Ancak seni mâzur göstermek, senin temizliğini anlatmak için söylüyorum.

Bu ana (Zamana) bir bahanedir.
O, onlardan değildi.
Şimdi pişman oldu, gidiyor.

Onlardan utandığı için tekrar geliyor.
Onun tarafı, sana her zaman, benim tarafımdan daha güçlü idi.

Bu ilimlerin en kolayı, pislikten temizlenme (İstinca) ilmidir.
Fıkıh yani din bilgisinin dalları da ondan daha zordu.

Hele fıkıh metodu daha da zordur.
Kelam metodu ondan da çetindir.

Derler ki:
Felsefe ve ilahiyat bilgisi, eğer kılıç korkusu olmasa Peygamberlerle pençeleşmektir.
Bunlar kendi yollarının doğruluğunu ispat etmek için saçma fikirler yürütürler.

Eflatun ve onun izinde yürüyenler derler ki:
Eğer herkes bizim gibi olsaydı peygamberlere lüzum kalmazdı.
Bu da saçma bir sözdür.

Eflatun işitti ki, biri ilaç kullanmadan toprağı altın yapıyor, sen de onun gibi yaparsan onun kardeşi olursun.

Bugün mademki bunu yapmaya gücün yetmez ve onu kendinden üstün görüyorsun, o halde niçin ona uymayı gerekli görmüyorsun?

Bu gün bütün hikmet ehli kişilerden, bütün filozoflardan daha filozof insanlar var.
Bu keramet sahibi de, onlardan daha filozoftur.

Çünkü bu topluluktakiler, o konuda boş sözler söylerler, onu inkâr ederler, onların bunu kavramasına imkân yoktur.

Mucizeler, kerametlerden daha güçlüdür.
Çünkü Peygamberler ne zaman isterse mucize gösterir.
Keramet sahipleri ise bunu yapamaz.

Herhangi bir kul, eğer bütün peygamberlerin:
Yarabbi!
Beni Muhammed ümmetinden kıl!” diye imrendikleri o büyük zatın ümmetinden ise, onların hepsinden daha akıllı ve daha filozof sayılır.

Şu halde, siz mademki böyle bir kimsenin sohbetine eriştiniz, aklınızı kullanıp o uyanıklıktan niçin bir pişmanlık getirmeyen;
“ Keşke şöyle yapaydık!” demenize meydan vermeyen o bilgi sizde neden hâsıl olmasın?

Şu halde, sizden hanginiz onun sohbetinden nasip almak istersiniz?
Bu sözler ki, onun sohbetindeki en aşağı derecede öğütlerdir.

Bunlardan hiçbiri sizi etkilemezse, daha yüksek bir sohbeti nasıl umarsınız?
(Sultan önce tahtına yerleşir, sonra süslenmeye bakar)
Hâlbuki bütün kuvvetler sendedir senin kuvvetlerinden başkaları da güç kazanır.

Nasıl:
“ Ben güçsüzüm” diyebilirsin?
Evet, büyüklük odur ki, büyüklüğünün kuvvetinden dolayı kendini güçsüz görür.

Şimdi artık susunuz.
Siz beni kendi hakkımda inançsız yapıyorsunuz.
Ben eğer sizin sandığınız gibiysem, bu, her büyüklükten daha iyidir.

Böyle değilsem hiç olmazsa akıllıyım.
Benim bu uyanık ve akıllı oluşum, ancak sizin Hak yolcusu olduğunuza inanmış bulunduğum içindir.

Hekim (Doktor) karşısına gelen bir hasta:
“ Ey hekim!
Bendeki istiska (Siroz) hastalığına bir ilaç ver” dese gerektir ki, başka bir istekte bulunmasın.
Ancak ilaç istemeye baksın.

Tatlı su aramak için gelen susamış bir adamın önüne ekmek yahut şekerli helvalar getirseler, o da yese;
O adam susuzluk davasında yalancıdır.

Nasıl ki, açlıktan bahsedeni denemek için önüne berrak bir tatlı su getirseler, o da bunu içse;
O da açlık davasında yalancıdır.

                  ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Aşkın gizemli yönü ve verdiği neşe ve haz’ı isteyip arayanların şehvetli insanlar olduğunu öğrendik.
2.    Bazı âşıkların işinin sevmek olduğunu, diğer etkileri aramadıklarını, önemsemediklerini öğrendik.
3.    Tanrı’nın insanlara bir sevgili gibi aşkla yaklaşımda olduğunu çok insanların bilmediğini öğrendik.
4.    En kolay yapılabilecek ilim ve çalışmanın pislikten kurtulma bilgisine ulaşmak ve uygulamak olduğunu öğrendik.
5.    Pislikten kurtulamıyorsak, bu bilgileri yaşamımıza uygulayamıyorsak diğer ilimleri anlamak ve uygulamaktan çok uzakta olduğumuzu öğrendik.
6.    Kendimizden üstün olana uymamız gerektiğini öğrendik.
7.    Meşhur olmayan, doğru fikir sahibi, yetenekli çok kişilerin olduğunu, ancak ağzı çok laf yapanların boş sözlerinin ortalıkta çokça gezdiğini öğrendik.
8.    Muhammet ümmeti olanın uyanık ve akıllı olduğunu, birçok soruya kesin cevaplar vermeye çalışan filozoflardan üstün olduklarını öğrendik.
9.     En kıymetli bilginin hata yaptırmayan, keşke demek mecburiyetinde bırakmayan, yanlış yapmaktan alıkoyan bilgi olduğunu öğrendik.
10.                      Faydalanmanın en alt seviyesinin olan öğütlerden ders ve ışık almak olduğunu, bunu yapamayanların diğer yüksek işler yapamayacağını öğrendik.
11.                      Kişi güçlendikçe başkalarına da güç kazandırdığını öğrendik.
12.                      Büyüklüğün gerçek kuvvetini bilenlerin kendini güçsüz görmek olduğunu öğrendik.
13.                      İsteğimizde doğru ve samimi olmamız gerektiğini, ne istediğimizi bilmemiz gerektiğini öğrendik.
14.                      Yalancı duruma düşenlerin hiçbir şeyden yeterli yararlanamadıklarını öğrendik.
15.                      Bu konularda çalışanların büyüklük elde edemeseler bile akıllılık ettiğini, uyanık davrandığını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Sorun çıkmadan, yanlış yapıp keşke demeden, kendimizi kuvvetli ve hazır hale getirmemiz gerekiyor.

Bugün öğretilen davranış bilimi yanlışlardan hareket ederek doğruyu bulmaya, yanlışın yıkımını ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Size sunular bu bilgiler, uyarılar, öğütler yanlışa düşmeden doğruyu görerek zararsız bir ilerleyişi sağlamaktır.

Tanrı bizi seviyor.
Merhametle ve şevkatle davranıyor.
Kendi gücünden güç veriyor.

O halde niye bize bu kadar yakın olan Tanrı’mızdan uzak yaşamak için çabalayalım ki!
Bize gerekli her bilgiyi bir şekilde ulaştırmış durumda.

Tanrı bilgisini yok sayıp kendi kafana göre, toplama bilgilerle ne elde edebileceksin ki!
Ancak deneme yanılmalarla ve sonunda keşke dediğin yalan yanlış bir ömür sürmek sence doğru bir davranış mı?

Önce doğruyu bulmalıyız, doğruyu yaşamımıza katmalıyız, sonra da getirisinin sevincini doyasıya her iki cihanda yaşamalıyız.
                                           *
RAVLİ

Popüler Yayınlar